Terör ve terörist kavramları doğru kullanılıyor mu?

Terör ve terörist kavramları son yıllarda her zamankinden çok kullanılır oldu. Neredeyse herkes ve her kesim hoşuna gitmeyen davranışları terör, onları yapanları terörist olarak adlandırıyor. Bunu yapmak yapana avantaj ve bu adlandırmaya maruz bırakılana dezavantaj sağlıyor. Hiç kimse terörist diye anılan birinin veya bir grubun gerçekten terörist olup olmadığını sorgulamaya girişmiyor. Terörle ilişkilendirilen davranışları ve grupları kafasında peşinen mahkûm ediyor. Teröre ve teröristlere karşı yapılanları meşru ve gerekli görüyor.

Bu yolu seçenler özellikle devletler. En başta gelenleri Amerikan devleti ile İsrail devleti. Bu iki ülke neredeyse onlara karşı olan her siyasî çizgiye ve eyleme terör yaftasını yapıştırmaya çok yatkın. Meselâ, Filistinliler, İsrail’e göre terörist. Hamas bir terör örgütü. Amerika Taliban’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Türkiye de aşağı yukarı aynı kafada. Yıllarca PKK bir terör örgütü olarak adlandırıldı.

Terör ve terörist kavramları bu kadar kolay kullanılabilir mi? Literatüre bakarsanız, hayır. İlgili yazında neye terör kime terörist deneceğinin çok tartışmalı olduğu söylenir. Birine göre terörist olanın başka birine göre kahraman veya özgürlük savaşçısı olabileceği vurgulanır.

Bu kavram karışıklığının bir sebebi, elbette, devletlerin toplumlarını manipüle etme ve düşmanlarını dezavantajlı konuma düşürme çabası. Unutmayalım ki medyanın ana haber kaynağı devletlerdir ve devletler çoğu zaman medyanın kullandığı dilin ana hatlarını da çizer. Söz gelimi, Türkiye yıllarca tüm Kürt hareketine terörist dedi ve “bölücü”den “bebek katili”ne uzanan bir kavramlar portföyü geliştirdi. İkincisi, şiddet ile terör arasındaki ayrımın yapılamaması. Her terör şiddeti kapsar ama her şiddet terör değildir. Devletler kendilerine karşı kullanılan her şiddeti terör olarak yaftalamaya hazır. Şiddet insanlara karşı zor kullanılmasıdır. Bu zor şu veya bu amaçla kullanılır. Terör ise şiddetin siyasal amaçlarla, çoğu zaman ideolojik motivasyonlarla, kesik kesik, dar bir kadroya sahip gruplar tarafından kullanılmasıdır. Terör örgütleri az sayıda insandan oluşur. Çoğu zaman gizli bir yapılanma olarak kalır. Amacı siyasal iktidara korku salmak, onu halk nezdinde komik ve aciz duruma düşürmektir. Bu yüzden terör örgütü şiddetini devlet otoritesini temsil eden polis ve asker gibi bürokratlar ile siyasilere yöneltir. Terörün bir propaganda tarafı da vardır. Buna “aşağıdan terör” denir. Bir de “yukardan terör” vardır. Buna “devlet terörü” de denir. Devlet teröründe devlet elindeki zor aygıtlarıyla siyasî muhalefeti bastırır, yok eder. Bütün totaliter sistemlerde devlet terörü yaygın biçimde vardır. Otoriter sistemler de totaliter sistemlerdekinden daha az olmakla beraber teröre başvurur. Demokrasilerde dahi devletin zor kullanımının meşru şiddet kullanımı dışına çıkıp teröre dönüştüğü durumlarla karşılaşılabilir. Üçüncü sebep vahşeti, zulmü, bilinen adıyla anma yerine terör olarak adlandırma eğilimi. Böyle yapılırsa vahşetin daha isabetli biçimde teşhir edilebileceği sanılıyor.

Görüldüğü üzere, bu, devlet merkezli bir bakış. Terör ne kadar korkunç olursa olsun devletten değil devlet dışı varlıklardan gelen şiddete verilen bir ad. Devletler çok daha kötüsünü yapabiliyor, ama nedense devlet terörü kavramı sanki unutulmuş gibi. Somut bir örnek vereyim. Suriye’de rejim 300 bin insanı katletti. Buna terör diyen neredeyse yok. Oysa bu alenen devlet terörü. Çünkü bu insanların yok edilme sebebi siyasî. Buna karşılık, IŞİD adlı vahşi gruba terör örgütü sıfatı yapıştırılıyor. IŞİD’in iğrenç, kınanması gereken kafa kesme eylemleri bu örgütü terörist olarak adlandırmaya yetiyor. Oysa, icraatın aslı bir cinayettir. Özünde insanların bir bombayla mı parçalandığı yoksa kafası kesilerek mi öldürüldüğü ikinci derecede önemlidir. Ama kafa kesme eyleminin dramatik olması ve propaganda amacıyla hem bunu yapanlar hem bundan rahatsız olanlar tarafından daha kolay kullanılabilmesi terör söyleminin yükseltilmesini kolaylaştırıyor. IŞİD, evet, vahşi bir örgüt. Masum insanları katlediyor. İnsanların kafasını kesiyor. Bunların kınanması ve durdurulması lâzım. Ama IŞİD’in yaptığı terör müdür ve o bir terör örgütü müdür çok tartışılır. Vahşet terörle özdeş değildir.

Diğer bir mesele, IŞİD’in niye doğduğunun ve nasıl olup da bu kadar geliştiğinin yeterince sorgulanmaması. Terör örgütü nitelemesini yapınca sanki buna ihtiyaç kalmıyor. Oysa, cevap bekleyen sorular var. Niçin ve nasıl dünyanın her tarafından binlerce insan IŞİD saflarına koşuyor? Niçin çok sayıda Sünni Arap kabilesi ona destek veriyor? Bu sorgulanınca Esed’in zulmü, Maliki’nin mezhepçi politika izleyip Irak’taki Sünnilere zulmetmesi, Batı işgalciliğine tepki gibi faktörler ortaya çıkıyor. Bunlar elbette IŞİD’i ve yaptıklarını meşrulaştırmaz, ancak, onu yaratan sebepleri ortaya çıkarma yolunda mesafe almamıza yardım eder. Bu da kimlerin neden ne kadar sorumlu olduğunu anlamamıza ve benzer örgütlerin ortaya çıkmaması için neler yapılması gerektiğini daha iyi düşünmemize katkı sağlayabilir.

Siz siz olun, egemen söylemin her zaman doğru, haklı ve isabetli olmayabileceğini aklınızdan çıkarmayın.

02.12.2014, Yeni Şafak

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et