Saadet Partisi diğer partilerin aksine çok kısa bir beyanname (19 sayfa) hazırlamış.
Benim ilk taraftarı olduğum parti Refah Partisi’dir. Barajı aşamadığı 1987 seçimlerinden beri rahmetli Erbakan’ın, her seçim için kullandığı tabir, bu seçimde de onun mirası Saadet Partisi tarafından “24 Haziran uçurumdan önceki son çıkıştır” şeklinde kullanılmış. Hemen peşinden de yine daha önce hep kullanılan argüman olan “Saadet Partisi kadroları, siyaseti Allah rızası için yapan bir kadrodur” mottosu en baş köşeye oturtulmuş.
Daha sonra da, mevcut hükümetin 16 yılda yaptığı, çözüm getirdiği, ama kendilerinin de itiraz edemediği projelere, kendi içlerinden çıkmış bir partiyi takdir etmek kendilerini inkar, tenkit etmek gerçeği inkar olacağından, ama yine de “yaptınız ama gör bakalım nasıl yaptınız” demek için;
- “Başörtü problemini çözdüler.” Biz de diyoruz ki, “Ahlaki değerleri dejenere etmeden de çözebilirlerdi.”
- IMF’nin borcunu sıfırladılar.” Biz de diyoruz ki, “ dış borcu 460 milyar dolara çıkarmadan da sıfırlayabilirlerdi.”
- “Yol yaptılar, köprü yaptılar, tünel yaptılar.” Biz de diyoruz ki, “Borçlanarak, geleceğimizi ipotek etmeden de yapabilirlerdi.”
- “Okul yaptılar, hastane yaptılar.” Biz de diyoruz ki, “Üretime dönük tesisler inşa ederek de bunları yapabilirlerdi.”
- “Kişi başına düşen milli geliri 15 bin dolara çıkardılar.” Biz de diyoruz ki, “Borcu gelir gösterip şişirerek değil, üreten bir ekonomiyle, gerçek ve daha yüksek bir gelir düzeyine ulaştırabilirlerdi.” şeklinde eleştiri getirilmiş.
Çok fazla tefferuat içermeyen ve genel geçer cümlelerle “bize güvenin, biz iyi insanlarız, bizde yanlış olmaz, biz yaparız” denilerek, ama benim aradığım “peki ama nasıl?” sorusuna hemen hemen hiç cevap verilmeyen beyannamede orijinal sayılabilecek vaatler şöyle sıralanabilir;
- Adalet mekanizmasında, iddia ve savunma işlevini yerine getiren savcılar ile avukatların konumları denk hale getirilecektir.
- Avukatların delillere ulaşmasının ve delil toplamasının önündeki engeller tümüyle kaldırılacaktır.
- İnsan hakları ihlallerini ele alan İnsan Hakları İhtisas Mahkemeleri kurulacaktır.
Kürt Meselesi konusunda; “Saadet iktidarında bu meseleyi sadece güvenlik eksenli mücadeleden ziyade sosyal, kültürel, siyasi, psikolojik, ekonomik alanlarda topyekûn yapacağımız reformlarla çözeceğiz.” denmiş.
İşte burada da yine bizim gibi düşünenleri irrite edecek bir vaat, bir proje göze çarpıyor. O da, ekonomik işleyişin, bir kişinin, bir partinin projeleriyle yeniden dizayn edilebileceği düşüncesi “Saadet iktidarında üreten ve hakça bölüşen adil bir ekonomik sistemi el birliği ile inşa edeceğiz” cümlesinde kendini göstermiş.
Ücretlerdeki vergi oranıyla, futbolcu transferlerinden alınan vergi oranını, düz mantıkla kıyaslayarak “2018 yılında aylık 2.700 lira maaş alan en düşük kamu çalışanı ortalama %20 oranında vergi öderken Süper Lig’de yıllık 24 Milyon lira ücret alan bir futbolcu sabit %15 oranında vergi ödeyecektir. Bu oran İngiltere’de %45, Fransa’da %50, İspanya’da %52’dir” denmiş. Böyle midir bilmiyorum ama, bu ayrıcalığın, dünyaca kaliteli futbolcuların ülkemize çekilmesi için tanınan bir ayrıcalık olması muhtemel. Belki şöyle dense daha makul olurdu. “Dünyanın kaliteli futbolcularını ülkeye çekmek için uygulanan vergi avantajına son vereceğiz, bizim kaliteli futbolcuya ihtiyacımız yok.”
Beyannamenin ilerleyen bölümlerinde, zaten her parti tarafından söylenen, çoğu da şu anki iktidar tarafından yapılan ve halihazırda uygulanan vaatler, “daha iyi yapacağız, yeniden ele alacağız, azaltacağız, artıracağız, gerçekleştirilecektir, kurulacaktır, sağlanacaktır, verilecektir, düzenlenecektir, belirlenecektir, edilmeyecektir, genişletilecektir, müsaade edilmeyecektir” gibi yüklemlerle son bulan cümlelerle, nasıl yapılacağı konusunda ise hiçbir şey söylenmeden sıralanmış.
Mevcut hükümetin, son zamanlarda en çok tartışılan projesi “Şehir hastaneleri” konusunda “Şehir hastaneleri ile halkın gözü boyanmaktadır. Şehir hastaneleri gibi büyük yatırımlar kronik hastalık yükünü hafifletmez. Mevcut sistem 5 yıldızlı otel konforu içinde hastalık üretmektedir. Asıl olan halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetleridir.”
“Hastane”ler asli görevi olan “Şifahane”lere dönüştürülecektir. Hasta bir müşteri olarak değil, bir özne olarak ele alınacak, hasta odaklı ve korumanın öncelikli olduğu bir sistem geliştirilecektir.” şeklinde ele alınmış.
Ekonomi alanına siyasi müdahale edileceğini açık eden “Herkese eşit çalışma karşılığında eşit ücret verilecektir. Çalışanın hakkı alnının teri kurumadan verilecektir.” vaadi verilmiş.
Sosyal güvenlik alanında ise “Emeklilik yaşla değil, hizmet yılı ile olacaktır. Kadınlar 25, erkekler 30 yıl çalıştıklarında isterlerse emekli olabileceklerdir.” vaadi var.
Diğer partilerin de vaatleri arasında yer alan bir vaadi burada da görüyoruz. “Saadet iktidarında yurt dışı seçim bölgesi oluşturulup yurt dışındaki seçmenlere belirli sayıda milletvekili kontenjanı verilecektir. Bu şekilde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın problemleri bölge milletvekilleri tarafından daha yakinen ele alınabilecektir.”
Dış politika konusunda da “Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi kıyılarımızda ve havzasında yabancı ülkelerin savaş gemileri bulundurması engellenecektir.” vaadinin sonrasında da beyanname şu sloganlarla sona eriyor.
“Tüketen ekonomiyi, üreten ekonomi ile değiştirmeye hazır mısınız?”
“Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.”
Benim bu beyannameden anladığım, “nasıl olsa bizim kazanma şansımız yok, her parti bir şey yayınlıyor, biz de alelacele bir şeyler yazalım ve yayınlayalım diye derlenmiş bir metin olduğudur.