Anayasa Mahkemesi’nin önüne bir vicdani ret başvurusu gelmiş, Mahkeme genel kurula sevk etmiş. Haberlerden öğrendiğimize göre askerlik hizmeti yapmayı reddeden ve yerine alternatif sivil hizmet talep eden kişiye idari para cezası verilmesi üzerine, din ve vicdan hürriyeti engellendiği gerekçesiyle bireysel başvuru hakkı kullanılmış. Mahkeme genel kurulunun önümüzdeki günlerde karar vermesi bekleniyor.
Bu aslında çözülmesi çok kolay bir mesele ve şimdiye kadar çözülmemiş olması da şaşırtıcı. Gerçi 61. Erdoğan Hükümeti döneminde sonuçsuz kalan bir girişim olmuş. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 2011 Kasım ayında, AHİM ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin kararlarına atıfla Savunma Bakanlığı ile bu konuda bir çalışma yaptıklarını duyurmuş. Vicdani retti tanıyacak yasal düzenleme neden sonuçlanmadı doğrusu bir bilgim yok. Çalışma, belki Genelkurmay’ın karşı görüşüne takılmıştır, belki de daha farklı sebeplerle kadük kalmıştır.
AHİM ilk defa 2011 yılında verdiği Bayatyan v. Ermenistan kararıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. Maddesine atıfla vicdani retti din ve vicdan özgürlüğü kapsamında bir hak olarak kabul etti. Sözleşmenin 9. Maddesi din ve vicdan hürriyetinigaranti altına alıyor. Pek çok Avrupa Birliği ülkesinde vicdanı ret tanınmış durumda.
Türkiye’de bu konuda herhangi bir düzenleme yok. Meseleyi çözmek için sadece kanuni değişiklik yapmak yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Askerlik Kanunu’nda vicdani retçilerin zorunlu kamu hizmeti yükümlülüklerini askerlik yerine sivil kamu hizmeti sunarak yerine getirmelerine imkân verecek şekilde bir düzenleme yapılabilir. Böylece eşitlik ilkesi de zedelenmemiş ve askeri kamu hizmeti yerine sivil kamu hizmeti ikame edilmiş olur.
Bu tür bir düzenleme için Anayasal bir engel görünmüyor. Anayasa’nın 72. Maddesi şöyle: “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.”
Türkiye’de vicdani retti tanımaya karşı kamuoyunda güçlü bir direnç görünmüyor. Karşı çıkışlar, Suriye’de savaş ihtimali veya terörle mücadele gibi örnekler üzerinden güvenlik gerekçe gösterilerek geliştirilebilir. Ancak böyle bir karşı argüman ne kadar sağlamdır tartışılır? Savaşmayı reddeden insanları zorla askere alarak mı güvenliğimizi sağlayacak ve veya terörle mücadelede başarıyı garanti edeceğiz? Bu insanlar zaten yoklama veya asker kaçağı durumunda veya cezalı halde bulunuyorlar.
Bir diğer karşı çıkış, vicdani rettin yaygın veya kitlesel kullanımı ile yaşanabileceği düşünülen yüksek veya kontrol edilemez olası insan kaynağı kaybı gerekçesiyle yapılabilir. Ben bu konuda ciddi bir risk görmüyorum, ama öyle bile olsa, sağlıklı bir çözüme ulaşabilmek için vicdani retti tanımamak yerine meseleyi farklı şekilde ele almak gerekir.
Vicdani ret meselesi devletlerin askerliği zorunlu bir kamu hizmeti yükümlülüğü olarak kabul etmesiyle ortaya çıkan bir problemdir. Devletlere zorla askere almaya dair genel değil istisnai bir yetki verilmesi gerekir. Olağan durumlarda profesyonel askerlik ve gönüllülük sistemine başvurmak hem çok daha faydalı, hem ahlaken daha doğru olacaktır.
Savaşların ve güvenliğin iyice teknolojik bir boyuta evrildiği, askeri başarılarda yüksek donanımlı ve uzman askeri personelin etkisinin öne çıktığı bir dönemde, profesyonel ordu, üzerinde daha ciddi düşünmemiz gereken bir alternatiftir. Ahlaki bakımdan ise zorla askere alma yetkisinin sadece savaş durumunda, hatta sınırların ve halkın korunmasına yönelik savunma amaçlısavaş durumda kabul edilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Velhasıl, bu meseleyle ilgili hem işe yarar hem de ahlaki çözümler üretebiliriz.
Yeni Yüzyıl, 26.02.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/vicdani-ret-meselesi-1452