Geçen yıl Kasım ayı başlarında Venezuela’da ilginç bir olay vuku buldu. Venezuela ordusu, devlet başkanı Nicolas Maduro’nun emriyle, bir elektronik eşya mağazasını işgal etti. Gerekçe, Daka adlı mağazalar zincirinin ‘haksız kazanç sağlaması’ ve ‘âdil fiyatlarla’ satış yapmamasıydı. Maduro yaptığı bir resmî açıklamayla ordudan başkent Caracas’ta ‘hırsız zenginler’in müşterisi olduğu JVC mağazasına da el koymasını istediğini topluma duyurdu. Televizyondan halka çağrıda bulunarak Daka mağazalarındaki tüm elektronik eşyaların yağmalanmasını istedi. ‘Bunu halkımızın iyiliği için yapıyoruz. Raflarda, depolarda hiçbir şey bırakmayın’ dedi. Bunun üzerine binlerce kişi mağazalara hücum etti, herkes kaptığı eşyayı evine götürdü.
Venezuela eski başkanı H. Chavez’in vefatı münasebetiyle kaleme aldığım bir yazıda, Venezuela’da işlerin iyi gitmediğine, ekonominin tıkandığına, ülkeyi uzak olmayan bir gelecekte büyük sıkıntıların beklediğine işaret etmiştim. Nitekim, bu tür yorumlar ve tespitler doğrulandı, doğrulanıyor. Venezuela ekonomisi dökülüyor. Enflasyon % 50’nin üzerinde. Petrol üretimi düşerken petrol gelirleri de ya anlamsız sübvansiyonlara gidiyor ya da yolsuzluklarla imtiyazlı bir sınıfın cebine giriyor. Maduro çaresizlik içinde. Ekonominin ne olduğundan ve nasıl işlediğinden zaten habersiz. Emir komuta zinciriyle ekonomik davranışlara hükmedebileceğini zannediyor. Mağaza yağmalamasını, ‘Enflasyon bizi mahvediyor. Bunun doğru bir yöntem olup olmadığını bilmiyorum ama bir şey yapılmalıydı’ diyerek meşrulaştırmaya çalıştı. Ardından bir de tehdit savurdu: ‘Bu daha hiçbir şey… ülkedeki burjuvazinin halkı sömürmesini önlemek görevimiz…’
Latin Amerika’da daha önce de buna benzer bir yağma olayı yaşanmış ve Türkiye medyasında bu yağmadan övgüyle bahsedilmişti. Takip edemedim ama muhtemelen bu sefer de böyle oldu. Bu tavra şaşırmam, zira ne Maduro ne de bizdeki sosyalist kafalar ekonominin ne olduğundan, zenginliğin nasıl üretilip paylaşıldığından, yağmacılığın niye uygarlığa yarayışlı bir iktisadî yöntem olamayacağından ve insanlara ne gibi zararlar verebileceğinden haberdar. Bu yüzden yağma haberlerinin bizdeki kollektivist devletçi ekonomi taraftarlarını sevince boğmasında şaşılacak bir şey yok.
İnsanlar yaşamak için temel ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Bunun iki yolu var: Üretmek ve yağmalamak. İlkini seçenler insanlara faydalı bir mal veya hizmet üretmek ve onu diğer insanlarla ihtiyaçları olan mal ve hizmetler için mübadele etmek suretiyle yaşarlar. Bu en ahlâklı ve insanlığa faydalı olan yoldur. Sadece zenginliğin artmasını ve toplumların refah seviyesinin yükselmesini sağlamaz, aynı zamanda ahlâkı, erdemi, dayanışmayı, barışı teşvik eder. İkincisini seçenler bir şey üretmez, başkalarının ürettiğini kaba zorla, hileyle, entrikayla, yolsuzlukla gasp eder. Gasp iki şekilde yapılır: Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak. Doğrudan gaspta, yağmacı kurbanla bizzat muhatap olarak yağmayı gerçekleştirir. Dolaylı gaspta, kişi başka kişileri (mafya gibi) veya, çoğu zaman, devleti kendisinin aracı yaparak üretken ekonomik aktörlerin varlıklarını ve hasılalarını yağmalar. Bu ikinci yol hem toplumları fakirleştirir hem de ahlâkı, erdemi erozyona uğratır; ayrışmayı ve şiddeti teşvik eder.
Maduro ve adamları, Venezuela’ya dış dünya, özellikle ABD tarafından ekonomik savaş açıldığını, bu yüzden ekonominin kötüye gittiğini ileri sürüyor. ABD’nin Venezuela politikasında tasvip edilmeyecek birçok yön elbette var. Ancak, fiilî veya muhayyel ABD etkisi çoğu zaman kötü siyasî idareler tarafından başarısızlıklarının mazereti olarak da kullanılabiliyor. Venezuela içinde bir savaş varsa, bu, Maduro’nun ekonomik davranışın altını oyan icraatlarla Venezuela halkına karşı açtığı savaştır. Bu savaşla Maduro rejimi mülkiyet hakkını, serbest ticareti, hukukun hâkimiyetini, yatırım hakkını, tercih hakkını ve onlar üzerinden tüm insan haklarını ayaklar altına alıyor. Vatandaşlarını açlığa, sefalete, endişeye, korkuya mahkum ediyor. Yağmayı yöntem hâline getiren her ülke – toplum kaçınılmaz olarak felaketle karşılaştı. Bu sefer de böyle olacağı kesin. Ne diyor olursa olsun, Maduro, iddiasının tersine, halkına, ülkesine iyilik değil kötülük yapyor.
Aaah Venezuela. Mağdur, mazlum insanların ülkesi. Doğal zenginliğini iyi işleten bir serbest piyasa ekonomisi ile dünyanın en müreffeh ülkeleri arasında yer alabilecekken yerlerde sürünen Venezuela. Umarım talihin bir gün değişir!
Yeni Şafak, 01.02.2013