Üstünden beş ay bile geçmedi daha…
2012 Kasım’ında Başbakan’ın İsrail’in Gazze saldırısı üzerine aldığı aşırı sert tutum her zamanki gibi geniş bir çevrede tepkiyle karşılanmış ve eleştirilere konu olmuştu. Bu sert ve kökten çıkıştan rahatsız olanlar, ateşkesin sağlanmasında Türkiye’nin değil Mısır’ın etkili olmasını da Erdoğan’ın izlediği “yanlış” politikanın ve üslubun bir sonucu olarak gördüler, “İşte öyle sert çıkışlar yaparsan, böyle devre dışı kalırsın; Mursi de seni sollayıp rolü kapar” tarzı yorumlar aldı yürüdü basında. Türkiye’nin İsrail’le bütün ilişkilerini bitirdiği ve “etkisiz faktör” haline geldiği söylendi.
O zaman, bunu söyleyenlere karşı şöyle yazmıştım:
“Erdoğan işgalciye ‘işgalci’, katile ‘katil’ demekten geri durarak, İsrail’le geleneksel iyi ilişkileri korumaya özen göstererek bugün Gazze’de arabuluculuk yapabilirdi belki. Ama o bunu seçmedi. Onun Davos’tan bu yana seçtiği yol, Filistin meselesinin bugün sıkışıp kaldığı dar alanda manevralar yaparak güç toplamaya çalışmak değil; ilkeli ve ahlaki bir politik çizgi izlemek, Ortadoğu halklarının özlediği dobra ve cesur ses olmak ve böylece Filistin meselesinin gerçek çözümünü mümkün kılacak olan yeni dünya düzeninin iklimini yaratmaya çalışmak…”
Yazının devamını Bugün Gazetesi‘nden okuyabilirsiniz.