Antropo-morfik bir lisan kullanırsak, 12 Haziran’da sandık başına giden seçmen topluluğunun iyi hesaplanmış, enine boyuna düşünülmüş, kuşatıcı bir siyasî karar verdiğini söyleyebiliriz.
Veya, bireysel seçmenler ile blok hâlinde oy kullananların yaptığı milyonlarca tercihin ülkenin yararına bir siyasî tablo oluşturacak şekilde bir ‘görünmez el’ tarafından yönlendirildiğini belirtebiliriz. Son olarak, ülke insanlarının ‘kolektif aklı’nın son derece ilginç bir siyasî realite ortaya çıkardığını iddia edebiliriz. Hangi açıklama yolu seçilirse seçilsin, ortada muhteşem bir olgu var. 12 Haziran seçimleri belki de olabilecek en iyi sonucu ortaya çıkardı: AKP yüzde 50 oy 326 milletvekili; CHP yüzde 26 oy 135 milletvekili; MHP yüzde 13 oy 53 milletvekili; BDP-Bağımsız yüzde 6,5 oy 36 milletvekili. Bu sonuçlar sanki bilinçli bir seçmen bütün partilere ve toplum kesimlerine mesajlar gönderiyormuş gibi alınırsa, seçmenin ağzından şunlar söylenebilir:
Dünyaya ve Türkiye’ye: Bu seçimlerle Türkiye demokrasisini güçlendiriyorum. Vahşi diktatörlerin on yıllardır süren iktidarlarını koruma uğruna halkını katletmekten çekinmediği bir coğrafyada yarışmacı seçimleri olgunluk içinde gerçekleştirerek, ülkemin demokratik dünyanın üyesi olmaya kararlı olduğunu gösteriyorum. Yüzde 86 gibi konsolide demokrasileri kıskandıracak seviyede yüksek bir katılımla ve muazzam bir duyarlılıkla Türkiye halkının demokrasiyi hak ettiğini bir kere daha kanıtlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi’ne: Parti olarak genel hatlarıyla çizgini onaylıyor ve performansını beğeniyorum. Ekonomik özgürleşme, piyasa ekonomisinin geliştirilmesi, refah düzeyinin yükseltilmesi için çalışmaya devam et. Ancak, demokratikleşme çabalarını ihmal etme. Demokratikleşmenin en önemli aktörü olarak seni görüyorsam da, sürece başka partileri de katmanı istiyorum. Vesayet sistemi yıkıldı sanıp gevşeme. Kafayı başkanlık sistemine takma. İlk sivil ve demokratik anayasanın yapılmasına öncülük ederek şereflen. Bu şerefe diğer partilerin de ortak olması için çalış ki olabildiğince geniş mutabakata ulaşılsın. Sana teslim ettiğim oy desteği ve toplumsal irade, sendeki en kıymetli emanettir. Onu otoriteryen asker-sivil bürokratlara ve medyadaki işbirlikçilerine çiğnetme. Unutma ki, siyasi patron benim. Benim desteğim arkanda olduğu sürece, sana kurulan her türlü tuzağı parçalayabilirsin. Yolundan saparsan tarihe gömülmüş partilerin akıbetine uğrarsın.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne: Demokratlaşmak zorunda olduğunu biraz olsun anlamana sevindim. Bu yüzden sana küçük bir siyasî teşvik vermeyi uygun buluyorum. Eskiden çok kullanılan bir tabirle, seni “şerefli bir yenilgi”ye uğratıyorum. AKP’den daha demokrat olmadığın sürece onun karşısında şansın yok. Bil ki, demokratik iktidarın kaynağı ne kurucu irade, ne de kurucu felsefe, sadece ve yalnızca benim. Uzak geçmişin bulanık hatıralarına güvenme. Çağın gereklerini anla. Çağdaşlık adı altında ideolojik dayatma yaparak yurttaşları arkaik görüşlerine uydurma peşinde koşmak yerine sen çağa uy.
Cumhuriyet Halk Partisi seçmenine ve CHP’li köşe yazarlarına: Artık kibar ve uygar ol. Saygı görmek istiyorsan saygı göster. AKP’ye oy verenlere hakaret etmekten vazgeç. Sadece kendin gibi olanlarla konuşup her yerin CHP’lilerle dolu olduğunu zannetme. Unutma ki, her iki kişiden biri AKP seçmeni. Çağdaşlık ne yediğin, ne içtiğin, ne giydiğinde değil, uygarlık değerlerinin hangilerini ne kadar benimsediğinde. Alternatif fikirleri duymamak için kulaklarını, okumamak için gözlerini kapatma huyunu bırak.
Milliyetçi Hareket Partisi’ne: Milliyetçiliğin kendi başına bir değeri yok. Mühim olan insan için ne yaptığın, ne düşündüğün. Bir tek insan tipini değil tüm insanları sev. İnsanları ırkına göre ayırma. Kardeşlik edebiyatını bırak, kardeşliğin içinin nasıl doldurulacağına bak.
Kasetçilere: Kasetlere siyasî malzeme yapılanların hesabını ben görürüm. Sen istedin diye onların partisini Meclis dışında bırakmam. Siyaset, siyaset oyununun kurallarına göre oynanır. Buna uy. Özel hayatlara saygı göster.
Radikal sol hareketlere ve partilere: Hayaller âleminde geziyorsun. Slogan bulmakta, organize olmakta ve eylem koymakta iyi olman, sana güven duymamı sağlamaya yetmez. Sadece vaatler ve talepler dile getiriyorsun ancak neyi nasıl yapacağın konusunda hiçbir işaret vermiyorsun. Radikalliği sanat ve kültür hayatında bırakıp siyasette ılımlı sola yönelmen senin için de ülke için de daha iyi.
Medyanın ‘liberal’ etiketini taktığı, liberalliğini asla beyan etmemiş demokrat aydınlara: Demokrasi savunusu yapmanız iyi ama siz ne demokrasinin ve özgürlüğün sahibisiniz, ne de benim efendimsiniz. Sizi takdir ederim, sevip okurum, ama oy vermeye gelince de bildiğimi okurum. Siz aydın olarak değerli ama siyasi taktisyen olarak acemisiniz. Yerinizde daha ağırsınız. Havaya girmeyin, mağrur olmayın, etrafa fatura çıkarmaya da kalkmayın.
Barış ve Demokrasi Partisi bağımsızlarına (ve PKK’ya): Kürt problemini artık bitirin. Bunda sizin de büyük sorumluluğunuz var. Problemi şiddet değil siyaset çözer. Bu yüzden, size bir kredi açıyorum. Şiddeti dışlayın. Makul ve yapıcı bir lisan geliştirin. Türk ırkçılığına Kürt ırkçılığıyla cevap vermeyin. Ülkede sadece Türklerin ve Kürtlerin veya Türklük ve Kürtlük hassasiyeti olanların yaşamadığını akıldan hiç çıkarmayın. Arkaik, otoriter, sekteryen neo-sosyalizme değil, herkese yaşama alanı tanıyan liberal demokrasiye sarılın. Kürt sorununun ana sorumlusu olan Kemalist zihniyet ve uygulamaları takip ve taklit etmeyin.
Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi siyasî tercih yapmayan liberalleri nezaket dışı sıfatlarla eleştiren liberallere: Benim nazarımda Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde en önemli aktör hâlâ AKP’dir. Bir liberalin siyasî tercihi tüm liberalleri değil yalnızca onu bağlar. Herkesin kendince haklı gerekçeleri olabilir. En doğru tercih benimki demekle yetinmeyip farklı tercihi olanlara “…..ci” gibisinden sıfatlar takmak; tercih farklılığı yüzünden onlara kızmak, küsmek, hele küfretmek nezakete de liberalliğe de sığmaz. Liberallik bir siyasî tercihe indirilebilecek kadar basit, bir oy pusulasına sığdırılabilecek kadar dar bir yaklaşım olmasa gerek. Liberallerden beklediğim, evrensel liberal ilkeleri, olabildiğince çok faktörü göz önüne alarak, herkes için savunmaktır. Ben demokrasiye geçildiği günden beri hep liberal ilke ve değerlere, düşünce ve icraatında rakiplerine nazaran daha fazla yer ayıran partilere daha çok destek verdim. Bundan sonra da böyle yapacağım.
Zaman- Yorum, 17.06.2011