Yıllar önce ABD’de bir şirket kurmaya niyetlenmiştik. Bir tanıdığımızın muhasebecisine ulaştık. Şirketin unvanı, faaliyet konusu, ortakların isim, doğum tarihi ve paylarını istediler, gönderdik. Ertesi gün işlemlerin tamamlandığı bildirildi. Anlamadık önce. “Bu kadar mı” diye sorduk. “Pasaportlarımızın fotokopisini falan gönderseydik bari” dedik. Bir sermaye şirketinin kuruluşunun bu kadar basit olmaması lazımdı. Hele bir yabancı için. Noter, defter tasdikleri, imza sirkülerleri, vergi numarasının çıkmasını bekleme, bankaya bloke para yatırma, fatura basımı, yoklama memurunun ziyareti gibi pek çok teferruat eksikti. Sonrasında iş yapmayı düşündüğümüz alandaki diğer regülasyonların da ülkemize göre çok daha az olduğunu gördük. Ülkemizde şirket kuruluşu ve faaliyetiyle ilgili olarak hazırlanmış olan regülasyonların hepsi şüphesiz bir somut gerekçeye dayanıyordu. ABD’deki eksiklik bu konuları regüle etmeyi akıl edemediklerinden ya da beceremediklerinden kaynaklanmıyordu. Sadece tercih etmiyorlardı. Regüle etmeme tercihi.
Teknolojinin insan hayatına getirdiği pek çok kolaylık var. İnternet sayesinde hiç yerimizden kıpırdamadan yapabildiğimiz şeylerin bir kısmı, sadece yirmi yıl önce hayal bile edilemezdi. Bugün yerimizden kalkmadan evimizin perdesinin siparişini internet kataloğundan beğenerek verebiliyor, istediğimiz kitabı akıllı cihazımıza yükleyip hemen okumaya başlayabiliyor, dünyanın öbür ucundaki kişilerle toplantılar yapabiliyor, internetten her türlü bilgiye erişme ve milyonlarca kişiye sesimizi duyurma imkânı bulabiliyoruz.
Tabiî bu arada devletler de vatandaşlar ile olan ilişkilerinde teknolojinin nimetlerinden bolca faydalanıyorlar. Bu da vatandaşlar ve sivil kurumlara devletle olan ilişkilerinde yine bazı kolaylıklar sağlayabiliyor. Eskiden zorlukla ve sıra beklenerek yapılan işlemlerin önemli bir kısmı yine teknoloji sayesinde basitleşiyor. Fakat teknoloji bu nimetlerin yanında devlete toplumu ve insanları daha yakından gözlemleme, takip etme, istihbarat toplama gibi imkânlar da sunuyor. Devletler elbette bu imkânları çoğu zaman vatandaşlarının güvenliğini sağlama amaçlı kullanıyor. Fakat Çin’de uygulandığı gibi devletin insanları neredeyse yirmi dört saat izler hale gelip, vatandaşlarına yaptıkları doğru ve yanlış hareketlere göre puan veren bir yarı Tanrı konumuna bürünmesi gibi özgürlükler açısından vahim uygulamalar da olabiliyor. Devletin takip ve düzenleme arzusunun belli ve meşru sınırlarda tutulması gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde ulusal haberlerde sosyal medya hesabı açarken kimlik numaralarının ve gerçek kimliklerin kullanılmasının zorunlu hâle getirilmesiyle ilgili bir yasa tasarısı sunulduğu haberini okuduk. Böyle bir tasarı yasalaşsa bile uygulamasının pek mümkün olmayacağı, işin yurtdışı kaynaklı sosyal medya sitelerine erişimin mahkemelerce kısıtlanması neticesine varacağını düşünüyorum. Günün sonunda Pay Pal, Booking, Uber gibi yasaklı uygulamalar listesine pek çok sosyal medya sitesi eklenecek.
Sosyal medyada gerçekten olumsuz işler çok oluyor. Asılsız haberler, karalama kampanyaları, rakip şirket hakkında iftiralar, troller, gizlenmiş kimliğin arkasına sığınıp insanlara hakaret eden, tehdit eden, linç eden, hedef gösteren, çocukları taciz eden, terör odaklarına hizmet eden hesaplar var. Ama bunun yanında başka masum sebeplerle gerçek kimliğini kullanarak düşüncelerini açıklamayı tercih etmeyen kişiler de var. İnsanlar sadece kötü bir şey yaptıkları için değil, utandıkları, mahalle baskısından kaçmak istedikleri, kendilerini daha net ifade ettiklerini düşündükleri için sahte hesap kullanmak isteyebilirler. Herhangi bir kaygı taşımadan düşüncelerini takma bir isimle dile getirmek, aslında eskiden beri var olan bir ihtiyaç. Pek çok yazar ya da gazeteci var müstear isimle yazılar ve kitaplar yazan. Anonim olmak insanların çok doğal bir hakkı. İnternet, anonim olmayı daha önce hiçbir zaman olmadığı kadar mümkün kılıyor. Anonim olmayı engellemek, insanlara “düşünceni açıklamak için gerçek kimliğini vermek zorundasın” diye zorlamak anlamına geliyor.
Devletin iyi niyetle de olsa yaptığı her düzenleme özgürlüklerimizi kısıtlamaya adaydır. Ülkemizin gerek ticarî hayatı gerekse özel hayatı ilgilendiren konularda regülasyon yapmayı daha az tercih eder olması gerektiğini düşünüyorum. Rahmetli babam Kazım Berzeg, devlet insanın diline, dinine, donuna (kıyafetine) karışamaz derdi. Devletin düzenleme yapmaktan kaçınması gereken daha çok alan var. Bunların en başta gelenlerinden birisi de internet ve sosyal medya. Ben de şahsen sosyal medyadaki kötü niyetli anonim hesaplardan hoşlanmıyorum. Örneğin bir baba olarak çocuğumun internette karşısına çıkabilecek zararlı kişilerden ve içerikten kaygılanabiliyorum. Fakat bunlardan korunmanın başka yöntemleri olduğunu biliyor ve kaybetme tehlikesi yaşayacağımız özgürlüklerin internete yasaklar getirerek sağlayacağımız güvenlikten çok daha kıymetli olduğunu düşünüyorum.
“Sosyal Medyada Anonim Hesaplar” Dosya Yazıları:
İnternet ve İfade Özgürlüğü: Müstear İsimler – Burak Ertaştan
Sahte Hesaplarla Mücadelenin Çözümü İfade Özgürlüğünün Artırılmasından Geçer – Mustafa Ali Aykol
Sosyal Medya ile İlgili Yeni Yasa Teklifi ve Doğurabileceği Problemler – Batuhan Samet Tezel
Sosyal Medya Anonimlik ve Devlet Üzerine – Hasan Ayer