Türkiye’de İslamizmin Liberalizm ile Güncel İlişkisi

Liberalizm içeriksiz, siyasetsiz-politikasız ve sadece diğerlerine yol açan bir siyasal ideoloji değildir. Hatta modern siyasetin içinde belirli bir içerikle tanımlanmaya başlayan ilk ideolojidir de diyebiliriz. Liberalizmin siyasetin içinde tanımlanmalarının yaşamın içinde çok net karşılıkları vardır. Birey, topluluk, toplum, devlet ve uluslararası siyasal entitelere dair söyledikleri çoğunlukla net ve kendi başına açıklayıcıdır. Merkezinde bireyin serbestisi, hürriyeti ve özgürlüklerinin olması onu hayatın gerçekçi ve kapsamlı açıklanması açısından son derece gerekli de kılmaktadır. Onun söylemleri, en küçük azınlık olarak bireyin yaşamının kendiliğini açıklaması ve ön plana alması noktasında başlı başına bir yaşam içeriğine karşılık gelmektedir. Üstelik bu ideolojinin diğer ideolojiler arasında benzersiz ve orijinal bir literatürünün olması, bu literatürün zenginliği ve açıklayıcılığının zaman içerinde doğruluk noktalarında kanıtları olmuştur. Bireyin özgürlüğü ve özel mülkiyeti siyasetinin pek çok teorisyen, filozof ve düşünürün fikri-bilgi içeriğine sahip olması onun bireyin zihninde izole bir kavram olmadığını da göstermiştir.

Şunu da belirtmek gerekir ki; Türkiye’de liberalizm fikri, hem literatürünün öğrenilmesi-anlaşılması hem de doğrudan siyaset alanında yer alması bakımından ciddi şekilde eksik kalmıştır. Bu eksikliğin kaynağını ise liberalizmin içeriği yerine, Türkiye’de siyasetin çoğunlukla otoriter-totaliter fikirler etrafında şekillenmiş olması sebebine bağlamak daha doğru olacaktır. Bireysel olarak fikrim, Türkiye’de de liberalizmin hem söyledikleri hem de söyleyecekleri açısından diğer temel ideolojilerden daha zengin olduğudur ve liberalizm sadece diğer ideolojilere yol açan bir ideoloji değildir.

Evet liberalizm Türkiye’de kısıtlı bir şekilde ilgi görüyor ancak işin farklı bir boyutu daha var. Türkiye’de muhafazakârlık-İslamizm, milliyetçilik – hatta sosyalizm bile- liberalizme “mesafeli” durmakla birlikte kendi konumlarını meşrulaştırmak ve siyasal iddialarına güç kazandırmak amacıyla “liberal fikirleri-tezleri” “sıklıkla” kullanmakta. Bu kullanımların içeriklerini modern Türkiye siyaseti içinde gördüğümüz şekliyle pragmatik faydacı şekilde açıklamak durumundayız. Modern siyasetin temel kavramlarından “özgürlüğün” en azından kelime olarak siyaset düşüncesi literatüründe olduğu haliyle “yerleşik” olması onu aynı zamanda en çok araçsallaştırılan kavramlardan bir tanesi olarak siyasetin önemli noktalarına yerleştirmekte.

Türkiye’de hâkim iktidarın düşüncesine en çok etki eden siyasal kavram ve yöntemin İslamizm olması nedeniyle İslamizmin liberalizm ile olan güncel ilişkisine bir bakış açısı geliştirmek gerektiğini düşünüyorum.

AKP siyaseti Türkiye’de Milli Görüş’ün içerisinden bir çeşit “yenilikçiler-değişimciler” stratejisi ve göstergeleri ile başladı. Gerçekleştirdikleri vurgular ve yöntemler liberal değerlere yer verir şekilde idi. Belki de kendilerine Milli Görüş içerisinde dahi yer bulabilmek için bu şekilde söylemler oluşturmak “zorunda” gördüler. Zaman içerisinde bu siyaset, diğer siyasal fikirler-ideolojiler ile geliştirdiği “pragmatik” ilişkileri elbette liberalizm görüşlerine de yansıttı. AKP siyaseti içerisinde elbette klasik muhafazakârlıkla doğru orantılı olacak şekilde, en azından prensipte, liberal fikirlerle daha az çelişerek siyasete devam etmek isteyenler vardı. Günümüzde ise, AKP siyasetinin artık liberal “değerlere ve siyasete” çok büyük oranda uzaklaştığını görebilmek zor değil.

Demokratik çoğunluğu oluşturması, bürokrasi hâkimiyetini sağlaması ve ekonomisine bir yer bulması sonrasında kendisini merkezde tutmak için İslamizmin Liberalizme mesafesini arttırdığını ve bu mesafenin kapanmasının mümkün olamayabileceğini söyleyebiliriz. AKP siyasetinin oluşması ve yerleşmesi sürecinde AKP’ye oy verenlerin önemli bir bölümünün birey ve özgürlükler ile ilişkisinin ve arasının aslında “hiç” olmadığını da varsayabiliriz. AKP siyasetinin dili, İslami-muhafazakâr fikri yayınları, majör geleneksel medyanın içerikleri, İslami sivil toplumun üslubu, kültürel müslüman İslamizmin dahi sosyal medyada yansıttığı büyük resim bize bu konuda ciddi göstergeler sunuyor. Liberal değerler ile belirli bir ayrışma ve uzlaşmazlık – belki de uzlaşmaya ihtiyaç duymama – gelecek için bize bir yönelimi sunmuyor mu?

Güncel liberal siyasetin içeriklerinin Atatürkçü-Kemalist siyaset ile AKP’nin İslamist içerikleri arasında sıkışması ise liberalizmi siyaset içinde “yanlış algılanmalara” maruz bırakıyor ve gelecekte de bırakmaya devam edebilir. Atatürkçü kesime göre liberalizm, AKP siyasetinin “şeriatı getirmesi” açısından bir araç, AKP siyasetine göre ise Atatürkçü-Kemalist özgürlük söylemi, Atatürkçü kesimin özellikle laiklik üzerinden geliştirdiği “çağdaşlık” siyasetinin dayatmalarına geri dönmek için kullandıkları bir yöntem.

Burada bir örneği vermek istiyorum. Türkiye’de kamusal olarak “fikri ve akademik” literatür üzerinden liberal olarak bilinen tek isim Atilla Yayla -çok kısıtlı ve sınırlı bilinirlikte olanları bir “aktör” olarak tanımlamak bence yeteli ve doğru değil-. Atilla Yayla kendisinin konuşmaları ve yazılarında dile getirdiği şekliyle klasik liberal biri. Hume- Smith-  Hayek ekolünden olduğunu sıklıkla dile getiren ve Türkiye’de liberalizm literatürünün oluşmasındaki açık ara en önemli kişidir. Bütün bunlarla birlikte “kamusal” görünürlüğü ise – kendisinden bağımsız olarak – “muhafazakâr – İslamist” mecralarda gerçekleşiyor. Her ne kadar kendisi kendi “alanında” sıklıkla liberal fikirleri vurgulasa dahi, çoğunlukla İslamizmin siyasetine yer açması amacıyla vurgulanıyor. AKP siyaseti tarafından Atilla Yayla’nın liberal “Hit” mottoları-söylemleri CHP’ye karşı bir işlevi olduğunda kullanılıyor.

Konunun kamusal olarak en bilinir liberal “fiili siyaset” ayağında ise “Cem Toker ve Besim Tibuk”un pozisyonları ve fikirleri bir bakıma “görmezden” geliniyor. Çünkü bu iki kişi günümüzde neredeyse tamamıyla Atatürkçü-Kemalist siyasetin “kapsama alanında”. Dolayısı ile “liberal fikirleri” AKP siyaseti için geçersiz ve gereksiz.

Siyasetin süreçlerden oluştuğu bir dünyada, siyasal kavramların birbirleri ile ilişkilerinin tamamıyla kesileceğini söylemek doğru olmaz. İktidar, devamlılık ve gelişmeler siyasetin içeriğini dinamik bir şekilde etkileme gücüne sahiptir. Burada İslamizmin liberalizm ile işinin bittiğini iddia etmek yerine, liberalizm ile olan ilişkisinin flulaştığını-aşındığını söylemek daha doğru olacak zannedersem. Liberalizmin Türkiye’de siyasal hayat açısından söyleyeceği daha çok sözün olduğu geçmişten kanıtlarla görülmekteyken, İslamizmin liberalizme sırtını dönmesinin İslamizmin kendisine zarar verici olacağını görebilmesi büyük önem taşımaktadır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et