Ekonomik sıkıntı, kriz, çalkalanma, türbülans zamanlarında, doğal olarak, ekonomik sitemlerle ilgili tartışmalar yoğunlaşıyor. Bu tartışmalar bazen komple sistemler üzerinden bazen de ekonominin parçaları ve sektörleri üzerinden yapılıyor.
Aslında ekonomik sistemler üzerinde yürüttüğümüz tartışmalar sadece ekonomik hayatla ilgili değil. Ekonomik sistem tercihinin sosyal, ekonomik, siyasî ve hukukî hayatta da yansımaları var. Seçtiğimiz ekonomik model bizi tüm sonuçlarıyla uygarlığa veya barbarlığa götürebilir.
Ekonomik sistemlerle barbarlık arasındaki doğru veya ters ilişkinin açıklanabilmesi için önce iki ana model olan piyasa ekonomisi ile çeşitli formları bulunan müdahaleci ekonomi hakkında bir şeyler söylememiz gerekir. Bunu hakkıyla yapabilmek için, daha önce de yaptığım üzere, bir zamanlar Marksizme ‘takılmış’ olan şimdi ise piyasa ekonomisinin etkili ve kuvvetli bir savunucusu olarak yazıp çizen önemli bir ismin, iktisat profesörü Richard M. Ebeling’in görüşlerine başvurmak istiyorum.
Ebeling’e göre engelsiz bir piyasa ekonomisi şu şekiz şartın sağlanmasına bağlıdır:
1) Bütün üretim araçları özel mülkiyete tabidir.
2) Üretim araçlarının kullanımı onların özel sahiplerinin kontrolü altındadır. Bu özel sahipler bireyler veya birey birlikleri (şirketler) olabilir.
3) Üretim araçlarının nasıl kullanılacağını tüketici talepleri belirler.
4) Rekabetçi arz ve talep güçleri tüketim mallarının fiyatlarını ve emek dâhil tüm üretim faktörlerinin fiyatını belirler.
5) Bireylerin ve birey birliklerinin başarısı, işletmelerinin yaptığı kâr veya zarar tarafından belirlenir.
6) Kâr ve zarar işletmelerin rekabetçi piyasalarda tüketicilerin ihtiyaçlarını tatmin etme derecelerine bağlıdır. Piyasa yerli işlemlerle sınırlı değildir, dünya ölçeğinde serbest ticareti ve insanların dünyada serbestçe dolaşmasını da kapsar.
7) Para sistemi piyasaca belirlenmiş bir mala (meselâ altın veya gümüşe) dayanır ve bankacılık sistemi özel ve rekabetçidir, devlet tarafından ne kontrol edilir ne de regülasyona tabi tutulur
8) Devlet faaliyetleri hayat, hürriyet ve mülkiyetin korunmasıyla sınırlıdır.
Dünyadaki hiçbir ekonomi bu şartları tam olarak karşılamamaktadır. Dolayısıyla yeryüzünde engelsiz bir piyasa ekonomisi yoktur.
Ebeling’e göre bir müdahaleci ekonomi şu şartlara dayanır:
1) Üretim araçlarının özel mülkiyeti siyasî otorite tarafından sınırlanmıştır veya daraltılmıştır.
2) Üretim araçlarının özel sahipleri tarafından kullanımı devlet yasaklamasına konudur veya devlet regülasyonuna tabidir. Üretim araçlarını kullananlara yalnızca tüketici talepleri tarafından rehberlik edilmesi engellenir.
3) Devlet, tüketim mallarının ve emek dâhil üretim faktörlerinin fiyatlarının oluşumunu etkiler veya kontrol eder.
4) Devlet, başarı ve başarısızlıkta arz ve talebin etkisini azaltırken kendisinin piyasa gelirleri üzerindeki etkisini fiyatlama ve üretim regülasyonları, piyasalara giriş özgürlüğünü sınırlama, doğrudan ve dolaylı sübvansiyonlar ve gelirin yeniden dağıtımı gibi yollarla artırır.
5) Potansiyel yabancı rakiplerin iç piyasaya girişi yasaklanır, gümrük vergileri veya kotalar yoluyla engellenir veya zorlaştırılır. İşgücünün seyahat özgürlüğü tamamen engellenir veya kısıtlanır.
6) Para sistemi devlet tarafından neyin para olarak kullanılacağını, paranın değerini ve paranın ne kadar artacağını veya ne kadar azalacağını belirleme amacıyla regüle edilir.
7) Bu yolların hepsi istihdam, hâsıla ve büyümeyi etkilemek için araç olarak kullanılır. Devletin rolü hayat, hürriyet ve mülkiyeti korumakla sınırlı değildir.
Dünyanın birçok ülkesinde bu şartların birçoğu aynı anda hayat bulmaktadır. Dolayısıyla, dünyaya egemen olan model engelsiz piyasa ekonomisi değil devlet güdümlü karma ekonomidir. Bir başka deyişle, müdahaleci ekonomidir. Şimdi ekonomik modellerin siyasî, hukukî yansımalarından, sonuçlarından bahsedebiliriz.
Burada müdahaleci ekonominin şartları olarak sayılan yedi madde devlet tarafından ancak ve ancak cebir aygıtları istihdam edilerek gerçekleştirilebilir. Devlet ya çıplak şiddet uygulayarak ya da şiddet tehdidi kullanarak bu maddeleri hayata aktarabilir. Bunların gerçekleştirilmesiyle ilgili faaliyetlere ‘kamu politikası’ denmesi bu yüzdendir. Buna karşılık burada tanımlandığı biçimiyle piyasa ekonomisinin sekiz şartı ancak ve yalnızca şiddetin sınırlanmasıyla ve insanlar arasında gönüllü, barışçıl işbirliğiyle gerçekleştirilebilir. Piyasa ekonomisi zora, zorbalığa dayanmaz, serbestliğe ve gönüllülüğe dayanır. Müdahalecilik arttıkça ona haksızlık, fakirlik, sefalet, eşitsizlik, şiddet ve kavga refakat eder.
Dünyada ağır basan ekonomik sistem karma ekonomi olduğuna göre ne yapacağız?
Bir piyasacı liberal için bu sorunun cevabı gayet basittir: Karma ekonomilerin zenginlik ve özgürlük üreten, adaleti yaygınlaştıran, hukukun hâkimiyetini kuvvetlendiren, erdemliliği teşvik eden parçası olan piyasa ekonomisi tarafını genişletecek ve takviye edecek; piyasanın yaptığının tersini yapan, yani fakirlik, adaletsizlik ve tahakküm üreten müdahaleci ekonomi tarafını olabildiğince, yapabildiğimiz kadar daraltacak ve tasfiye edeceğiz.
Neososyalistlerin ‘ya sosyalizm ya barbarlık’ sloganı kökten, temelden yanlış, çünkü teorinin ve tarihin ispatladığı üzere, sosyalizm barbarlıktır, hem de en kötüsünden. Sloganları sevmem ama ille de bir slogana ihtiyaç varsa, doğru slogan şu olabilir: Ya piyasa ekonomisi ya barbarlık…
Yeniyüzyıl, 7 Mart 2019