Vatan’ı Beklemek

Annem, halam ve teyzem, içinde bisküvi, yemek ısmarlama geçen komik bir hatıra… Annem hatırayı nakletmeye şu cümleyle başladı: “Hani vatanı bekliyorduk ya…” Kasdettiği şey, 15 Temmuz sonrası meydanlarda tuttuğumuz nöbetler… O an “Demokrasi Nöbetleri” tamlaması aklına gelmedi fakat esasında o tamlamanın kasdettiği şey buydu: Vatanı beklemek!

15 Temmuz öncesinde, kendi aramızda işi biraz da şakaya vurup konuşurken birbirimizi sınadığımız bir şaka geliyor aklıma, Yasemin “eğer bir şey olursa kimse beni evde tutamaz, ona göre” deyip çıtayı yükseğe koyuyor, ben de en fazla “şarj makinasını unutmayalım” diyerek lojistik bir şerh düşüyordum, o kadar; “bir şey olduğunda” ne yapacağımıza dair bir fikir ayrılığı veya belirsizlik yok, en ufak bir hareketlenmede karşılarına dikileceğiz. Kimin karşısına dikiliyoruz peki? O kısmı çok önemli değil, zira feriştahı gelse fark etmez, “bir daha asla” derken eyyamcılıktan değil, gerçekten öyle hissettiğimiz için ve gerekleri her neyse, ki bunun ucunda ölüm olsa bile, yapmaya hazır olduğumuzdan söylüyoruz. Gelecekler, onu biliyoruz.

Darbe olduğuna kanaat getirdikten sonra, henüz Başbakan’ın açıklaması bile gelmeden, evde kararlaştırdık, internetin kesilmesi veya şarjlarımızın bitmesi ihtimaline karşı tweetlerimizi atıp çıkmaya karar verdik. O sırada herkes kendince son yapması gerekenleri yaptı, Yasemin kimlik numaralarımızı ve avukat arkadaşımızın telefon numarasını başka bir arkadaşına gönderdi, başımıza gelecekleri takip edebilsin diye. Kardeşim aradı, “Durum nedir abi?” dedi, “Darbe oluyor, direneceğiz, ucunda her ihtimal var. Ben bugün dışardayım, sen çocuklarla kal. Sabah haberleşiriz, hayattaysam ne alâ, haber alamazsan durum bu, hakkını helal et.” dedim, helalleştik, kapattık. Annem aradı, ağlayarak “Burayı bombalıyorlar, siz nerdesiniz? Gurban oliym dikkatli olun, he mi?” dedi. Tamam anne merak etme dedim kapattık.

Biraz sonra tweetlerimizi attık ve çıktık.

O geceye dair yaşadıklarımızı düşünürken en net tahlil şu oluyor, ölümden döndük. 250 insan öldü, biz ölmedik. Eğer kalkışma devam etseydi muhtemelen biz Cumartesi günü ölecektik, çünkü kimsenin eve dönmeye niyeti yoktu, Cuma gecesi Kızılay’a ulaşamadığımız için hayatta kaldık ama Cumartesi eninde sonunda oraya gidecektik. Daha da net olanı şu, sosyal çevremizdeki herkes muhtemelen bir ay içinde ya direnirken ölecekti ya da bir şekilde öldürülecekti. Çünkü ben öldükten sonra kardeşimin evde oturacağını düşünmüyorum.

Benim “ihtimal” olarak söylediklerim o gece 250 insanın ailesi için gerçekleşti. Yüzlerce ocak yangın yerine döndü. Gün geçtikçe bazılarının hikâyelerini duyuyoruz, her seferinde yeniden perişan oluyoruz. İnsanlar o gece üzerlerindeki elbiselerini giyemiyor.

Şimdi bana soruyor, neden bu kadar sinirleniyorsun?

17-25 Aralık’a darbe dediğimizde “Neden bu kadar abartıyorsun?” sorusuyla 15 Temmuz’a kadar geldik, tepemizden bomba yağarken bile bazı ahlâksızları bunun bir tiyatro olmadığına inandırmaya çalışanlar vardı. Darbe ihtimalinin artık tarihe karıştığından hareketle komplocu, AKP’nin otoriterleşmesine zemin hazırlayıcı yalakalar olarak endişelerimize Cemaat’in içini boşalttığı “hukukun üstünlüğü”, “ifade hürriyeti” gibi argümanlarla karşılık verip işi tepemizden bomba yağana kadar getirenler şimdi neden sinirleniyorsun diyor. Sen geniş geniş konuşabilesin diye 15 Temmuz gecesi 240 insan öldü, 2 bin insan yaralandı, o yüzden azcık asabiyim, kusura bakma diyorum artık.

15 Temmuz gecesi Kazan’da insanlar toplanıp Akıncı Hava Üssü’ne gitmeye hazırlanırken kalabalıktan birisi bağırıyor: “Arkadaşlar bu gece bu işi hallettik hallettik, yarın yok zaten bize!” İşte buydu o gece dışarı çıkarken hissettiğimiz, yarın zaten her halükârda yok, bu gece ne yaptık yaptık, sonrasını kimse bilmiyordu.

Son tahlilde, 15 Temmuz gecesi insanlar “vatanı bekledi” ve tehlikede olan şey “vatan”dı. O gece o insanlar vatanı kurtardı. Şimdi bu hissi hafifsediğinizde insanların neden öfkelendiğini soruyorsanız cevabı basit: Bu topraklarda insanların çoluk çocuğunu dahi düşünmeden canını ortaya koyduğu tek bir şey vardır, o da vatan! Çünkü eğer vatan yoksa, çoluk da yoktur, çocuk da yoktur, Kazanlı vatandaşın dediği gibi, kısaca “yarın” yoktur.

İnsanların öfkelerini hafifsemeyin, çünkü bu öfke şimdiye kadar bu memleketin gördüğü en haklı öfke. Ve haksızlıklara duyarlı olurken, size bu haksızlıklara duyarlı olabilecek sükûneti o gece dışardakilerin sağladığını unutmayın.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et