Hani bazen çarşıda veya şehrin içindeki ana yollarda, mağaza önlerinde büyükçe bir bez afişe yazılmış bir şey görür bakışlarımızı oraya yöneltiriz: “Patron çıldırdı”. Bunun devamında da “zararına satışlar, inanılmaz sayıda taksit, kefilsiz senetsiz, kredi kartsız bilmem kaç ay vade…” vb. yazıları okuruz. Yine pek çoğumuz bu “çılgın” teklifi görmek için başımızı mağazanın içine uzatırız. Tabiî ki bu çılgınlık bir pazarlama, ilgi toplama aracıdır. Çoğu zaman da bu tantanaya değecek bir ürün/hizmet avantajı bulamayız… Sanırım, 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala parti ve adaylarının icraat ve vaatlerini böyle değerlendirebiliriz. “Patron çıldırdı mı?”
Seçime giren başkan adayları ve partiler ekonomik vaatleri ile seçmeni çekmeye çalışıyorlar. Ancak ipin ucu kaçmak üzere, vaatlerin çoğunluğu herhangi bir kaynağa dayalı, ekonomik gerçeklerle uyumlu ya da rasyonel değil. Makro ekonomik gerçeklerle uyumlu olmayan bu vaatlerin bir diğer sakıncası, gayr-i ahlâkî teklifler olmasıdır. Her partinin/liderin birer vaatlerine yakından bakmaya çalışalım.
İktidar partisi bir icraatla sezonu açtı: “Tüm emeklilere her iki dinî bayramda bin TL” ödeyeceğini ilan etti ve Ramazan Bayramı için ayrılan ikramiyeleri “hak” sahiplerinin hesaplarına yatırdı. 2018 bütçesinde yer almayan bu icraatın bütçeye yükü 24 milyar TL olacağı hesaplandı. Yine şu anda emekli olanlar böyle bir “güzellik” için herhangi bir prim ödemesi yapmamışlardı. Yani olmayan parayı hükümet onlara transfer etti. Durumu dengelemek için “İmar Barışı” uygulaması yürürlüğe konuldu. Bu yolla bir kaynak yaratılacaktır, yaratılan kaynağın “bayram ikramiyesini” ne ölçüde finanse edeceğini zaman içinde göreceğiz.
Başkan adayı Muharrem İnce, adeta cenneti ayağımıza getirmektedir. Ölçüsüzce ekonomik vaatlerde bulunmaktadır. Onun ve CHP’nin birçok vaadinin arasında 180 binden fazla öğretmenin derhal kadroya alınması yer almaktadır. Bu sayının birkaç ay sonra 200 bine ulaşmasını beklemekteyiz. Her bir öğretmenin hazineye maliyeti yaklaşık 4000 TL’dir. Yılık maliyet 10 milyar TL’ye ulaşacaktır. 24 milyarlık emekli ikramiyesinin bütçede sarsıntısını göz önüne alırsak sadece bir yılda 10 milyarlık ek yükün maliyeti çok ağır olacaktır. Bu durumdaki diğer yanlış olan ise işsiz insanların (girecek dersi olmayacak vb.) bedavadan finanse edilmesidir. Bu akımın hızla yükseleceğini, tüm eğitim fakültesi mezunu kişilerin devlete kapağı atmasının önünün açılacağını da hesaba katmalıyız. İnce’nin, gençlere iki bayram bursu gibi vaatlerinin de ekonomik maliyeti büyük olacaktır. “Fabrika açacağız, Şeker Fabrikaları özelleşmeyecek”, “KİT’ler geri gelecek” demek, zararlarını 80 milyona ödeteceğiz demektir. Adım başı “çalışacağız, üreteceğiz” diyenlerin herkese bir vesileyle bedavadan para vermesi ne kadar tutarlıdır. Çalışmadan, üretmeden, çaba harcamadan bireyin ihtiyaçları karşılanırsa neden, niçin çalışıp üretsinler? İnce ve CHP ülkedeki tüm insanların alın teriyle oluşturdukları birikimleri kısa sürede dağıtmayı, hak ve adaleti ayaklar altına almayı vaat etmektedirler.
Vaatler içinde en sıra dışı -ahlâksız- teklif ise, Meral Akşener’in vaadidir. Akşener, 4,5 milyona ulaşan kredi kartı borcunun hazine tarafından üstlenileceğini ve bu borçları ödeyeceklerini iddia etmektedir. Her bir kartın 10 bin TL borcu olduğunu öngördüğümüzde toplam 45 milyarlık bir yükten söz ediyoruz. Bireysel kredi kartı sahibi, özel bir harcama yapan, ayağını yorganına göre uzatmayan, tatile giden, gördüğü her şeyi alan, ekonomik olmayan ürün ve hizmetleri tercih eden, kazancından daha çok harcayan müsriflerin borçlarını tüm toplum ödeyecek. Böyle şey olur mu? Bu adım, ayağını yorganına göre uzatarak borcunu zamanında ödeyenleri cezalandırma adımı olacaktır. Kesinlikle kabul edilebilir değildir. Bireyi sorumsuz, duyarsız ve tüketici hale getirir. Bu ülke çok popülist vaat duydu ama bunun kadar popülist ve ahlâk dışı bir teklif bence henüz görmedi. Akşener’in diğer vaatleri de tıpkı İnce’de olduğu gibi, tutarsız, uyumsuz ve şov amaçlı vaatler gibi görünmektedir.
Saadet ve HDP’nin de fazlasıyla popülist vaatlere yöneldikleri, doğru düzgün bir hesap ve stratejilerinin olmadığı görülmektedir. Bu vaatlerden çok azının bile hayata geçmesi ülke hazinesinin dağılmasına, Merkez Bankası rezervlerinin boşalmasına, enflasyonun hızla yükselmesine, işsizliğin tavan yapmasına, para değerimizin hızla erimesine neden olacaktır. Bunlardan daha vahimi, sorumluluk almayan, düşünmeden yaşayan, daima devletten ve toplumdan hazır bekleyen bir nesil yeşerme ihtimalidir ki asıl tehlike budur. Bakalım 24 Haziran’da seçmenlerin çoğunluğu bu tekliflere nasıl yanıt verecek hep birlikte göreceğiz.