Geçen gün uçak beklerken bir tanıdığa rastladım. Söz döndü dolaştı, Fenerbahçe (FB) Başkanı Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasına geldi.
Hayli yüksek eğitimli olduğunu bildiğim, fakat FB taraftarı olduğunu bilmediğim tanışım, konu açılır açılmaz adeta burnundan solumaya başladı: Nasıl olabilirdi de Türk sporuna bu kadar büyük hizmetlerde bulunmuş bir şahıs tutuklanabilirdi? Nasıl olur da FB şampiyonluğu şike ile kazanmış olurdu? FB’nin bütün maçlarını baştan sona ve yerinde izlemiş biri olarak bu iddiaların hiç birine zerre kadar itibar etmiyordu. Bu ancak ve ancak “FB’ye/Aziz Yıldırım’a karşı bir operasyon” olabilirdi… Ertesi gün traş olmaya gittim. FB’li berberim Cemal Bey bu “teoriyi” son perdesine taşıdı: Ortada Tayyip Erdoğan ile başa çıkabilecek bir tek Aziz Yıldırım kalmıştı; işte bu operasyonla o da bitiriliyordu…
Yukarıda aktardığım ve tabii çoğaltabileceğim örneklerden çıkardığım sonuç, fanatizmin insanları nasıl kör edebildiği… Bırakın ideolojik fanatizmi, futbolda fanatizmin bile insanları sağlıklı düşünmekten ne denli uzaklaştırabildiği… Bereket, başta sevgili Eser Karakaş olmak üzere koyu FB’li ama fanatik olmayan dostlarım yukarıda verdiğim örnekler gibi düşünmüyorlar. Onlara göre FB dâhil, futbolda da temizlik zamanı geldi.
Profesyonel spor dallarında, hele futbolda şikenin AB üyeleri dâhil birçok ülkede yaygın olduğu biliniyor. Anlaşılan Türkiye’de “biraz” daha yaygın. Bu yıl Fenerbahçe şike şampiyonu olabilir, ama şikede hiç yalnız olmadığı, Trabzonspor ve Beşiktaş dâhil çok sayıda öteki kulüp yöneticilerinin, teknik adam ve oyuncularının da şüpheliler arasında olduğu her geçen gün ortaya çıkıyor. Siyasette de yaygın olduğu Türkiye’de şikenin profesyonel futbolda artık iyice çığırından çıkmış olması belki o kadar şaşırtıcı değil (bkz. Fehmi Koru, Zaman, 6 Temmuz). Asıl şaşırtıcı olan, nasıl olup da artık yargının şikenin de üzerine gidebildiği… Kimilerine göre bu Avrupa (Türkiye’nin UEFA üyesi olması) sayesinde mümkün oluyor. Bana göre ise asıl, Türkiye nihayet vesayet düzenini bütün kirli parçalarıyla tasfiye çabasına girdiği için…
Ne var ki, ortaya çıkmaya başlayan gerçekler, yaşananların sadece profesyonel futbolda yaygın şike olayından ibaret olmadığını düşündürüyor. Bunu Jane’s Weekly adlı uluslararası savunma dergisinin Türkiye uzmanı, Taraf’ın Ankara temsilcisi ve yazarı, Today’s Zaman’ın yazarı Lale Kemal hatırlattı. Şunları yazdı:
“Futbolda şike iddialarıyla başlatılan soruşturma ve bu çerçevede yapılan gözaltıların, kapsamlı bir organize suç davasıyla sonuçlanacağı netleşmeye başladı. Şaşırmam da zaten. Zira bazı gözaltına alınan yöneticilerin silah ihalelerini, temsilcisi oldukları firmalara yönlendirmek için kimi önde gelen asker kişiler ile yaptıkları kulisler, işbaşındaki hükümetleri bu amaçla etkileme politikaları iyi bilinirdi de, işin şantaj ve tehdit boyutu nedeniyle üzerine gidilmesi yargı dâhil her kesimi korkuturdu. Artık futbol dünyasındaki derin ilişkiler de mercek altına alındığına göre bu camiadaki bazı kişilerin, savunma ihalelerinden elde ettikleri öne sürülen milyarlarca dolarlık komisyonlar bağlamındaki ilişkiler ağı da soruşturma kapsamına girmiş olabilir…” (Taraf, 6 Temmuz)
“Uzun zamandır futbol dünyasındaki bazı ünlülerin Ergenekon davasıyla ilişkileri olduğu söyleniyordu… Ergenekon’un mali kaynakları hakkında uzun zamandır konuşuluyordu, ama bu konuların savcılar tarafından soruşturma konusu yapılıp yapılmadığı bilinmiyordu… Şike soruşturmasında sorguya alınan (sonra da tutuklanan-Ş.A.) şüphelilerden birinin, önde gelen bazı yabancı silah üreticilerinin temsilcisi olduğu biliniyor. Mevcut hükümet yerli silah üretimini teşvike yönelik önlemler aldığı için, silah işindeki bazı aracıların gelirlerinin azaldığına inanılıyor…” (Today’s Zaman, 6 Temmuz)
Futbol Federasyonu’nun hiçbir şey olmamış gibi davranmasını anlamak mümkün değil. Disiplin önlemleri alınsın, leke silinsin.
Zaman, 14.07.2011