PKK, parti-cephe-askeri güç mantığıyla kurulmuş bir örgüt. Türkiye’nin müzakere sürecindeki amacı, bu mantığı ortadan kaldırarak askeri gücü ortadan kaldırmak ve parti-cephe içinde şiddet kullanmayan normal bir parti ve sivil topluma dönüşebilecek bir yapının önünü açmaktı.
PKK ise, parti-cephe-askeri güç yapılanmasını sona erdirmeyi, askeri gücü lağvederek normal bir siyasi parti olmayı asla kabul etmedi. PKK olsa olsa silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkarmayı ve Türkiye’de silahlı mücadeleyi sona erdirme ihtimalini masaya sürdü. Bu ihtimal de, Türkiye’de silahlı mücadelenin yanlış olduğu gibi barışçı ve felsefi bir değerlendirme ve tercihe dayanmıyordu. Hatta PKK Türkiye’de demokratik bir siyasetle devam edilebileceği gibi stratejik bir değerlendirme dahi yapmadı. PKK ancak Kuzey Suriye’de ele geçirdiği bölgeyi sağlama almak ve zaman kazanmak için müzakere sürecine girdi. Türkiye’deki siyasi istikrarın bozulduğu ve müzakere sürecini bozabilecek siyasi bir iradenin olmadığı varsayımı, PKK’yı içeride cüretkârlaştırdı.
PKK artık vekalet savaşı veriyor
PKK; Kuzey Suriye’de kontrol ettiği bölgeyi müzakere süreciyle değil, ancak Türkiye ile çatışarak elinde tutabileceği telkini karşısında çatışmayı tercih etti. PKK, Kuzey Suriye’de kurduğu ittifakın Kuzey Irak’ta Barzani’yi Türkiye’de Erdoğan’ı devirebilecek bir güç olduğu değerlendirmesiyle her bölgede saldırıya geçti. Bu, PKK’nın kurtulamadığı “erken iktidar hastalığı”nın yanında, Kuzey Suriye’de ittifak kurduğu güçlerin kendisine sunduğu “reddedilemeyecek teklif”in mantıki bir sonucuydu. İttifaklarda müttefikler arasında eşitlik yoktur. Kuvvetli olan zayıf olanın stratejisini belirler. İttifakta zayıf olan, taraf olan PKK’nın stratejisi bundan sonra güçlü olan müttefiklerin elindedir. Bundan sonra kendi istese de, istediği türden bir müzakereye girişemez. Bu bakımdan Başbakan Davutoğlu’nun Helsinki’de yeniden müzakere için söylediği sözler kaydedilmelidir:
PKK artık kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ta hedef
“Mutlak bir silahsızlanma gerçekleşmeden bir gelişme olması mümkün değil. Mutlak anlamda silahsızlanma. Bu bir ön şarttır. Türkiye’ye tehdit olma niteliği kalkarsa (olur). (Ayrıca) Irak’taki, Suriye’deki varlıklarının Türkiye’ye dönük tehdit olma niteliğinin de kalkması lazım. Önce Türkiye içinde mutlak anlamda silahsızlanma, Türkiye’nin, Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetiminin güvenliğini, sınırları tehdit etmeyen bir çizgi, bunu bir görmemiz lazım. PKK, Erbil’deki yönetimi tehdit ederse bu tehdidi bize yapılmış bir tehdit olarak kabul ederiz. PYD, Suriye’deki Özgür Suriye Ordu’su ve oradaki Türkiye’ye müzahir gruplara tehdit oluşturursa bize tehdit oluşturmuş demektir…”
Müzakere sürecinin amacı Türkiyeli, demokratik ve siyasi partinin önünü açarak şiddeti ve Türkiye dışındaki aktörleri dışlamaktı. PKK, şiddet kullanarak Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ı denkleme dâhil etti. Bu durumda, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinin alanı artık Türkiye sınırları ötesine taşma istidadı taşıyor demektir. Başbakan Davutoğlu’nun sözleri bu yeni stratejinin işareti olarak anlaşılmalıdır.
PKK’nın bütün iddialarına rağmen, Türkiye içindeki mücadele azim ve kapasitesi kırılmak üzere… PKK’nın 10 sol terör örgütüyle ittifakı ve şehirlerdeki intihar bombacılarının da beklentilerin tersine sonuçlar vermesini unutmamak lazım. Türkiye, bu aşamadan sonra yurt dışına yönelerek PKK’nın mücadele azim ve kapasitesini kırmaya çalışacaktır. Bu sadece askeri güçle değil, dış politika ve ekonomideki performansla olacaktır.
Mücadelenin bu aşaması, artık PKK’nın yanında, müttefikleriyle de mücadele anlamına gelmektedir. Başbakan’ın Avrupa’dan, Cumhurbaşkanı’nın ABD’den yüksek sesle söylediği budur. PKK parti-cephe-askeri güç denkleminden vazgeçmediği ve yabancı müttefiklerle Türkiye aleyhine işbirliği yaptığı sürece; Türkiye, PKK ile mücadelesini yeni alan ve yöntemlerle genişletmek mecburiyetinde kalacaktır.
Yeni Yüzyıl, 12.04.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/pkknin-turkiyedeki-kapasitesi-kiriliyor-sira-yurtdisinda-1964