Ortadoğu’da 3. Dünya savaşı ile yeni sınırlar ve yeni paylaşımlar başladı!
Makineleşme ve sanayileşme başladığından beri, insanoğlunun enerji kaynaklarına olan ihtiyacı arttı.
Petrol ve petrol ürünleri hâlâ en önemli enerji kaynakları…
Bu kaynakların çoğu, şu anda “3. Dünya Savaşı”nın yapıldığı coğrafyada bulunuyor.
Rusya’nın Suriye’nin daveti üzerine sahaya inmesi bütün denklemleri bozdu. Oyun kartları yeniden karılıyor.
Telaşa kapılan tüm emperyalist Batılı ülkeler, “pastadan pay almak” için, sahaya üşüştü.
Osmanlı’nın yaşlılık süreciyle beraber Ortadoğu, başta İngiltere ve diğer Batılı güçlerce kendi çıkarları doğrultusunda dizayn edildi. Osmanlı’nın ölümüyle de yapay sınırlarla halklar bölündü. Bu bölünmede en büyük darbeyi Kürtler aldı. Osmanlı’nın Kürdistan “eyaleti”, Türkiye, Irak, İran, Suriye arasında bölüştürüldü. Kendi ülkelerinde insan hakları ve demokrasiyi uygulayan bu ülkeler; Ortadoğu’da kralları, kuklaları, despot yönetimleri başa getirip yönettiler. Çünkü, hem ucuz petrol hem de ticarî açıdan diktatörlükler onların çıkarları için daha uygundu.
Nasıl olsa Ortadoğu halkları Müslümandı. Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı gibi dini iktidar için kullanan saltanatlara ses çıkarmamışlardı. İtaat ve “kul” kültürüne sahiptiler. Cumhuriyet, demokrasi onlara gerekmezdi, zaten…
“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” Hadis hükmü yok muydu?..
Ortadoğu, sırf enerji kaynakları için değil, Asya ve Uzak Doğuya açılmak için de stratejik öneme sahiptir. Müslümanlar; akıl ve bilimi “tatile” gönderip, indirilen değil de, uydurulan bir dinle yaşadıkları için kişilikleri gelişmemiştir. Kişiliği, kimliği gelişmeyen birey ve toplulukların ilerlemesi mümkün değildir. Dünyada bilim, akıl, teknoloji, zenginlik, güçlü sanayi ve savunma kimdeyse, onlar söz sahibi oluyor. 8 milyonluk İsrail, bilimsel çalışmalarda dünyada 4. sıradadır. “İsrail’in tüm dünyada yayınlanan bilimsel makale oranı, tüm dünya nüfusunun oranından hemen hemen on kat daha fazladır” Kaynak: Vikipedi
1,6 milyarlık nüfusa sahip Müslümanların ise, makale oranı yüzde birdir. Müslüman ülkelerde okur yazar oranı, %55’tir. Eğitime ayrılan bütçe %5’tir. İlk emri ,” OKU” olan bir kitabın muhatapları için bu ibretlik bir durumdur. 53 Müslüman ülkenin üretimi yılda bir trilyon dolar civarıdır. Bu rakam, tek başına Fransa’nın gayr-i safi milli hasılasından daha azdır. İhracat oranı % 7’dir”
Kaynak: Hüccetul İslam Necef Abadi, Caferiler sitesi
Düşman bellenen İsrail’in öldürdüğü Müslümanların binlerce kat be kat fazlasını, Müslümanlar yapmaktadır. Irak İran savaşında bir milyon Müslümanı, Müslüman katletmiştir. Halen de, Suriye’de, Irak’ta ve diğer ülkelerde Müslümanın düşmanı ve katili başka bir Müslümandır.
İslam dünyasının bir özeleştiri ve silkinme yaşaması elzemdir. İtaate dayalı eğitim anlayışından sıyrılıp; araştıran, sorgulayan ve üreten bir anlayışa geçişin vakti geldi geçiyor…
Ayrıca Ortadoğu’da, Kuzey sınırımızda ülkemizin tek dostu Kürtler kalmıştır. Tarih göstermiştir ki,” Türkün kaderi Kürd’e, Kürdün kaderi Türk’e bağlanmıştır” bu meyanda, Türkiye’nin sayın Barzani ile kurduğu dostane ilişkileri, dünyadaki tüm Kürtlerle kurması ve “Kürt Fobisi”ni aşması gerekiyor. Çünkü Anadolu’ya gelen Türkler Kürtlerle Malazgirt’i kazanmıştır. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza savaşmıştır. Osmanlıyı terk eden 32 etnik yapıya rağmen, Kürtler Osmanlıyı ve TC’yi ne terk etmiş ne de ihanet etmiştir.
Ortadoğu cehenneminden salim çıkmamız için bu tarihî gerçeği unutmamamız gerekir. Ortadoğu’daki, mezhepçi gerici yapılanmaları dışlayıp, cumhuriyet ve demokrasi ilkelerini yüceltmemiz önem arz ediyor…