Başbakan Erdoğan, “dün de bir akademisyen bizi zorda bıraktı” dedi.
Asıl amacım bu değildi, ama sonuçta öyle oldu.
***
Türkiye Milli Kültür Vakfı’nın toplantısında Özal’ı anlatırken, “yaşasaydı bugün ne yapardı?” başlığı altında şunları söylemiştim:
“Belki belirtmeye bile gerek yok, hiç kuşkusuz Demokratik Açılıma destek verirdi. Ne süreci sabote etmeye çalışan ulusalcı provokatörlere teslim olurdu, ne de bazı DTP’lilerin hatalarına”.
“AKP’yi ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı”na karşı Genelkurmay Başkanı’ndan orduda gereğini yapmasını beklemez, onu derhal görevden alırdı. Belki bir basın toplantısı düzenler, ‘şunları şunları görevden alıyoruz, yerlerine de şunları atıyoruz’ derdi. Belki de genelkurmay başkanı görevden alındığını televizyondan öğrenirdi ”.
***
Başbakan Erdoğan orada olmasaydı da bunları söyleyecektim. O’nun geleceğini öğrendiğimde de metinden çıkarmadım. Hatta bunu bir fırsat olarak gördüm.
Bunların Başbakan’ın huzurunda dile getirilmesinin bu ülkedeki adalet ve demokrasi mücadelesine katkı anlamına da geleceğini düşündüm.
O’nu zorda bırakacağımı biliyordum. Ama yukarıda da belirttiğim gibi asıl amacım bu değildi.
Açıkçası bu kadar etkili olacağını da ummuyordum. Ama Baudrillard’ı haklı çıkaran bir şey oldu, kitle bu sözleri uzun süre ve hararetle alkışlayarak mesaja kendi damgasını çok daha güçlü bir biçimde vurdu. O artık salonun mesajıydı.
***
Star yazarı Şamil Tayyar, Özal konusunda bana katılmıyor.
Yazısında haklı olduğu noktalar var, ama benim Özal ile ilgili tespitimi “akademisyen fantezisi”ne indirgemesi haksızlık (Bu durumda kendi yaklaşımı da “realist” oluyor). Sonuçta ikimiz de bir geçmiş ve bugün okuması yapıyoruz, o kadar.
Doğru, “Özal, ara rejim döneminden sıyrılıncaya kadar iktidarı Kenan Evren ve arkadaşlarıyla paylaştı”, ama sıyrılıncaya kadar. Sonra elinden geldiğince oligarşiyi tasfiye etmeye çalıştı.
Özal ile ilgili falanca tarihte yaşanmış kulis bilgilerine vakıf olmayabilirim, ama Özal’ın genel siyasi kariyerinden ve tarzından çıkardığım sonuç bu ve onu dile getiriyorum. Anekdotlar, kulis bilgileri ve anılar bazen çok aydınlatıcıdır; ama çok yanıltıcı da olabilir.
Siyasetçi elbette sadece akademisyenin sözüyle hareket etmez. Ama akademisyen de her sözü sadece siyasetçi o sözle hareket edecek diye söylemez.
***
Ak Parti bugün Türkiye’deki siyasi mücadelede demokrat güçlerin destekleyebileceği tek büyük aktör. Özal ANAP’ı da öyleydi. O zamanlar ideal bir demokrasi adına anti-Özal koalisyonuna katılan çevreler, alternatifin Demirel olduğu vahim gerçeğini ihmal etmişlerdi.
Ak Parti’nin alternatifleri de CHP ve MHP.
Ama alternatiflerini göz önüne almak, hükümetin demokrasi standardına teslim olmayı gerektirmez. Hukuk ve adalet mücadelesi de hükümetlerin ve liderlerin iradesine bırakılamaz. Bizim aşağıdan güçlü bir basınçla, daha ileri bir noktadan, tökezlediklerinde onları destekleyerek, yanlış yaptıklarında yüksek sesle uyararak çıtayı yukarıya itmemiz gerek.
***
Başbakan Başbuğ’u görevden alır mı almaz mı bilmem, ama ben bir hukuk devletinde olması gerekeni söylemeliydim.
Öyle de yaptım.
Star, 10.11.2009