Seçimler demokrasinin olmazsa olmazı. Demokratik sistemde seçimler hem başlangıç hem de son. Seçimler bir süreci sonuca bağlar ve bir seçim biter bitmez başka bir seçim süreci başlar. Seçimsiz demokrasi olmaz, demokrasilerde seçimlerin yeri başka hiçbir şey tarafından hiçbir surette doldurulamaz.
Seçimler demokratik usul kurallarının var olduğunun ve işlediğinin en büyük delili ve işareti. Temel demokratik usul kuralı ise önceden belirlenmiş kamusal makamlara eşit, hür, âdil, rekabetçi seçimlerle gelinmesi ve o makamlardan yine aynı vasıflara sahip seçimlerle gidilmesi. Seçimler olmazsa bu kural da var olamaz. Bu yüzden seçimlere önem vermek ve seçim sonuçlarına saygı göstermek gerekir.
Türkiye demokrasisinin birçok problemi var. Mükemmel olmasa da her bakımdan yüzümüzü ağartacak kadar gelişmiş bir demokrasimiz yok. Türkiye demokrasisi liberal demokrasi ile illiberal demokrasi arasında gidip geliyor. Ancak, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının gurur duyabileceği tartışılmaz bir başarımız mevcut: Âdil, hür ve demokratik seçimler yapabilmek.
24 Haziran 2018 seçimleri sürecinde hür ve âdil seçimlerin objektif ve sübjektif şartları hakkında bir dizi yazı kaleme almıştım. Bunlar demagoji yapmayan, meseleyi anlamaya katkı yapacak yazılardı. Bunu özellikle vurguluyorum çünkü bu konudaki yazı ve konuşmalar daha ziyade temenniler ve suçlamalar etrafında dönüyor. Türkiye on yıllardır demokratik standartlara uygunluğundan kuşku duymamız için neden olmayan seçimler yapagelmekte.
Erdoğan karşısında 15 yılı aşkındır devamlı seçim kaybeden bazı partiler ve toplumsal çevreler hemen her seçim sonrasında AK Parti tarafından seçimlere hile bulaştırıldığı, oy çalındığı yolunda iddialar dile getiriyor. Ne var ki bu iddialar bizzat seçim sonuçları tarafından çürütülüyor. Meselâ AK Parti’nin, oy çalarak seçim kazanıyorsa, çok istemesine rağmen neden Trakya’da, Diyarbakır’da, İzmir’de seçim kazanamadığı açıklanamıyor.
Seçimler çok önemli olmakla beraber seçimlerle ilgili ve/veya seçimlerden kaynaklanan hiç sorun olmadığı iddia edilemez. Bir sorun aşırı sık seçim yapılmasının seçmenlerin siyasal katılım iştahını kesmesi ve seçimlere katılma oranını azaltması ihtimâli. Seçimlerden vazgeçemeyiz ama ikide bir seçim yapmak da toplumu yorar ve bıktırır. İkinci bir problem ise, her ülkede değil ama Türkiye’de ve başka bazı benzer ülkelerde, seçim kampanyalarının ciddî ses ve çevre kirliliğine yol açması.
Partiler seçimlerde her yere parti bayraklarını, flamalarını, afişlerini, liderlerinin ve adaylarının fotoğraflarını asmayı seviyor. Büyük bulvarlar bu bakımdan adeta partilerin yarış alanına dönüyor. Bu malzemelerin bir kısmı plastik, dolayısıyla geri dönüştürülmesi ya çok zor ya da imkânsız. Bir diğer kirlilik yüksek ses çıkartan cihazların yerleştirildiği parti araçlarının ses veya müzik yayını yaparak, adeta gece gündüz demeden, bangır bangır bağırarak, sadece ana caddelerde değil ara sokaklarda bile gezmesi.
AK Parti bu duruma son vermek için Mart 2019 yerel seçimlerinde çevreye saygılı olacak “dijital” bir kampanya yürütmeye karar verdi. Bu karara göre her yere parti bayrakları, afişleri asılmayacak. Sadece parti teşkilâtlarının olduğu yerlerde ve seçim çalışma merkezlerinde afişler ve bayraklar bulunacak. Parti araçlarına büyük hoparlörler takılmayacak, ses yayacak araçlar sınırlı saatlerde sokaklarda olacak.
AK Parti’nin bu kararını çok yerinde ve tebrik edilmeye değer nitelikte buluyorum. Yıllardır Batı ülkelerine çeşitli vesilelerle yaptığım ziyaretlerde şahit olduğum seçim kampanyalarının patırtı gürültü yapmadan ve çevre kirliliğine sebep olmadan gerçekleştirilmesini hep takdir ediyor ve aynısını yapmadığı-yapamadığı için Türkiye adına üzülüyordum. AK Parti’nin bu adımıyla umarım bizdeki seçim kampanyalarının imrendiğim seçim kampanyalarına benzemesi sürecine giriyoruzdur.
Aslında kirli ve gürültülü kampanya bir anlamda boşa kürek çekme anlamına gelmekteydi. Yıllardır gözlemliyorum, seçmenlerin çoğu kararını son anda vermiyor. Partilerin afiş ve bayraklarının çokluğundan veya propaganda araçlarından yüksek ses çıkmasından etkilenerek siyasî tercihini belirleyen veya değiştiren bir seçmeni de ne gördüm ne de duydum. Gerçekleşirse bu tarz seçim kampanyaları bir taraftan israf sayılacak masrafları önleyecek diğer taraftan ses ve malzeme kirliliğinin önüne geçecek veya onu azaltacaktır.
Şüphesiz, alışkanlıklar bir anda ve kolay değişmez. Umarım AK Parti bu kararını sözde bırakmayıp gereklerini özenle ve ciddiyetle yerine getirir. Dilerim diğer partiler de aynı yolu takip eder. Böylece daha az kirlilik yaratan, daha uygar seçimlerle demokrasimizi ilerletmeye devam ederiz.
Yeniyüzyıl, 8 Aralık 2018