AK Parti’nin Anayasa değişikliği paketine karşı yürütülecek engelleme kampanyasının ana teması epeydir belli: Yargı bağımsızlığı… Her türlü muhalefet oklarını Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmının Meclis tarafından seçilmesi noktasına yöneltmiş durumda. Aslında gerek CHP gerekse MHP değişikliğin bütününe karşı ama değişiklik önerilerinden birçoğuna karşı çıkmak o kadar zor ki, şu anda taktik olarak ağırlığı Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi meselesine vermek ve bu nokta etrafında bir kamuoyu yaratmak niyetinde görünüyorlar.
Doğrusunu isterseniz, AK Parti’nin teklifinde yer alan 19 üyeden 3’ünün Meclis tarafından seçilmesi önerisi bu konudaki beklentilerin çok altında. Besbelli ki hükümet de muhalefetin ağırlık merkezinin bu konu olacağını bildiğinden, uzlaşmacı bir çizgi izlediğini ortaya koymak amacıyla bu konudaki hedefini oldukça dar tutmuş.
Ama bu durum bile “yargı bağımsızlığı” konusunda kıyametler koparılmasını engellemeyecek ve önümüzdeki birkaç ayı, “siyasetin yargıyı avucunun içine almak istediği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlal edildiği” vaveylası ile geçireceğiz. Ve eğer değişiklik paketi Anayasa Mahkemesi’ne giderse yine bu maddeden gidecek. Muhtemeldir ki Anayasa Mahkemesi de, tıpkı türban değişikliği sırasında yaptığı gibi, bu defa da yapılan değişikliğin Anayasa’nın değişmez maddelerine aykırı olduğunu iddia ederek -geçen defa laiklik ilkesi demişlerdi, bu defa hukuk devleti ilkesi diyecekler- bozacak. Böylece bir kez daha, Anayasa Mahkemesi bizzat Anayasa’ya aykırı davranmış, yani değişmez maddelerle ilgili yorum tekelini kullanarak hakkı olmadığı halde yerindelik denetimi yapmış olacak. Böylece Anayasa Mahkemesi’nin, Meclis’in Anayasa değişikliği yapma yetkisini fiilen gasp ettiği ortaya çıkacak.
Ne var ki bu defa CHP’nin bu süreci Anayasa Mahkemesi yoluyla engellemesi geçen defaki kadar kolay görünmüyor.
Şöyle ki;
Eğer paket Meclis’ten 330 ile 367 arasında bir oyla çıkarsa, yapılması gereken şey değişikliğin derhal referanduma götürülmesi…
Peki CHP, değişikliği bu aşamada, yani referandumdan önce Anayasa Mahkemesi’ne götürebilir mi? Türkiye’de Anayasa hukukçularının büyük bir bölümü Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir davayı kabul etmemesi gerektiğine inanıyor. Çünkü yasalarımıza göre, bir Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi’ne götürülebilmesi için kanunlaşma sürecinin tamamlanmış olması gerekiyor. Oysa bu durumda söz konusu değişiklikleri ancak referandumda kabul edildiği takdirde kanunlaşma sürecini tamamlamış olacak.
Eğer Anayasa Mahkemesi bu aşamada davayı kabul ederse yeni bir hukuk skandalına imza atmış olur ve kararın meşruluğu son derece tartışmalı hale gelir. Hatta bazı hukukçulara göre, mahkeme “var olmayan bir yasayı iptal ettiği için” hükümetin de bu kararı yok sayma hakkı doğar.
CHP’nin değişiklikleri referandumdan sonra Anayasa Mahkemesi’ne götürmeye kalkması ise Anayasa Mahkemesi’ni çok daha zor bir pozisyona sokar. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin referandumdan çıkmış bir yasayı bozması durumunda, mahkeme doğrudan doğruya asli kurucu iktidarın -yani halkın- oyunu denetlemiş olur. Oysa Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir yetkisi kesinlikle yoktur; sadece parlamento üzerinde denetleyici bir yetkisi vardır.
Görüldüğü gibi, AK Parti’nin Anayasa değişikliği paketinin önünde son derece karmaşık, yıpratıcı ve sonu belli olmayan bir hukuki süreç uzanıyor. Bu süreç toplumun gözü önünde yaşanacak ve bütün toplum hukukun nasıl siyasi amaçlara oyuncak edildiğine, Anayasa’ya karşı takiye yapmak için yasa maddelerine ne taklalar attırıldığına; yargının yasamayı nasıl çepeçevre kuşatıp kıpırdayamaz hale getirdiğine tanık olacak.
Bu sayede toplumun büyük kesimi demokratik bir rejim kurmak için yargının yürütme ve yasama üzerinde kurduğu vesayetin mutlaka kırılması gerektiğine ikna olacak.
Ve Türkiye bu koşullarda seçime gidecek…
Bu koşullarda yapılacak bir seçimde, AK Parti’nin işleyeceği tek temanın, 21. yüzyılın Türkiye’sinin ihtiyaçlarına cevap veren yepyeni bir Anayasa yapmak üzere halktan yetki istemek olacağını tahmin etmek hiç zor değil.
Tabii, halkın böyle bir yetkiyi verip vermeyeceğini tahmin etmek de…
Bugün, 24.03.2010