11 Temmuz 1995 tarihinde, Bosna’nın Srebrenitsa şehrinde yaşanan soykırımda katledilen 50 kişinin daha kimlikleri yeni tespit edilebildi ve bugün (11 Temmuz’da) defnedilecekler. Böylece en az 8372 sivilin katledildiği soykırıma yeni acılar daha eklenmiş olacak. Ve soykırımda katledilenler anılacak, yaşananlar hatırlatılanacak; bir kez daha tekrarlanmasın diye. Bu vesile ile bizler de 11 Temmuz’da, katledilen kardeşlerimizi anmalı ve acımızı hatırlamalı, yaşananları yeni nesillere anlatmalıyız. Çünkü Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in bizlere vasiyeti aynen şöyle:
“Ne yaparsanız yapın, soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan şey tekrarlanır.”
Bizler, Markale’de, Saraybosna’da, Srebrenitsa’da yaşananları elbette unutmayacağız ve tekrarlanmaması için bütün benliğimiz ile mücadele edeceğiz. Ancak bu katliamlarla birlikte bu katliamların yaşandığı sırada BM Barış Gücü’nün “katliamların kim tarafından yapıldığını” “Bosna’nın kendisine saldırılar düzenleyip düzenlemediğini” tartıştığını ve müdahale etmediğini de unutmayacağız. Sırbistan’ın soykırımın açtığı zararlardan sorumlu tutulmadığını da unutmayacağız.
Diğer yandan unutmayacağımız bu soykırım, ne yazık ki bizim coğrafyamızda yaşadığımız acılardan yalnızca birisi. “Bizler”, maalesef Bosna’da yaşadıklarımızla benzer acıları Kerkük’te de Karabağ’da da yaşadık. Bugün halen Filistin’de, Arakan’da ve Doğu Türkistan’da yaşıyoruz. Bütün bu coğrafyalardaki acılar, elbette ki bizim olduğu kadar insanlığın da acıları ve bu acıların son bulması için çözümleri hep beraber bulmak zorundayız. Çünkü zedelenen insanlık onuru, yalnızca Srebrenitsa’daki insanların onuru değil aynı şekilde Lizbon’daki insanların da onurudur. Daha 30 yıl evvel, soykırımı engellemek için hiçbir girişimde bulunmayan mekanizmalar hatta engellemek görevi iken bunu bilinçli bir şekilde yapmayan Hollanda gibi devletler yarın bir gün -Allah korusun- Lizbon’da veya başka bir yerdeki soykırım girişimine de sessiz kalabilir, göz yumabilir. Nitekim, Srebrenitsa soykırımının yaşanmış olması, ne yazık ki insanlığın Holokost’tan ve öncesinde yaşanan diğer soykırımlardan ders çıkarmadığını göstermektedir. Bu sebeple bütün insanlığın bu acılara neden olanları en güçlü şekilde lanetlemesi, yaşananlara karşı çıkması ve inkâra izin vermemesi gerekmektedir.
Öte yandan burada vurgulamamız gereken bir diğer konu ise, Bosna’da yaşananların -sadece Srebrenitsa kentinde değil, Markale ve Saraybosna pazar yeri katliamlarında da yaşananların- bizimle de doğrudan bağlantısı olduğudur. Çünkü Bosna’yı bizden farklı düşünmek, Bosna’nın insanını Anadolu insanından farklı düşünmek, Kerkük insanını Bosna’daki insanlardan farklı düşünmek bana kalırsa pek mümkün değildir. Soykırım tarihinde henüz dünyada dahi olmayan bir genç kardeşiniz olarak o tarihte yaşanan acıları hissetmemeyi, Bosna meselesini milli bir mesele olarak görmemeyi hayal dahi edemiyorum. Benim için ve eminim benim gibi düşünen milyonlarca Türk için Bosna’nın her bir toprağı vatan toprağıdır. Bu nedenle de “dondurulmuş” olan Bosna sorununun çözümüne yönelik çalışmalar yapmamız gerektiği gibi Lahey tarafından alınan hukuk garabeti kararların da düzeltilmesi için çabalamamız gerekmektedir.
Av. Haldun Barış