Komplo teorisi ile ulusal ve uluslararası siyasetteki bir durumu; olağan bir mantık, somut ve olgusal kanıtlar, bilinebilir kişiler-aktörler veya anlaşılabilir amaçlar ile açıkla(ya)mayan, bunun yerine ilginç ve gizemli bir hikaye ile açıklama girişimini kastediyorum. “Komplo” işin içinde sizin bilmediğiniz ve bilemeyeceğiniz iş var demenin bir yoludur. “Teori” ise duruma dair söz konusu “hikayenin-iddianın” olgular ve kanıtlarla ispat edilememiş olduğuna işaret eder.
Komplo teorileri insanların ilgisini her dönemde çekmiştir. Lakin genelde komplo teorilerinin piyasası ana akım fikir ve politikanın kıyısında kalmış ve varlığını görece dar bir çevre içinde sürdürmüştür.
Bugün ise “komplo teorileri” siyasi sahayı kuşatmış görünüyor. Türkiye’de bu komplo sevdasının nasıl her şeyi kuşattığını rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Komplo sevdası siyasi hayatın göbeğine yerleşmiş ve her kesimden ve meslekten insanı içine çeken “kullanışlı açıklama” üretici ve “gerçeğe değil, ama “gönle uyan” siyasi fikir-kanaat yükleyici bir girdaba dönüşmüş durumdadır.
Dönüşümün tam ne zaman başladı söylemek kolay değil, ama ben 2010’ların başını, “komplo siyasetinin” olağan siyasete dönüşmeye başladığı yıllar olarak görüyorum.
Doğu-Bloku’nun çöküşü ardından gelen, demokrasiler ve serbest piyasaya dayanan, medeniyeler ittifakının kurulduğu, barış ve güvenlik içinde yeni bir küresel dünya -yani aşırı iyimser bir dünya- beklentisinin yavaş yavaş yitmeye başlaması, sanırım radikal siyaseti körüklediği gibi “komplo siyasetini” de körüklüyor.
Soğuk savaş döneminin iki kutuplu dünya düzeni içinde özneler, amaçlar ve temel siyasetler gayet netti. Ülkeler ve siyasi aktörler için siyasi olasılıklar neredeyse belli ve sınırlıydı.
Bunun yanında uluslararası siyaset aslında büyük bir komplo teorisine uygun düşecek şekilde “gizli ve kirli” bir faaliyet olarak yürütülüyordu. Buna karşın istihbarat servisleri, ajanlar, suikastlar, çıkarılan iç savaşlar, yaptırılan askeri darbeler, siyasetçilere-bürokratlara kurulan tuzaklar vb. komplo olarak değil, dönemin olağan siyaset biçimi olarak sıradan kabul ediliyordu.
Bu tür siyaset o kadar olağandı ki, kimse bu olup biteni “komplo” ile açıklama gereği duymuyordu. Bu gizli ve kirli siyaset kamuoyuna bir şekilde açılınca da en fazla “siyasi skandal” yaratıyordu.
Bugün ise durum çok farklı. Bizzat açık ve öngörülebilir reel-politiğin kendisi bir komplo-teorileri düzleminde okunmaya ve anlamlandırılmaya çalışılıyor. Soğuk savaş sonrası gevşeyen ve açılan dünya, sıklıkla ideal-politik bir maske ile maskelenmeye çalışılsa da, açık ve anlaşılabilir bir reel-politika dünyasıdır. Siyaset, gizli ve kirli tarafları her zaman ve hep var olan bir reel politik dünya idi zaten.
Aktörler, amaçlar, eylemler, ittifaklar, strateji veya taktikler eskiye göre çok daha açık ve ortada olmasına rağmen; pek çok olay ve olgu kanıtlanabilir ve açıklanabilir bir haldeyken; pek çok olay ve politik hamle ülkelerin reel-politiği bağlamında mantıklı ve anlamlı bir açıklamaya sahipken her şeyi dev –hatta ebedi- komplo teorisi içine tıkıştıran bir komplo-politik eğilimi ortaya çıktı.
Türkiye’de son yıllarda iç ve dış politikadaki keskin zig zaglar, kısa zaman dilimleri arasında 180 derecelik dönüşler ve mevcut kaotik siyasi iklimde komplo teorisi sevdasının belli bir rolü olduğunu düşünüyorum.
Şöyle ki, soğuk savaş sonrasında siyasi aktörlerin önünde geniş politik hedefler ve tercihler yelpazesi açıldı. Mevcut iktidarın ekonomik ve siyasi başarısı, ertelenmiş ve baskılanmış “yeniden” büyük ve güçlü bir ülke olma idealini ulaşılabilir bir hedef haline getirdi. Genişleyen politik tercihler yelpazesi ile arzu edilen ve hedeflenen her şeyi elde etmek mümkünmüş gibi göründü.
Unutulan şey ise rakipler ve diğer aktörlerin de aynı şekilde tercihler yelpazesinin genişlemiş olduğuydu. Siz bir hedef belirleyip onun için politik hamleler yaptığınızda, bu durum bazı aktörlerin hedefleriyle uyumlu olurken başka bazılarınınkiyle çatışma içine girer. Bu aktörler de (örneğin, PYD, Esad rejimi veya FETÖ) kendi hedefleri doğrultusunda kendi geniş tercih yelpazesinden hamleler seçerler ve sizi durdurmaya dönük çaba sarf ederler.
Tercihler yelpazesinin genişlediği doğrudur; ancak bunun her arzu ettiğinize ulaşacağınız, her hedefinize varacağınız anlamına gelmediği kısa sürede ortaya çıktı. Reel-politiğin duvarına çarpa çarpa yaşanan başarısızlıklar ve şaşkınlıkların yarattığı travma karşısında komplo teorilerine sarılmak bir süre iyi geldi.
Çünkü komplo teorileri, çok aktörlü, çok tercihli, çok olasılıklı “kaotik” ve karmaşık bir dünyayı kolayca anlamanıza ve anlamlandırmanıza hizmet ediyor. Başa çıkılması zor bir aktör, bilgi, politika ve hedef çeşitliliği ve olasılık kombinasyonu yerine basit ama cezbedici tek bir hikayeniz oluyor.
Çünkü komplo teorileri, yaşanan başarısızlıkların ve hayal kırıklıklarının sorumluluğunu ve suçunu sizin üzerinizden alıp, başka “bir şeyin” üstüne atıyor. Siz öngörüsüz ve hazırlıksız olan, yanlış zamanlama, hatalı okuma veya gerçek dışı bir değerlendirme yapan olmaktan kurtuluyorsunuz. Büyük bir gücün kirli ve gizli oyunlarının kurbanı oluyorsunuz. Komplo teorisi kendine saygıyı, özgüveni ve elbette gücü korumaya yardım eden bir savunma mekanizmasına dönüşüyor.
Eğer komplo teorilerini resmen sahiplenilmeden yürütülen bir PR çalışması olarak görüyorsanız sorun fazla büyük olmayabilir. Ne var ki komplo teorilerini referans alarak söylem ve politika geliştiriyorsanız başınız dertte demektir.
Çünkü bu, bir tür kısır döngüye davetiye anlamına gelir. Komplo teorileri ile oluşturduğunuz söylem ve politika geçeklik duvarına her çarptığında, ardından başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları sökün ettiğinde komplo teorilerine daha sıkı sarılmanız gerekecektir. Komplo teorileri sizi gerçek imkanlar, potansiyeller ve olasılıklar konusunda yanılttıkça, siz bunlara göre politika belirleyip başarısız oldukça, komplo teorilerine ihtiyaç daha da artacaktır.
Komplo teorileri karmaşık dünya ve başarısızlık için birer uyuşturucudur. Sizi felç eder, gerçeklikle bağınızı zayıflatır ve gerçek dünyada hayatta kalma kabiliyetlerinizi körleştirir. Gerçek dünyanın gerçek sorunlarına çözüm ve politika üretme kabiliyetinizi tüketir. Eğer bu kısır döngüden kendinizi kurtaramazsanız komplo sevdasının sonunun içerde baskı dışarda savaş ile sonlanması kaçınılmazdır.
Türkiye’de komplo teorilerine tümden teslim olamayacak kadar pragmatist bir iktidar var. Ancak komplo teorisini devre dışı bırakmaya da yanaşmıyor. Böylece Türkiye’de bu dönemde komplo-politik ile reel-politik arasında gidip gelen bir politik söylem kurulmuş oldu. Komplo-politik ile şekillenen söylem reel politiğin duvarına çarpınca söylem ve hamle yenileniyor, ancak komplo söyleminden (sağladığı imkanlardan) tümden vazgeçilmiyor.
O yüzden, Türkiye’ye karşı bir “üst akıl komplosu” biraz tuhaf bir form aldı. Daha önceki sertliği ve keskinliği terk edildi. Oldukça amorf veya esnek bir komplo teorisi olarak arka fonda işlemeye bırakıldı.
Böylece reel politik karşısındaki keskin dönüşlere göre uyarlanabilecek ve gerektiğinde öne çekilebilecek bir konumda tutulmuş oluyor.