Türkiye farklı bir ülke; bir yandan demokrasi ve hukuk devletinden söz edilirken, diğer yandan hak ve hürriyetlerin alanını daraltıcı yöndeki düzenlemeler kaldır kaldır bitmiyor. 1982 Anayasası 17 kez değiştirildiği halde hala otoriter nitelikli hükümler varlığını sürdürmektedir. Anayasanın Başlangıç kısmı bile bu Anayasanın otoriter ruh ile donanımlı olması için tek başına yeterlidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hak ve hürriyetlerin alanını daraltıcı yönde verdiği birçok kararının meşruiyet kaynağını, Başlangıç hükümleri teşkil etmektedir. Bu sadece sorunlu alanın anayasal kısmı; meselenin bir de kanuni ve idari düzenlemeler yönü mevcuttur.
DAYAĞANAĞI OLMAYAN YASAK
Özellikle başörtüsü ile alakalı hukuki düzenlemeler tam bir ‘kerratlı yasaklama’ sistemini yansıtmaktadır. Bir taraftan kanunla Anayasanın 13. Maddesine aykırı bir şekilde verilen yetkilere dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerle, diğer taraftan başta AYM olmak üzere yüksek yargı mercileri tarafından verilen kararlarla başörtüsü yasağına yönelik bir dizi yasaklama duvarları örülmüştür. AYM, geçmiş yıllarda başörtüsü yasağını o kadar katı bir şekilde savunmakta idi ki, önce 07.03.1989 tarihli kararı ile yükseköğretim kurumlarında okuyan bayan öğrenciler için başörtüsü serbestisi getiren kanunu iptal etti. Daha sonra, 28.10.1990 tarihli Kanunda yer alan ‘Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla Yüksek Öğretim Kurumları’nda kıyafet serbesttir’ (Ek 17. madde) hükmünü Anayasaya uygunluk yönünden inceledi. AYM, 09.04.1991 tarihli kararında, her ne kadar önüne gelen Ek 17. Madde hükmünü Anayasa’ya aykırı bulmadı ise de, iptal talebini reddeden kararının gerekçesinde, 1989’da verdiği iptal kararına atıf yaptı ve bu kararında, Ek 17. Madde ile getirilen serbestinin başörtüsünü kapsamadığına hükmetti.
Bu durum karşısında, Türkiye’de başörtüsü yasağı çok mandallı kapılarla kapalı esaret zindanına çevrilmiştir. Malum cezaevlerinde hem çok sayıda kapı vardır, hem de her kapıda çok sayıda anahtar ve mandal mevcuttur; maksat, o kapının, üzerinde tasarruf yetkisi olanların iradesi haricinde açılamamasıdır.
TAKSİT TAKSİT ÖZGÜRLÜK
Gelelim tekrardan başörtüsü yasağının kaldırılması meselesine. 2013’ün ilk günlerinde Danıştay 8. Dairesi başörtüsü yasağı ile aynı zeminde yer alan peruk ile alakalı yasaklayıcı işlemi meşrulaştıran idare mahkemesi kararını iptal etti. Şayet bu kararın devamı gelir ise başörtüsü yasağı kapısının bir mandalı açılmış olacak demektir. Star Gazetesi Yazarı Sayın Elif Şafak, 13.01.2013 günü ‘Öğretmenler Okullara Başörtülü Olarak Girebilir’ başlıklı bir yazı yazdı. Yazının ayrıntısına bakıldığı zaman, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çıkarılan yeni yönetmelikle, bir önceki yönetmelikte mevcut olan başörtüsü yasağının kapsamının daraltıldığından söz edilmektedir. Milli Eğitim Bakanı tarafından verilen bilgiye göre, önceki yönetmeliğe göre, İlkokul, ortaokul, lise ve üniversitede okuyan bütün talebelerin, buralarda görev yapan öğretmenlerin, idari personelin, görevlilerin ve hizmetlilerin tamamı başörtüsü yasağı kapsamında yer almakta idiler.
KOD ADI ‘657’
Yeni yönetmelikte, yasak kapsamı sadece ilkokul, ortaokul ve liselerdeki öğrencilerle sınırlandırılmış; buralarda görev yapan öğretmenler, idari personel, görevliler, okul idarecileri ve hizmetliler bu yasak kapsamı haricinde bırakılmıştır. Tabii ki bu, insanları heyecanlandırıcı nitelikte bir bilgi idi. Sayın Şafak da bu heyecanla olsa gerek, hemen almış kalemi eline ‘Öğretmenler Okullara Başörtülü Olarak Girebilir’ başlıklı yazıyı yazmış. Çok geçmeden O da 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile bu kanuna istinaden çıkarılan 16.07.1982 tarihli ve 8/5105 sayılı Bakanlar Kurulu Kararını hatırlamış. Bu kez de 16.01.2013 günü ‘Kod Adı: 657’ başlıklı makaleyi yazmış. Bir diğer ifadeyle, Sayın Şafak, birden ‘başörtüsü yasağı kapısı’nı kilitleyen 657 Sayılı Kanun ile bu Kanuna istinaden çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ‘mandal’ını hatırlamış.
İLK ADIM ATILDI
Peki, bu gelişmeleri nasıl okuyacağız? Anlaşılan şimdilik iki mandal açılmış gibi görünüyor. Birincisi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çıkarılan ve kısmi bir serbesti sağlayan yönetmelik. Burada mandalın tam olarak açıldığını söyleyebilmek zordur. Çünkü ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik başörtüsü yasağı hala devam etmektedir. Bu yönetmelikten, sadece İlkokul, ortaokul, lise ve üniversitede görev yapan öğretmenler, idari personel, görevliler ve hizmetliler ile yükseköğretim öğrencileri ve personeli için öngörülen başörtüsü yasağını öngören hükümler çıkarılmıştır.
İkinci mandalın açıldığına kesin kanaat getirmek için, Danıştay’ın başörtüsüne serbesti sağlamayı meşrulaştıran daha başka kararlarını beklemek gerekiyor. Çünkü burası Türkiye, ne zaman ne olacağı belli olmaz. Meşhur bir söz vardır; bir çiçekle bahar gelmez; umumi olarak çiçeklerin açılması ve her tarafın yeşilliklerle donanması ile ancak baharın geldiği anlaşılır. Bu vesileyle Danıştay’ın vereceği daha başka kararları da görmek gerekir.
AYM NE DİYECEK
Bu durumda, başörtüsünü yasaklamaya yönelik mandallardan bir kısmı devam etmektedir. Bunların başında AYM tarafından korunan mandal gelmektedir. Diğer mandalların bir kısmı yönetmeliklerden kaynaklanmaktadır. Bunların varlığını sürdürmesi ya da kaldırılması, bir yandan Danıştay’ın tutumuna, bir yandan da yürütmenin tutum değiştirerek yönetmelik ve Bakanlar Kurulu Kararlarında değişik yapmasına bağlıdır. Fakat burada, yine belirleyici unsur Danıştay’dır. Çünkü Danıştay başörtüsü yasağının sürdürülmesi yönünde ortaya koymuş olduğu önceki tutumlarından esaslı bir şekilde değişikliğe gitmediği takdirde, yürütme tarafından yapılacak değişiklikler akim kalmaya mahkûmdur. Yani idari işlemlerden kaynaklanan mandalların kalkması, Danıştay’ın önceki tutumunu süreklilik arz edecek şekilde değiştirmesine bağlı bulunmaktadır.
ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR KARAR ŞART
Burada belki de kaldırılması en zor mandalı, AYM’nin katı tutumu ve verdiği kararlar teşkil etmektedir. Nitekim TBMM tarafından gerçekleştirilen başörtüsünü yasaklayan kapının bir mandalını kaldırmaya yönelik hamle, AYM tarafından 1989 ve 1991 tarihli kararlarla akim bırakılmıştı. AYM, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve AK Parti hakkında vermiş olduğu muhtelif kararlarla, başörtüsüne yönelik AYM kaynaklı mandalın varlığını sürdürmesi yönündeki tutumunu en katı bir şekilde ortaya koymuştur. AYM’nin bu konuda bir tutum değişikliğine gidip gitmediğini gösteren yeni bir kararı yoktur.
Ve bu mandal kalkmadığı takdirde, TBMM tarafından başörtüsü serbestisini sağlamayı amaçlayan ‘mandal kaldırmaya’ yönelik her bir yasama işlemi akim kalmaya mahkûmdur. Diğer yandan Anayasadaki, yüksek yargı organlarının başörtüsü yasağını öngören mandalları meşrulaştırmaya dayanak teşkil eden hükümlerin de Anayasadan ayıklanması icap etmektedir. Bunun başarılı olması da, AYM’nin tutum değiştirmesine bağlı bulunmaktadır. Çünkü AYM, kendisi kaynaklı mandala o kadar katı bir şekilde sahip çıkmaktadır ki, Anayasal yetkilerinin de dışına çıkmak pahasına, yapılan Anayasa değişikliklerini de denetleyerek iptal etmek suretiyle, bu mandalın kaldırılması konusundaki kilit konumunu muhafaza etmektedir.
Türkiye’de başörtüsü serbestisine yönelik iyileşmeler taksit taksit gerçekleşmektedir. Sayın Şafak bu durumu şu şekilde özetlemektedir: ‘Eh ne yapalım. Ben boşuna demiyorum burası Türkiye. Özgürlükler de taksit taksit buzdolabı da taksit taksit…’. Evet, taksit bir Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğinde yapılan değişiklik. Taksit iki (devamının gelmesi şartıyla) Danıştay 8. Dairesinin kararı. Acaba yeni taksitler, Bakanlar Kurulu kararı ve AYM’nin tutum değişikliği olabilir mi? Bekleyip göreceğiz.
Yeni Şafak, 20.01.2013