Yazının başlığındaki sözün mimarı HDP olağan meclis toplantısında konuşan Mithat Sancar Hoca’dır. Yani her Salı günü yapılan grup toplantısında… Tarih tam olarak 10 Kasım 2020! HDP açısından kitabın ortasından yapılan ama söz konusu KCK kamuoyuna mal olmuş adıyla PKK olunca kendi samimiyetlerinin ayağına sıkan konuşmaların ve tutumlarının bilmem kaçıncısıdır.
Bu sefer öyle olmadı. Bu sefer öznenin adını açıklamasa da yani örtülü de olsa taraflardan birinin KCK olduğu taraflara çözümlerinin yanlış olduğunu ifade ediyor. Hiçbir Kürt gücünün kendi halkına acı yaşatmaya sebep olacak hadiseler yaşatma hakkı olmadığını ifade ettikten sonra daha vurgulu ve kendisinden emin bir şekilde sözlerine şöyle devam ediyor Sancar Hoca: “Sorun ne olursa olsun Kürt güçlerine düşen tek şey var: Çözümü diyalogda aramak! Sorunun ne olduğu önemli değil, çözümün ne olduğu önemlidir.”
HDP Sosyal medya hesabında da başkanlarının konuşmasında muhtemelen önemli gördüklerini yazılı olarak tweetlemiş olsa da konuşmanın bu kısmını önemli görmemiş ya da kaçırmış olsa gerek bu kısmı tweetlememiştir. Ama bu konuşmasından sonra Sancar Hoca’nın yaptığı çağrıyı eksik de olsa tweetlemiş. Ve sosyal medya hesabında paylaşmıştır. İlgili Paylaşım şöyle:
Eksik de olsa tweetlemiş cümlesini açmak gerekirse Sancar Hoca’nın konuşmasında yaptığı ve salonun alkışladığı çağrısı tam olarak şöyle: “Kürt halkına, yazarlara, sanatçılara, alimlere, rûsipîlere çağrı yapıyoruz; Kürtler arası her türlü sorunun tek çözüm yolunun diyalog ve müzakere olduğunu sizler de haykırın, daha yüksek sesle bütün siyasi güçlere söyleyin. HDP bu konuda üzerine düşen görevi yapmaya hazırdır.”
Sancar Hoca’nın salondan alkış alan yaptığı çağrıda tek çözüm yolunun diyalog olduğunu ifade ederken yapılan paylaşımda ise tek çözüm ifadesi çıkartılmıştır.
“Ne olacak sanki kurumsal hesapta paylaşım yapan konuşmanın o kısmını not edememiş olabilir. Yani konuşmanın hızına yetişmemiş olabilir” diyebileceklere hatırlatmak isterim ki kurumsal hesaplarında paylaşım yapanlar konuşmada geçen “bütün siyasi güçlere” ifadesini atlamamış. Belki de atlanılan ya da atlanılmayan ifadeler kurumsal kimliğin algıda seçiciliğidir. Yani tek çözüm ifadesi ya bilerek ve kasıtlı olarak verilmedi ya da kasıtlı olmasa da algıda seçicilerinden dolayı verilmedi. Her iki durumda da bir anlayış sorunu var.
Bu yazının konusu bu olmamakla beraber okuyucuyu aydınlatmak adına belirtmek gerekirse bu açıklamaya sebebiyet veren olay Sancar Hoca’nın “Güney’de endişe verici, kaygı verici haberler geliyor” diye ifade ettiği aslında PKK- KDP arasındaki gerilimdir. “Gerilim” dediysem esasen olan şey PKK’nın KDP’nin hem güvenlik güçlerine hem de ekonomik değeri olan petrol boru hattına yönelik silahlı saldırılarıdır. Bu saldırılarda Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin uğradığı ekonomik zarar ve güvenlik güçlerinin can kaybı var.
Sancar Hoca durumun tam adını koyup bir başsağlığı da dilemek yerine “Kürt güçleri arasında yüksek gerilim”, “üzücü haberler” demeyi tercih ediyor konuşmasında. Aynı konuşmasının yani mecliste yaptığı HDP’nin sosyal medya hesabında yayınladığı 32.42 dakikalık konuşmasının 20. dakikasında ifade ettiği “Kürtlerin hayatı ucuz değil” tespitiyle de bir tezatlık oluşturuyor aslında bu tutumu. Nitekim yapılan bu saldırıların tam ismini koymak yerine “yüksek gerilim” diyerek geçiştirmek veya bu saldırılarda yaşanan can kaybı olmasına rağmen “üzücü olaylar” söylemine indirgemek kelimenin tam anlamıyla durumu “ucuz”laştırmaktır.
Eksik de olsa yapılan tweet paylaşımı, başkanın konuşmasında durumun tam adını koymak yerine “gerilim” diye geçiştirmesi, “üzücü haberler”e indirgenen PKK saldırısı sonucu yaşanan can ve mal kayıpları ve örtülü de olsa KCK’ye yapılan tek çözümün diyalog olduğu çağrısını gölgelememelidir.
Sancar Hoca’nın konuşmasında önemli olan şey sorunların her ne olursa olsun tek çözüm yolunun çatışmalar olmayıp diyalog ve müzakere olduğunu belirtmiş olmasıdır.
Bu çağrının muhatabının KCK olması, HDP-KCK ilişkisinin bir vesayet, baskı değil; aksine organik bir ilişki olduğu göz önüne alınırsa diyalogun tek çözüm olduğu çağrısı sorunun tespiti açısından önem arz ediyor. Çünkü KCK şiddeti hem örgüt içinde, hem muhtemel Kürdi rakiplerine karşı hem de özellikle Türkiye’de olmak üzere bir varoluş aracı olarak ilk kuruluşundan beri kullanıyor.
Sancar Hoca’nın ifadeleriyle “sorunun değil; çözümün ne olduğunun önemli olduğu” ilkesinden yola çıkacak olursak; sorun ne olursa olsun çözümün bir parçası olmak isteyenin esasen başvurması gereken tek yolun müzakere ve diyalog olması gerektiği sonucuna varabiliriz. Bu temelde KCK’nın her fırsatta başvurduğu şiddettin esas problem olduğu tespitini de yapmak gerekiyor. Yani Türkiye’de Kürt Meselesi’nde çözümün bir parçası olmak isteyenler esasen yapması gereken şeyin tek çözüm yolunun çatışmalar ve silahlı araçlar değil; diyalog ve uzlaşı yollarının geliştirilmesi, korunması olduğu sonucuna varmamız gerekiyor. HDP’nin sahip olduğu imkânlar göz önüne alınırsa Türkiye’de bu imkânlar fazlasıyla mümkündür.
Her ne kadar Sancar Hoca ismini koymadan aslında bahsettiği KCK’nın Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin önemli bir aktörü olan KDP’ye yönelik saldırılara atıfla şiddetin değil; müzakerenin tek çözüm yolu olduğunu ifade ediyorsa da aynı çözüm önerisini KCK’nın Türkiye’de “başka yol yok” deyip siyasi cinayetlere kadar varan şiddet olayları için de “sorun ne olursa olsun tek çözüm yolunun müzakere ve diyalog” olduğu çağrısını ifade etmelidir. Bunu hem kendi partisinin sahip olduğu imkân ve fırsatlara hem de konuşmasında ifade ettiği “Kürtlerin hayatı ucuz değil” ifadelerinin kıymetine binaen yapmalıdır.
Yanı başımızdaki sorunlar için geçerli olan tek çözüm yolu çatışma değil, diyalog ve müzakere ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üçüncü büyük parti olmalarına rağmen dönüp Türkiye’de de KCK’nın şiddetine “yanlıştır, doğru değildir” demeleri gerekiyor. Orada yanlış olan bir yöntem burada da yanlış olmalıdır. Tek çözüm yolu orası için diyalog ise Türkiye içinde de diyalog olması önünde hiçbir engel yoktur.
“Sorun ne olursa olsun Kürt güçlerine düşen tek şey var: çözümü diyalogda aramak! Sorunun ne olduğu önemli değil, çözümün ne olduğu önemlidir” cümlesinin önemine ve kendi samimiyetleri açısından ve gerçekten çözümün bir parçası olmaları adına bu çağrıyı yapmaları gerekmektedir.
Not: Bir sonraki yazının konusu yapılan çağrının örnekler üzerinden HDP pratiği ile karşılaştırması olacaktır.