2018 Yılında Başlangıç
Sene 2018. Fiyat artışları baş göstermeye başlamıştı. Medyaya 24 soğan deposuna baskın yapıldığı haberi düştü. Hepimiz güldük. Oysa piyasa daha 2018 yılında bizlere sinyal gönderiyordu. Piyasa bizlere bugünleri mumla arayacaksınız demeye başlamıştı. Dinlemedik. Daha sonra enflasyonun nedeni zincir marketlermiş gibi etrafta delice bir fikir dolaştı. Piyasada Türk halkını aç bırakma savaşına giren zincir marketlerin olduğu fikri hayal gücünün sınırlarının olmadığını göstermekteydi. Piyasada böylesine garip bir heyula dolaşmaktaydı. Fahiş fiyat heyulası.
Fahiş Fiyat nedir?
Aralıklarla iki yıldır devam eden fiyat denetimleri son günlerde yine medyaya yansımaya başladı. Zabıtaların market baskınlarını Youtube’dan izleyip ne yaptıklarını anlamaya çalıştım. Görüntülere göre zabıtalar belirli ürünlerin (çoğunlukla sıvı yağlar, temizlik ürünleri ve çeşitli gıda ürünleri) fiyatlarını not ediyor, ekmeği, domatesi tartıyor ve en ilginci bu verilerle fahiş fiyat olup olmadığını anlamaya çalışıyor. Bir videoda döviz kurunun düşüşünden sonra salçanın fiyatının neden indirime girmediği market çalışanına soruluyor. Başka bir videoda ise bir zabıta “bir kilo peynir 61 lira, normal mi sizce” diye market çalışanını sorguluyor. Zabıtalar marketin dükkân kirasıyla ilgilenmiyor, kaç kişinin sigortalı olarak çalıştığıyla ilgilenmiyor, marketin ödediği elektrik faturasıyla da ilgilenmiyor. Zabıtalar sadece etiket fiyatlarına bakarak fahiş fiyatı tespit etmeye çalışıyor. İnanılır gibi değil.
Bu videoları izledikten sonra acaba zabıtaların fiyat denetimi görevi var mı diye merak ettim. Resmî gazetede yayımlanan Belediye Zabıta Yönetmeliği’ni açtım. 10. madde zabıtaların görevlerini, 11. madde de zabıtaların yetkilerini açıklamaktaymış. Tek tek inceledim ve tahmin ettiğim şey ortaya çıktı. Zabıtaların fiyat denetimi yapma görevi de yetkisi de yokmuş. Piyasadaki ayıplı malı, etiketsiz malı ve satıştan kaçınmayı denetleme görevi var, bozulmuş gıda ürünlerini imha etme yetkisi de var. Fakat peynirin kilosu neden 61 lira veya döviz kurları düştü salçanın fiyatı neden düşmedi sorusunu sorması bu yönetmeliğe göre mümkün değil. Hukukçu değilim fakat burada bir şeylerin döndüğünü hissederek araştırmaya devam ettim. Ortada bir fahiş fiyat denetimi yapılıyorsa bunun yasal bir mevzuatı olması gerekir diye düşündüm. İlk olarak aklıma 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Kanunu geldi. Baktım ve fahiş fiyat ile ilgili hiçbir açıklama bulamadım. Tüketiciyi koruma amacını güden bir uygulama Tüketiciyi Koruma Kanunu’nda yer almıyor. Çok tuhaf değil mi? Bu düşüncelerle aramaya devam ettim ve yasal dayanağını buldum. “Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun”a 2020 yılında ek madde dahil edilmiş. Bu ek maddeye göre “Üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından bir mal veya hizmetin satış fiyatında fahiş artış yapılamaz.” denilmiş. Fahiş fiyat artışı ek madde ile yasaklanmış fakat fahiş fiyatın tanımı yapılmamış. Yani yüzde kaç artış fahiştir, yüzde kaç artış fahiş değildir, belli değil. İlk kez hayatımda böyle bir şey görüyorum. Kanunda yasaklanan faaliyetin ne olduğu belli değil. Bu kafa karışıklığım devam ederken bu sefer bu işin uygulayıcısı kim olacak diye düşündüm. Ek maddenin devamında Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu adıyla bir kurul kurulduğunu öğrendim. Peki bu nedir diye merak ettim. Resmî gazetede Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu Yönetmeliği’ni buldum. Sonunda kanunda bulunmayan fahiş fiyat artışının tanımını bu yönetmelikte buldum. Fahiş fiyat artışı “mal ve hizmetlerin fiyatında girdi ve diğer üretim maliyetlerindeki artış gibi haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan aşırı ve adil olmayan artış” diye tanımlanmış. Anladığım kadarıyla bu mevzuata göre maliyet kaynaklı fiyat artışı yapılabilir fakat iktisat teorisinde yer alan talep kaynaklı fiyat artışı yapılamaz. Bu mevzuata göre Türkiye’de fiyat mekanizması ek düzenlemeler aracılığıyla bozulmuştur. Nokta. Ayrıca sadece maliyet artışı haklı sebeptir dendiğine göre Merkez Bankası’nın tanımını internet sitesinde yayımladığı talep çekişli enflasyonun ülke içinde yaşanmasının mevzuata göre suç olacağı anlaşılıyor. Gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Gelecekte talep enflasyonu yaşanırsa Merkez Bankası’nın bu konuyu raporuna nasıl yazacağını da merakla bekliyorum. Bununla birlikte fahiş fiyat artışının sınırı yine tespit edilmemiş. Aşırı olmayan ve adil olan fiyat artışının oranı nedir? %10 mudur? %15 midir? Bunun sınırı nedir? Sınır açık bir şekilde tespit edilmediği için piyasadaki bütün fiyat artışları fahiş fiyat olarak değerlendirilebilir. Bunun üzerine acaba Rekabet Kanunu’nda fahiş fiyat açıklaması var mı diye merak ettim. 4054 sayılı Rekabet Kanunu’nda fahiş fiyat artışı ile ilgili hiçbir açıklamanın olmadığını gördüm. Şaşkınlık içindeyim ve bu karmaşık, çelişkilerle dolu garip durumu hiçbir hukukçunun ifade etmemesine daha fazla şaşırmaktayım.
Fiyat Mekanizmasını Bozmanın Maliyeti Ne Olur?
1960’larda yasal mevzuatların ekonomik sonuçlarının değerlendiren Law and Economics adıyla bir çalışma disiplini ortaya çıkmıştı. Bu çalışma alanı her geçen gün daha da gelişiyor. Ben de fahiş fiyat altında oluşan bu karmaşık ve belirsiz mevzuatın görünmeyen maliyetlerini açıklamaya çalışayım.
- Sektörden çekilme: Bu uygulamalar devam ederse esnaf, manav, kasap, market kâr edemiyoruz deyip sektörden çıkmaya başlayabilir. Bu işin sonunda piyasada daha az aktör kalır. Daha az aktör kalınca rekabet koşulları işte bu zaman bozulur. Daha az rekabet daha yüksek fiyatlara neden olur. Yükselen fiyatı engellemek isterken daha yüksek fiyatlara neden olunur.
- Tedarik zincirinin bozulması: Eğer bu firmalar sektörden çekilmezlerse bu sefer tedarik zinciri üzerinde baskı kurmaya başlarlar. 10 lira fahiş fiyattır. 10 liraya satamazsınız denilirse market de toptancısına 8 liraya almam 6 liraya satacaksın der. Toptancı da tedarikçine 4 liraya almam 2 liraya vermek zorundasın der. Tedarikçi de alım yaptığı üreticiye/çiftçiye 1 liraya alamam artık 50 kuruşa sat der. Sonuç ne olur? Zincirin en sonunda bulunan ve maliyetleri sürekli artan üreticinin kazancı azalır. Durum böyle olursa insanlar neden üretim yapsın?
İşte fiyat mekanizmasını bozmanın maliyeti budur. Bu iş uzun sürerse ya esnaf, market sektörden çekilir; ya da üreticiler üretimden vazgeçer. Her iki durumda da fiyatlar daha da yükselir. 2018 yılından itibaren piyasalara müdahaleler başladı, 2020 yılından itibaren ise fahiş fiyat konusunda yasal düzenlemeler yapıldı. Fakat enflasyon oranlarında en ufak bir iyileşme görülmediği gibi fiyatların daha da arttığını her gün gözlemliyoruz. Ülkemiz ekonomisinde son iki yıldır yaşananlar bu yazıda anlattıklarımın kanıtıdır. Demek ki piyasa muadili bir sistem oluşturmaya başladığımızda başımıza gelebilecek olanlar bugün yaşadıklarımızdır.
2021 Yılında Sonuç
Hukukun kuralları ihlal edilebilir. Fahiş fiyata toplamda 25,4 milyon lira ceza kesilmiş. Fakat ekonominin kuralları ihlâl edilemez. Bütün bunları söylüyorum çünkü kaliteli ve ucuz ürünlere ulaşmak istiyorum. Bunu sağlamanın yolu da açıkladığım üzere fiyat denetimleri değil, fiyat mekanizmasını hâkim kılmaktır.