Günlerdir, tek tip askerlik konusunda mesajlar alıyorum.
Bana “Lütfen bu konuda yazın, tek tip askerliğe karşı çıkın” diye mesaj gönderen okurlarımı hayal kırıklığına uğratacağım için üzgünüm. Zira yazacaklarım onların hiç hoşuna gitmeyecek.
Yeni Genelkurmay Başkanı’nın daha ayağının tozuyla yaptığı o buyurgan, son söz söylenmiştir havasındaki açıklama benim de hiç hoşuma gitmedi elbette. Koşaner’in üslubundaki o “bu iş bizden sorulur”, “Karar mercii biziz” tonu tez elden terk edilmesi gereken bir ton. Genelkurmay elbette görüş bildirir ama askere alma sistemi ile ilgili kararların alınacağı merciin orası olmadığını hem Genelkurmay hem de Milli Savunma Bakanlığı bir an önce anlasa iyi olur.
İkincisi, bedelli askerlik tartışmalarında da döne döne yazdığım gibi, bu işin asıl çözümü profesyonel orduya geçiştir. Gerçi Koşaner konuşmasında yaptığı “Mehmetçik’in ordunun temeli olduğu” vurgusuyla profesyonel askerliğe geçişe vize verilmeyeceği mesajı vermeye çalışıyor ama dediğim gibi, bu konudaki karar hakkı Meclis’indir. Hele hele, o Mehmetçikler’in on binlercesinin (İngiliz ordusu kadar bir bölümünün) ordu tesislerinde ya da posta olarak subayların hizmetinde kullanıldığı koşullarda bu vurgu daha da garip kaçıyor.
Bu noktalar akılda tutulmak kaydıyla, Genelkurmay’ın son projesi olan
9 aylık tek tip askerliğe gelecek olursak, doğrusu ben bu sistemi bugünkünden daha eşitlikçi ve daha doğru buluyorum.
Genelkurmay Başkanlığı’nın tasarısı, yedek subay veya er olarak askerliğini yapma ayrımını kaldırıp herkesi aynı statüde ve aynı sürede eşitliyor. Bu yüzden yedek subay olma, dolayısıyla kısa dönem askerlik yapma hakkını kaybedecek olan kesimlerin yoğun tepkisine neden oluyor.
Bir insanın, kendi çıkarlarına dokunulmasından rahatsız olmasını anlarım ama bu rahatsızlığını “haklı bir mücadele” olarak sunmaya çalışması ve başkalarının da bu mücadeleye destek vermesini beklemesi hiç de haklı değil.
Her şeyden önce cevaplamamız gereken soru şu: Böyle bir statü farkının meşru, makul bir sebebi var mıydı ki, kaldırılmasına itiraz etmemiz bekleniyor? Eğer askerlik -şimdi olduğu gibi- zorunlu bir vatandaşlık görevi ise neden daha eğitimliler daha eğitimsizlerden daha az yapıyor bu görevi? Daha eğitimli olmak, orduda nasıl bir fark yaratıyor ki, sağladığı imtiyaz meşru olsun? Eğitim durumu, ordunun askere aldıklarından beklentisi, orada yapacakları görev açısından bir fark yaratmadığına göre, şu anki yedek subay/er statüleri de, bu statülerden doğan imtiyazlar da meşru değildir. (Sakın kimse eğitimlilerin eğitimsizlerden daha iyi savaştığını, daha stratejik görevler yaptığını, orduda daha verimli olduğunu iddia etmeye kalkmasın. Eğitimli genç Genelkurmay’da çevirmenlik, askeri tesislerde ek inşaat ya da askeri hastanelerde doktorluk yaparken, eğitimsiz genç de sınır karakollarında nöbet bekliyor ve eğer konu ölmekse, Azrail eğitim farkı gözetmiyor.)
Daha eğitimli olmak, zaten bir insana toplumsal statü farkı, gelir farkı, itibar farkı getiriyor ve getirmesi de normal. Ama bu toplumsal statü farkının ordu içine de yansıtılmasının açıklanabilir hiçbir sebebi yoktur. Bu tıpkı, eğitimlilerin eğitimsizlerden daha az vergi vermesine benzer.
Yedek subaylığın kaldırılmasına ilkesel açıdan karşı çıkamayanlar bu defa da projenin pratik bazı sonuçlarına işaret ediyorlar: Eğer yedek subaylık ve kısa dönem askerlik imkânı ortadan kaldırılırsa, üniversite eğitimine talepte ciddi düşüş olurmuş.
Doğrusu bu gerekçe, bu projenin yerindeliğini bir kez daha doğrulamaktan başka bir şeyi ispat etmiyor. Öyle ya; bazı insanlar sırf “uzun askerlikten yırtmak için” yıllar yılı üniversite sıralarını işgal ediyorlarsa, kamu kaynaklarını bu amaçla kullanıyorlarsa, bu gibilerin üniversiteye hiç gitmemeleri daha iyidir. Hiç değilse boşalttıkları yer, üniversite eğitimine daha istekli ve daha layık gençlere kalır.
Bugün, 01.09.2010