Bütçe görüşmeleri parlamenter sistemde iktidar ve muhalefetin kendini kamuoyunda gösterecekleri fevkalade önemli zeminlerdir. Bu hafta, her bütçe döneminde basın yayın organlarında dile getirilen bir efsaneyi ele alalım.
Türk siyasi hayatında olduğu gibi iktisadi hayatında da doğruluğu kendinden menkul bir takım efsaneler vardır: Bunlardan birisi de tek partili dönemde bütçelerin açık vermediği, denk bütçe prensibinden ancak çok partili hayata geçilince vazgeçildiği iddiasıdır. Demokratik hayatı kötüleyerek tek parti idaresini yüceltmek amacıyla yürüyen bu efsanenin yanlışlığı, daha tek parti döneminde gösterilmiştir. Namık Zeki Aral’ın aşağıda iktibas edilen yazısı, sadece bu efsanenin yanlışlığını değil, efsaneyle uğraşıp, gerçeği arayanların başına neler gelebildiğini gösteren bir örnek olmasıyla da ilgiyi hak ediyor.
Bütçe Açık Veriyor…
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Okulu öğretim görevlilerinden Namık Zeki Aral, aynı okulun dergisinde 1943 yılı bütçesi üzerine yazdığı yazısında, dönemin hükümetlerinin çok hassas ve iddialı olduğu bütçe denkliği konusunda ciddî eleştirilerde bulunmuştur. Aral yazısında, mülhak bütçe ve sınaî bütçe uygulamalarıyla bütçe birliği ilkesinin uygulanamadığını; bu ilkenin, bütçe dışında düzenlenen fevkalâde tahsisat ve fevkalâde bütçeler yoluyla iyice sarsıldığını belirterek, Türkiye bütçelerinin 1933’ten sonra açık verdiğini rakamlara dayanarak göstermektedir. Bu konuda, aşağıdaki tablo aydınlatıcıdır. Aral, Başbakanın 1943’te toplanan CHP Altıncı Kurultayında yaptığı konuşmaya atıfla bütçe açığının kabul ve teyit edildiğini kaydederek, buna rağmen aksinin iddia edilmesini eleştirmektedir. Başbakanın konuşması şöyledir:
“İşte her sene bu mühim açıklara karşılık bulmak lâzım geliyordu. Bu açıkların ilk üç seneliğinin (harp devresine ait ilk üç seneliğin) mühim bir kısmını ihdas ettiğimiz vergiler, yeni zamlar ve istikrazlarla kapadık. Diğer kısmını altın mukabili tedavüle çıkarılan 250 Milyon Lira ile müşkülât ile kapatabildik. Dördüncü yılın (1942’nin) başında ise bütün imkânları kullandıktan sonra fevkalâde bütçemizi 140 Milyon Liralık bir açıkla karşı karşıya bulduk. İşte hem açığı kapamak, hem de elde bir miktar para bulundurmak için Varlık Vergisi’ni ihdas ettik. Filvâki bu vergi bize umduğumuzu verdi. Fakat ara yerde fevkalâde bütçenin açığı 250 Milyona çıktı. Böylece Varlık Vergisi’nin bütçeye kazandırdığı milyonlar sadece fevkalâde bütçenin açığını kapayabildi. (15 Haziran 1943’de Altıncı Kurultayı kaparken irat edilen nutuktan)”
Türk ekonomisi iyiye gitmiyor
Bu bağlamda eleştirilerine devam eden ve Türkiye’nin Cemiyeti Akvam verilerine göre dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olduğunu ifade eden Aral, dönemin tartışılmaz konuları olan varlık vergisini ve devlet borçlarını da eleştirmektedir. Aral, hem varlık vergisinin hukuksuzluğuna, şahsi takdire bırakılan ve itiraz edilemeyen yönüne işaret ederken hem de bu vergi yüzünden ülke ekonomisinin gördüğü ve göreceği zarara işaret etmektedir:
Varlık Vergisi Hukuksuz ve Zararlıdır
“Şimdi Varlık Vergisi’nin kendisine geçebiliriz: Bütçe açığını kapatmak veyahut ufalatmak için vergiye ve belki de daha birçok vergilere lüzum ve ihtiyaç vardır. Fakat herhâlde ihdas ve tatbik edildiği şekilde Varlık Vergisi’ne değil. Varlık Vergisi’nin cazibeli tarafı vardır; fakat zayıf tarafları da çoktur. Cazibeli tarafı, tıpkı enflasyon gibi kolayca bir varidat membaı ittihazına elverişli görünmesidir. Ve bu cazibedir ki, bizi, enflasyon gibi bir ifrattan bu yeni vergi gibi başka bir ifrada götürdü. Verginin zayıf yanlarına gelince: 1- Vergi daha ziyade sermaye üzerine matruhdur; 2- Tarhiyat için mükellefe hiçbir itiraz hakkı verilmemiştir; 3- Tediye için mükellefe âdeta hiç vakit bırakılmamıştır; 4- Vergiyi ödemeyen veya ödeyemeyen mükellefler dava açma hakkından mahrum bırakılmış idi ve saire; 5- Fakat bütün bunların fevkinde en zayıf başka bir tarafı vardı ki o da bazı istisnalar haricinde, nispetinin tamamıyla “şahsî takdir”e tevdi edilmiş olması idi.”
Bütçeyi Eleştirdiği İçin Okuldan Atılan Hoca
İkinci Dünya Savaşının otoriter siyasî ikliminde bu eleştiriler hoş karşılanmayarak, Namık Zeki Aral, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından okuldan uzaklaştırılacaktır. (Ali Çankaya, Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, C: II, s. 847.) Konuyu, Fehmi Yavuz hatıralarında şöyle anlatıyor: Yazı hakkında Siyasal Bilgiler Okulu Müdürü Zeki Mesut Alsan ile Maliye Bakanı Fuat Ağralı arasında çok sert konuşmalar olmuş; Alsan, “İmzalı yazılar olduğu gibi yayınlanır. Biz sansürcülük yapmayız” demiştir. Bu tartışmadan sonra, Merkez Bankası Danışmanı olan Namık Zeki Aral istifa ederek derslere gelmemiştir. Yavuz, SBO Müdürü Alsan’ın istifasını da bu olaya bağlıyor. Yazının çıktığı dergi ise, Fehmi Yavuz tarafından dağıtılan kitapçılardan geri toplanmıştır… (Fehmi Yavuz, Anılarım, s. 73.)
Bütçenin Gelir-Masraf ve Fazla-Açık Verdiğini Gösteren Gerçek ve Birleştirilmiş Tablo
Yıl | Gelir | Masraf | Fazla | Açık |
1924 | 138.417 | 135.287 | 3.130 | ——— |
1925 | 170.391 | 210.190 | ——— | 39.799 |
1926 | 180.363 | 179.978 | 385 | ——— |
1927 | 202.239 | 202.977 | ——— | 738 |
1928 | 222.031 | 204.249 | 17.782 | ——— |
1929 | 224.144 | 214.512 | 9.632 | ——— |
1930 | 196.307 | 211.413 | ——— | 15.106 |
1931 | 165.228 | 183.130 | ——— | 17.902 |
Senesi | Varidat | Masarif | Fazla | Açık |
1932 | 183.089 | 174.767 | (8.322 ) | ——— |
1933 | 170.502 | 173.928 | —— | ( 3.426 ) |
1934 | 194.962 | 202.640 | —— | 7.678 |
1935 | 218.350 | 224.044 | —— | 5.694 |
1936 | 250.762 | 260.753 | —— | 9.991 |
1937 | 275.818 | 303.840 | —— | 28.022 |
1938 | 266.868 | 311.347 | —— | 44.479 |
1939 | 273.371 | 339.025 | —— | 125.652 |
1940 | 299.332 | 552.987 | —— | 253.655 |
1941 | 284.445 | 583.007 | —— | 198.562 |