PKK, Ergenekon soruşturmalarıyla susturulan ‘derin devlet’i şiddet eylemlerini artırarak diriltmeye çalışıyor; yirmi bin faili meçhulün yaşandığı, JİTEM’in bölgede cirit attığı, köylerin boşaltılıp yakıldığı şartların geri gelmesi için Türkiye’yi kışkırtıyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gibi bazıları da PKK’nın bu tuzağına safça düşebiliyor.
PKK ne yapmaya çalışıyor?
Anlaması hiç de zor değil; Kürtler arasında sosyal bir zemin ve siyasal bir destek almak peşinde koşan bir terör örgütü olarak PKK baskıcı, şiddet kullanan, halkı yıldıran bir devleti demokratik bir devlete tercih eder. PKK’nın bölgede en popüler olduğu dönem devletin bölge halkı üzerinde en sert politikalar yürüttüğü dönemdi.
Derin devlet, yani hukuksuz ve vicdansız devlet PKK’nın yaşayabileceği yegane zemin. Onsuz var olamaz. Demokratikleşen, kalkınan, AB ile bütünleşen, Kuzey Irak Kürtleriyle barışan bir Türkiye’de PKK ayakta kalamayacağını biliyor.
İşte tam da bu nedenle demokratik açılım devam etmeli, PKK’ya rağmen devam etmeli. Dünyadaki benzer örneklerde de çözüm sürecinde örgütlerin terör eylemlerini artırdıkları görüldü. Şiddetin tırmandırılması çözüme giden demokratik siyasetin önünü kesmek için…
PKK’nın hesabı bu. Peki sonuç ne olur, derin devletin dönüşü Kürtler ve Türkiye için ne anlama gelir? Derin devletin dönüşü sadece demokratikleşme sürecinin, hukuk devletini güçlendirme çabalarının, AB üyeliği sürecinin durması anlamına gelmez, yeni faili meçhuller, işkenceler ve hatta iç ve bölgesel savaş demektir. Buna kim katlanabilir?
Derin devletin neler yapabileceğini en iyi bilenler bölgede yaşayan Kürtlerdir. Ama bu defa derin devlet operasyonlarının sadece Güneydoğu’da kalacağını hiç sanmıyorum. İpleri ele geçiren ‘şebeke’ bu defa topyekun bir savaşa yönelerek Batı bölgelerinde Kürtlere karşı ‘etnik temizlik’ yapmaya çalışacaktır. Bu fikri yürütecek ön hazırlıkların bazı illerde yapıldığını Ergenekon soruşturmalarında öğrendik. ‘Mutlak çözüm’ adı altında Kürtler için de Ermeni tehciri benzeri bir ‘tenkil’dir derin devletin yeni projesi.
Şiddet politikasıyla PKK derin devletin dönüşünün önünü açıyor. Faşizm bu ülkeye dönerse, buna da PKK ebelik yaparsa Kürtlerin başına neler gelir ve o Kürtler PKK’yı ne yapar?
Ne Türkiye ne Kürtler PKK’nın umurunda. Örgütün derdi, tasfiyeden kurtulmak. Onun yolu da demokratikleşme sürecini sabote etmek. Çünkü böyle örgütler barış zamanlarında, normal siyaset ortamlarında ve demokratik toplumlarda yaşayamazlar, yaşasalar bile marjinal terör örgütlerine indirgenirler.
Bu nedenle PKK ‘demokratik açılım’ sürecini sabote etti. Reşadiye saldırısı aslında bunun erken bir işaretiydi. Birçok kişi Reşadiye’de PKK’nın ne yapmaya çalıştığını anlamadı. Fazlaca iyimser bir bakışla PKK’nın da çözümün bir tarafı olabileceğini düşündü. Oysa baştan itibaren PKK süreci sabote etmeye çalıştı, çünkü sürecin kendisini tasfiye edeceğinden korkuyordu.
Bugün Kürtlerin yorgun olduğunu düşünüyorum. Sadece devletin yıllardır yürüttüğü inkar ve yıldırma politikalarından değil; PKK’nın şiddet politikalarının yarattığı kısır döngüden de… Çünkü sonuçta PKK ayakta kalmayı başarsa ve yöneticileri pozisyonlarını korusalar da fatura Kürt halkına kesiliyor.
PKK, karşısında kendisine en çok benzeyen yapıyı görmek istiyor: Türk derin devletini. Çünkü savaşa ancak onunla devam edebilir; savaşmazsa da yok olur… Bu nedenle PKK terör eylemleriyle faşist, baskıcı, otoriter devletin yeniden doğuşuna ebelik yapıyor. Çünkü ancak böyle bir devlet karşısında kendi varlığını meşrulaştırabiliyor Kürt halkı nezdinde. Demokrasiyi benimsemiş, özgürlükçü, azınlık haklarına saygılı, AB üyeliğini hedefleyen, kalkınan bir devlete karşı silah kullanmak zor, kullansa bile halkı arkasına alması imkansız.
PKK’nın barışı, istikrarı ve demokratikleşme sürecini neden sabote etmeye çalıştığını doğru anlamazsak hem PKK hem derin devlet kazanır.
Zaman, 29.06.2010