Sarrazin’e Mesut Özil cevabı

Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa’da göçmenler meselesi son dönemde hararetli bir biçimde ele alınmaya başlandı. Konu, geçmişle yüzleşme ekseninde ele alınırken tartışmalarda daha çok başarısızlıklar öne çıkarılıyor. Artık arkalarına güçlü bir rüzgâr alabilen İslam karşıtı radikal hareketler ise bu dönemde daha çok ses çıkarmaya başladı. Özellikle de Thilo Sarrazin’in başlatmış olduğu tartışma Avrupa’yı göç karşıtı popülizmin sorunlarıyla da yüzleşmek noktasına getirdi. Bunun yanında Avrupalıların göçmenlerden duyduğu söylenen huzursuzluk ve sözümona kıtanın geleceğine yönelik tehdit algısı giderek daha çok platformda dillendirilmeye ve eskisinden çok itibar görmeye başladı.

Avrupa’nın acı gerçeği

Oysa göç tartışmasında Avrupa’nın bir gerçeği görmesi gerek. Her ne kadar olumsuz yönler olumlu yönleri sollasa da entegrasyon tamamıyla boşa gitmedi. Sözgelimi Mesut Özil entegrasyonun başarılı olduğunun canlı bir örneği olarak görülemez mi? Yıllar önce göç etmiş bir Türk ailesinin oğlu olan, Almanya vatandaşı ve kendisini en iyi Almanca ifade edebilen Mesut Özil’in tercihini Alman milli takımından yana yapması nereden bakarsanız bakın entegrasyonun mükemmel sonuçlarından biri. Berlin’deki Avrupa 2012 eleme maçında yuhalansa da Mesut Özil Alman milli takımı adına Türkiye’ye gol atarak kesinlikle Sarrazin’e çok güzel bir cevap verdi. Özil olayı, kesinlikle bir zenginlik ve fırsat göstergesidir. Ayrıca sadece Mesut Özil değil Alman sinemasına yön veren Fatih Akın, Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, Almanya turizm dünyasında adından söz ettiren Vural Öger, Avrupa Parlamentosu üyesi Ali Yurttagül de Mesut Özil kadar güzel örnekler.

Asimilasyon başarısız oldu

Tam bu noktada şunu belirtmek gerek ki, entegrasyon algısı daha doğrusu entegrasyondan beklenenler konusunun detaylıca masaya yatırılması gerek. Şurası kesin ki, entegrasyonu asimilasyondan ibaret gören bir anlayış başarısızlığa mahkûm oldu. Entegrasyonun tek taraflı bir sorumluluk olarak göçmenlere yüklenmesi entegrasyonun başarılı olmasına çok büyük zararlar verdi. Entegrasyonun dayattığı kimi sorumluluklar, göçmenlerin yerli halkla kaynaşmasında ciddi engellerdi. Ev sahibi ülkenin kurumlarına ve yerli halkına es geçilen entegrasyon sorumlulukları göçmen unsurların kimi ülkelerde ana toplumlara aykırı olarak paralel toplumlar şeklini almasına yol açtı. Aynı şekilde Merkel’in iflas ettiğini söylediği çokkültürcülük, ev sahibi ülkenin pazarlık masasında göçmenlere sunduğu geçici bir izin belgesi gibi uygulanması sebebiyle baştan kusurluydu. Çokkültürcülük esasında bir fırsat da olabilirdi. Ancak çokkültürcülüğe göçmenlerin geçici olduğu algısıyla yaklaşılması nedeniyle beklenenin aksi sonuçlar alındı.

Avrupa’da göçmenlere dair bugünkü tartışmaları içinden çıkılmaz hale getiren iki olgu daha var: Terör-güvenlik paranoyası ve ekonomik krizler. Bu iki olgu göçmenlerle ilgili gerçeklerin de soğukkanlı bir şekilde ele alınmasını zorlaştırıyor. Aynı şekilde göçün yabancı istilasına dönüştüğü şeklindeki yersiz kaygı da büyük bir sorun. Oysa rakamlar tam tersini söylüyor: Türk göçmenlerin sayısı 27 yıl öncekinden düşük ve sığınmacı talepleri ise 1990’ların ortasındaki oranın altıda biri. 2009’da Almanya’ya gelen Türklerin sayısı, Türkiye’ye dönenlerden azdı. Bunlara bakarak tersine bir göç başladığı dahi söylenebilir. Bununla birlikte göçün artması değil torunu olmayan bir toplum olmaya başlayan Avrupalılar için göçün durması yok oluşun tezahürleri. Almanya’da bugün 42 milyon olan sosyal sigortalı olan sayısının 2035’te 24 milyona düşeceği söyleniyor. Bu ekonomik kapasitenin düşeceği, pazarın küçüleceğinin bariz göstergeleri.

Kısacası, çokkültürcü rüyadan uyanan Avrupa, göçmen sendromunu ancak ABD tarzı bir sistemle aşabilir. Yabancılar yokmuş veya geçici unsurlarmış gibi davranmak yerine ABD gibi farklılıklardan referans alan bir toplum algısının yerleşmesi gerekiyor. Yaşlanarak enerjisini yitiren Avrupa’nın akıbeti Amerikan tarzı bir toplum meydana getirip getiremeyecek olmasına bağlı. Göç bir tehdit değil, olmak ya da yok olmak meselesidir.

Star-Açıkgörüş, 30.11.2010

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et