Yeniliklere açık ve sürekli gelişen bir dünyada yaşamaktayız. Halkların bu değişimi devletlerden daha önce okuduğu ve bilinçli bir şekilde ayak uydurduğu bir gerçek… Halkların bu değişim taleplerine cevap veren devletler de önce ciddi bir yüzleşme sürecine giriyor. Kısacası dünyada devletler artık kendilerini temizleme çabasındalar. Çünkü neredeyse her ülkede özgürlükçü ve demokrat bir çekirdek kitle oluşmaya başladı. Asıl değişimin ve yeniliklerin öncüsü bu kadrolar. Artık dünya siyasetini, ülkelerde gittikçe güçlenen ve sürekli evrensel insan haklarına, özgürlüklere ve daha şeffaf bir hukuk devleti anlayışına vurgu yapan kesimler belirlemeye başlamıştır.
Değişiyoruz mesajı
ABD’de özgürlükçü demokratlar içinde de temizlik isteyen bir grup var. Bunlar ABD’nin dış politika anlayışına şiddetle karşılar. Ve ABD’nin dünyayı sömürme politikalarını değiştirmek istiyorlar. Çünkü artık dünyada ‘süper güç’ diye adlandırılan militarist bir kavramın yok olmaya mahkûm olduğunu görüyorlar ve bu süreci kayıpsız geçirmek niyetindeler. Bu yüzden ABD’nin emperyal politikalarını basına sızdırıyorlar. Dolayısıyla dünyaya, “Bizler artık yeni bir dönem açmak istiyoruz” mesajını veriyorlar. Ve başta kendi kamuoylarına derin devletin yaptığı usulsüzlükleri bildiriyorlar. Bu girişimin Barack Obama’dan habersiz olması düşünülemez.
Obama, başından beri eski ABD Başkanı George W. Bush’un ‘War on Terror’ ismiyle başlattığı mücadeleyi eleştiren bir başkandı. Bunu Cakarta’da yaptığı bir konuşmasında açıkça ifade etmişti. ABD Başkanı “Amerika’nın İslam ile savaşta olmadığını ve asla olmayacağını açık bir biçimde ifade ediyorum. Amerika Birleşik Devletleri ile Müslüman toplumlar arasındaki ilişkilerin uzun yıllar boyunca yıpranmış olduğunu da biliyoruz. Başkan olarak bu ilişkileri onarmaya başlamayı bir öncelik kabul ettim” demişti. Bu ve buna benzer ifadeler aslında ABD’nin başından beri değişmek istediğinin birer göstergesiydi. Nitekim WikiLeaks’tan sızdırılan bazı belgelerden sonra ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton BBC’de yaptığı bir açıklamasında özetle; “ABD gizli kalması gereken bu belgelerin açığa çıkmasından dolayı üzgündür. Buradaki bilgiler ABD’nin dış politikasını belirtmez” dedi. Bu bir bakıma dünyadan özür dilemedir. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı, ülkelerden tek tek özür dilemeye başladı. Bu aynı zamanda ABD’nin Barack Obama başkanlığında yeni bir döneme girdiğinin de başka bir ifade ediliş biçimidir. Eğer bu görüşler yeni Amerika’nın görüşleri olsaydı ABD özür dilemezdi.
Obama ve Erdoğan
WikiLeaks’te yayımlanan bilgi ve belgeler “diplomasinin 11 Eylül’ü” olarak nitelendirilse de bu, ABD’nin dünyaya açık bir mesajıdır. Kuşkusuz bunu ancak bu şekilde başarabilirlerdi. Türkiye, uzunca bir zaman kendisiyle hesaplaşırken ve kendini temizlerken diğer taraftan Amerikada artık kendisiyle yüzleşiyor ve aynı zamanda dünyaya değiştik mesajları veriyor. Şüphesiz dünyanın geldiği bu noktada devletlerin bu türden hesaplaşmaları kaçınılmazdır.
Bugün ABD Başkanı Obama, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın yaşadığı sıkıntıları yaşamaktadır. Obama da Amerikan politikalarının değişmesini istemektedir.
Gelinen noktada artık bugün hiçbir devletin dünyaya meydan okuma lüksü kalmamıştır. Bu gelişmeleri her ne kadar Türkiye’deki muhalefet liderleri algılayamasa da bu bir vakıadır. Dünyada değişim, dönüşüm ve yenilik isteyen ciddi bir özgürlükçü kesim oluştu. Ve bu kesim dünyada şiddet istemiyor, evrensel insan haklarına saygılı yeni bir dönemin oluşmasını arzuluyor. Bugün Türkiye’de ve ABD’de yaşananlar bunun apaçık bir göstergesidir. Gerek Barack Obama gerekse Tayyip Erdoğan bu değişim taleplerini iyi okuyan iki liderdir.
Radikal, 08.12.2010