AB Türkiye ile sığınmacılara ilişkin anlaşmayı yenilemeyi istiyor. Bu çerçevede Türkiye’ye üç milyar dolarlık, sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamada kullanılacak, bir fon vermeyi düşünüyor.
Konuyla ilgili 3 Aralık 2015 tarihli yazımda anlaşmaya karşı çıkmıştım. Ve galiba bunu yapan tek kişiydim. ‘Çirkin işbirliği’ başlıklı yazımda dile getirdiğim hususları okuyucunun dikkatine sunmak için -yazının metni elimde olmadığından- diken.com.tr haber sitesinde çıkan ilgili haberi aktarıyorum:
AB rüşvet veriyor, Türkiye kabul ediyor
‘Çirkin iş birliği’ başlıklı bugünkü yazısında, AB’yle yapılan anlaşmanın hükümet tarafından bir zafer olarak sunulduğunu dile getiren Yayla, “Sanırım AK Parti değil başka bir parti iktidarda olsaydı yine aynısı yapılırdı. Ancak, benim bu anlaşmaya itirazlarım var. Bu anlaşma bana ahlâksız bir iş birliği gibi görünüyor. AB Türkiye’ye rüşvet veriyor ve Türkiye bunu memnuniyetle kabul ediyor. Yani iki taraf da kirli bir işe ortak oluyor” ifadelerini kullandı.
Mülteci akını sıfırlanamaz
Mültecilere yardım konusunda Türkiye’nin en iyi, Avrupa’nın ise en kötü sicile sahip olduğunu savunan Yayla, şöyle devam etti: “AB ülkeleri Suriye’ye müdahaleye hevesli ama Suriyeli mültecileri kabul etmede isteksiz. Çeşitli gerekçelerle kapıyı o mağdurlara kapalı tutmak istiyor. Türkiye mülteciler için önemli bir geçiş yolu olduğu için mülteci akınını Türkiye’de durdurmak arzusunda. Bu yüzden, Türkiye’ye son yıllarda hiç olmadığı kadar güler yüz gösteriyor. Türkiye de kuşatılmışlık hissini kırmak ve AB ile ilişkilerini iyileştirmek için bu iş birliğine istekli görünüyor.”
İki tarafın da olumlu yaklaşımına karşın mültecilerin zorla bir yerde tutulamayacağını, istedikleri ülkeye gitmekte özgür olmaları gerektiğini vurgulayan Yayla, “Türkiye bunu yapmak isteyen mültecilere engel olmaya kalkarsa, ülkeyi mülteciler için açık hapishaneye çevirmek zorunda. Bu asla tasvip edilemez. Ayrıca, Türkiye ne yaparsa yapsın AB’ye mülteci akınını sıfırlayamaz, engelleyemez” diye yazdı.
Türkiye çok daha fazlasını istemeli
Yazısının sonunda ‘sadece eleştirmiş olmamak için’ kendi önerilerini de sıralayan Yayla, “Türkiye AB’den mültecilere yardım isteme hakkına sahip. Göçmen dalgasının büyümemesi bir ölçüde buna bağlı. Ayrıca Almanya, Fransa, İngiltere, ABD gibi ülkeler Suriye’ye müdahilse ortaya çıkan sonuçtan da bir ölçüde sorumlu. Dolayısıyla, Türkiye bu ülkelere elinizi cebinize atın diyebilir. Ama 3 milyar Euro komik bir rakam. Türkiye çok daha fazlasını istemeli” dedi.
Açık hapishane’ye dönüşmemeli
Bununla birlikte, Türkiye’nin mülteciler için ‘açık hapishane’ye dönüşmeyi göze almaması gerektiğini vurgulayan Yayla, “Hayatını kurtarmak için kaçan insanlara elbette kapılarını açık tutmalı, ama mültecileri topraklarında kalmaya zorlamamalı. Buna hakkı yok. Bu yola başvurursa insan hakları ihlâli yapmış olur” ifadelerini kullandı.
Aradan altı yıl geçti. Sorun hâlâ yakıcı şekilde masada. Yukarıda ifade ettiğim görüşlerimde bir değişiklik yok. Bu anlaşma insan haklarına da Türkiye’nin milli menfaatlerine de aykırı. Yenilenmemeli. Türkiye Avrupa’ya gitmek isteyen sığınmacıların, mültecilerin önüne set çekmekten vazgeçmeli. Böyle bir anlaşma ille de yapılacaksa, o zaman AB’den ciddî bir miktarda katkı istenmeli. Meselâ AB 3 miyar avro teklif ediyorsa Türkiye 120 milyar avro gibi bir rakam teklif etmeli ve bu parayı da sığınmacıların ihtiyaçları için kullanmalı. Ayrıca anlaşma daha iyi şartlara bağlanmalı. Hassaten para akışını takip ve teyit edecek mekanizmalar kurulmalı ve para akışının aksaması hâlinde uygulanacak müeyyideler getirilmeli. Her şeye rağmen benim tercihim bu anlaşmanın yenilenmemesi yönünde…