Londra’da yaşamı kendi çevresinden ibaret sananlar, kendini dünyanın merkezine koyanların dışında; yeni yepyeni bir hayat filizlenmekte. Bu kendilerini ve kalplerini dünyaya kapamış olanların göremediği bir şeydi.
Görülmemelere, duyulmamalara inat, ötekileştirip ötelenen bireylerin, zorluklara, yokluklara, ilgisizliğe rağmen filizlendirdikleri koca bir yaşam.
PARALİMPİK OLİMPİYATLAR
Sevginin dilden kalbe aktığı, bir çığlık şeklini aldığı, Türkiye’den kopan çığlığın, dünyada yankısını bulduğu ve türküye, şarkıya, şiire dönüştüğü azmin dalga dalga yayıldığı, sevginin dilinin kalplerde filizlendiği bu etkinlik 14.’cüsü yapılan ‘Paralimpik Olimpiyatları’ydı.
Dünyanın farklı yerlerinden; etnik, dinsel, dilsel, fiziksel farlılıklarına rağmen ‘insan’ olma suretinde birleşmiş, adları, yaşları farklı yüzlerce ‘engelli birey’ ‘sevginin diliyle’ barış şarkılarını söylemekte. Diğer ülkelerden gelen yüzlerce kendi gibi; duymayan, görmeyen, konuşamayan, koşamayan fizikdaşıyla birlikte, gücün ve erkin simgesi olan ‘spor’ branşında adeta ezberleri bozuyor, fizik kurallarını yeniden yazıyorlardı.
Kolay gelinmede bugüne, her adımında, her nefesinde binlerce sıkıntı, tasa, gam var ama; pişmanlık, yılgınlık yok. Alışıla gelen sporcu profillerine uymuyorlardı. Tekerlekli sandalyede, olmayan kollarıyla, protez bacaklarıyla koşuyor, basket atıyor, halter kaldırıyor, yüzüyor vb. yani ezberleri bozuyorlardı.
DÜNE KADAR YOK SAYILIYORLARDI
Daha düne kadar gözleri görmüyor diye konservatuar kapılarından geri çevriliyorlardı. Gözleri görmüyor diye ÖSYM kılavuzunda hadlerini bilmeleri gerektiği tavsiye ediliyordu. Sokaklar çukur, barikat ve çeşitli, engeller ile dolu olduğundan sokağa dahi çıkamayanlar bütün yokluklara ve zorluklara rağmen Londra’da Paralampik Olimpiyatları’nda destan yazıyorlardı.
Nazmiye Uslu halterde dünya rekorunu değil aynı zamanda engellilere yönelik önyargılarıda yerle bir etmekteydi. Engellilerin çekmiş oldukları bütün sıkıntılar yerini mutlu/huzurlu bir tebessüme bırakmıştır. Adları, dilleri, ülkeleri farklı binlerce engelli bütün izleyenlere insan olmanın fiziki görünümden ibaret olmadığını da göstermişlerdir.
Daha dün yok sayılan, görülmeyen , insan yerine konmayan; ‘kör’, ‘topal’, ‘sağır’, ‘özürlü’, ‘sakat’, ‘engelli’ yaratıklar. Bugün insanın insanileşme çabasında yeni mesajlar vermekte, insan hakları mücadelesinde değişimin ve dönüşümün itici ve öncü motoru olmaktadırlar. Öyle bir zamana gelinmiştir ki Marshall Berman’ın ‘katı olan her şey buharlaşıyor’ dediği bir dünyada yaşamaktayız.
Bir avuç gönül insanının muhteşem idealleri düşleyerek başlattığı bu gönül yolculuğu, birilerinin boş hayal olarak görüp dudak büktüğü, bu adım aynı zamanda, egemen ‘sağlam’, ‘sağlıklı’ paradigmanın yıkıldığı anında başlangıcıydı. Ufak adımlarla başlayan bu yolculuk, büyük adımlara dönüşmekte ‘yeni engelsiz bir dünya ‘kurmaya doğru evrilmektedir.
Bütün yok sayılmalara rağmen ‘yeni engelsiz bir dünya’ kuruluşunda, ‘beyaz sağlam adamın’ dünyasında ‘yarım insan’ olarak artık onlarda varlar. Ekranlardan evlerimize yansıyan görüntülerden tarihe not düşülmekte, bütün Türkiye ekranlar aracılığıyla bu önemli anlara tanık olmaktaydı. Gelişime/değişime/dönüşüme ayak diretenlere rağmen; diyalogdan, sevgiden çoğulculuktan yana bir dünya kuruluyor. İnsan olmanın tanımı yeniden yapılacaktır.
İLGİSİZLİĞE RAĞMEN REKOR VE MADALYA GELDİ
Bütün yaşananların gururuna rağmen, eksik ve hüzünlü bir yanıda vardı. ‘2012 Londra Olimpiyatları’na’ gösterilen ilgi yoktu. Türk TV’leri yedi kanalla ‘Londra Olimpiyatları’nı’ canlı/özel yayınlar ile her gün evimize taşırken Paralampik Olimpiyatları’nı nedense görmedi, duymadı, söylemedi. İlgi göstermeyen sadece onlar mıydı? Değildi tabii.
Yazılı ve görsel medya, siyasiler de ilgisizdi.
İnsanca ve birlikte bir yaşam için ‘Paralampik Olimpiyatları’dan yükselen insanlığın evrensel sesine ses vermeliyiz. Evet, önyargıları yıkıyorlar ve yeni engelsiz bir dünya kuruyorlar, bunun için yeni bir adım atma ve ezberleri bozma zamanıdır. Haydi Türkiye bir adım da sen at, engelline sahip çık!
Yeni Şafak, 03.09.2012