Yeryüzü ve gökyüzünün sahibi
Bir tanrıya inanın veya inanmayın. Bir kralınız olsun veya olmasın. Tanrısallık ve krallığı bir gerçek ve olgu olarak görmek durumundasınız. Tanrısal bir inanç krallığın ve krallığın hükmü de insanların üzerine geldikçe inanç bir otorite ve iktidar mekanizması olarak işlemiştir. Bunu sadece geçmiş üzerinden de düşünmemek gerekir. Günümüzde bile “halk” denilen toplumun bir başka ismi tanrısallık iddiasında olup insanların zihnine girmekte başarılı oluyor. Hatta başarılı olmakla kalmıyor, kimileri için zihinleri yöneten bir güç halinde dünyada kendisini tanımlıyor. Konu halka gelmeden önce de güç kimi zaman krallardaydı. Kimisi imparator olduğunu iddia etti veya olduğunun gerçekten farkındaydı. Zamanın eskiticiliği içinde bugün farkında olmasak bile her şeyin üzerindeki bir kralın hükmü yaşandı ve hüküm hükmetme gücünü sadece yeryüzünden almadı, tanrısallığın bir açıklaması olarak var etti.
Kimileri için tanrısallık çok önemlidir. Tanrı sadece bir yaratıcı olmanın ötesinde bir yöneticidir de. Dünya veya yeryüzünün yöneticiliğine sahiptir. Yeryüzü ondan sorulur çünkü o, onu yaratarak en önemli becerisini gerçekleştirmiştir. Gerçekliğin tek sahibidir. Gerçekliği sorgulanamaz olduğu zamanlarda hükmü yeryüzünün üstündedir. Bu iktidar alanı elbette sadece yeryüzü ile sınırlı kalmaz. Eğer bir tanrıysanız veya diğer tanrılara bile tanrılık yapacak kudrette iseniz gökyüzü de sizindir ve bu sahipliği kimseyle paylaşmazsınız. Tanrının veya tanrıların bu düşünsel altyapıları incelenmeye muhtaçtır. Bilinçlerinin veya bilinçaltlarının bize anlattıkları içinde güç istencinin nereden geldiği ve neyi yansıttığını bilmek son derece aydınlatıcı olur. Herkese ve her şeye sahip olmak isteyen tanrının insana ihtiyacını anlatacak bu yaklaşım uzun zamana yayılan bir analiz sonunda gerçekliğin tanrısal boyutları hakkında insana bir fikir verir.
Tanrının 1000 yıllık yönetimi ne zaman bitecek?
İddialı bir tanrı göklerin ve yeryüzünün sahibi ve hâkimi olarak iktidarını sürdürdükçe zaman kavramı ile karşılaşmak zorunda kalır – belki de zaman onun yaratımıdır.- Kimi tanrılar vardır ki kendisini zamanın üzerinde görür, kimileri vardır ki sınırlı bir zaman için yeryüzünü tanımlar, yaratır ve yönetir. 1000 yıllık tanrısal yönetim de bu doğrultudadır. Tanrı açıkça kendisini sınırlandırmıştır. İnsan daha uzun bir zaman için yönetilemez olmuştur. Belki de daha uzun bir süre için insanı yönetmeye gerek yoktur. Bir tanrı insanı daha uzun süre yönetmeye layık görmüyor da olabilir. Demokrasi öncesi bir tanrısallıkta sıradan insanın yönetimine izin ve gerek de yoktur. Hak kavramından uzak olan sıradan insanın da böyle bir talebinin olup olmadığı şüphelidir. Ancak öyle zaman gelir ki demokrasi de tanrısallaşmaya başlar veya tanrısal bir hüküm arzusunda olur. Bu tehlikelidir. Durum ciddiye alınarak demokrasinin eleştirisinin yapılması gerekir.
Eğer konu yeryüzünün yönetilmesi ise tanrının kralına da söz gelir. İktidar tanrıdan krala aktarıldıkça kral sıradan insana hükmederken tanrının isteklerini yerine getirir. Bir aracılık olarak da görülebilir bu. Tanrı gerçek anlamıyla bir yönetim aygıtını sıradan olmayan bir insana verir. Göklerin yönetimini ondan uzak tutar. Yeryüzünde tanrının hükmünü gerçekleştirecek bir kral iktidarı elde tutarak yeryüzünün ikincil sahibi olur. Bunu demokrasi açısından istemeyebilirsiniz ancak demokrasinin sınırları ve sınırlılıkları tanrının iradesi olan krala böyle bir güç vermiştir. Demokrasinin totaliter yanı gibi her alanı kaplamaya başlayan kralın hükmü dünya üzerinde gerçekleştikçe kral da kendisini tanrı ona bu izni vermese de tanrısallaştırıyor. Tanrı ve kralın birbirlerine olan ihtiyaçları noktasında aralarında bir savaşın da olabileceğini düşünmek gerekiyor.
Bütün savaşları bitirecek savaş
Bütün savaşların biteceğini varsaymak optimist olduğu kadar gerçek dışı. Çünkü iki yenilemez güç karşılaştıkça işler denge noktasında kalır ve öldürüleceklerin sonu gelmedikçe savaş da kendisini sınırsızlaştırır. Denildiği gibi insanî yaşamın ne kadarı savaşsız geçmiştir ki? Kralın yeryüzündeki iradesi bağımsızlaştıkça ve tanrının karşısına geçtikçe dünya için verilecek mücadele de sertleşir. Kral gücünün ona verdiği hazla tanrı-ları- tanımamak isteyebilir ve en azından düşünceler içinde tanrıya karşı gelerek ve sıradan insanın zihninde onu unutturarak hükmünü yeryüzüne hâkim kılabilir. Kralın gücünü ona veren tanrının da elbette bu duruma verilecek yanıtı vardır. Kralın düşmanlarının tarafında yer alarak yeni bir kral yaratmayı tercih edebilir. Mesele bir savaşın çok ötesine geçebilir. İki bilincin acımasız mücadelesi kendini hâkim kılabilir.
Savaş veya mücadele bu boyutlara geldikçe insanın başına gelenlerden kim sorumlu olacak? Tanrının kralı bu duruma ne diyecek? Göklerin ve yeryüzünün hâkimi gücünü iyilik için kullanacak mı? İnsanları kendilerine yeni bir tanrı ve kral da bulabilirler. Cezalandırılma olasılığını da içinde barındıran bir seçimin sonucu ile. Yeni bir tanrı ve kralın dünyasında insanın yeni hâkimiyet gücü demokrasi adı altında da olabiliyor. Totaliterleşen bir güç. En az en güçlü tanrı kadar her yere sirayet eden. Halk ise kralın elinden aldığı gücü tanrıyı tanımamak için kullanıyor ve yeni tanrı kendisi oluyor. En az diğerleri kadar acımasız. En az diğerleri kadar kendi arzularını gerçekleştirme noktasında duruyor. Dünyanın hâkimiyeti için olan mücadele iki güç arasından üç tane güç arasında gerçekleşmeye doğru ilerliyor. Halk tanrıyı tanımıyor, kral gücünü dünyaya yaymak istiyor, tanrı yeryüzünün ve gökyüzünün sahibi olarak kudretini insan üzerinde sınıyor. Öyleyse gerçeğe ulaşmak için kime inanmak gerekiyor?
15 Ocak 2019