Otoriteryenizmin tanımlamakta zorlandığı kontrol edilemeyen siyasal sistem
Düşünmekte zorlanmayacağımız bazı durumlar vardır. Bir siyasal sistemin kontrolcülük noktasında iki kavram arasında yönetilmeye çalışılması bunlardan biridir. Siyasalı, toplumu, bireyi kontrol etme noktasında kendini var eden totaliterizmin ve otoriterizmin başarılı olduğu bazı noktalar vardır. Totaliterizm ve otoriterizm kontrol edemedikleri ile de güçlerinden kaybetmeye meyillidir. Özellikle totaliterizmin gücünü kontrol etme noktasında kaybetmesini beklemek biraz hayalcilik olsa da otoriterizmin bu noktada kontrolcülükten daha uzak olabilmesi mümkündür ve mümkün olmuştur. Eğer otoriterizm devlet tarafından kendi doğru bildiklerini siyasal özne olarak tanımlanabilecek topluma ve bireye dayatma noktasında etkinse bu otoriterizmin tanımından ve içeriğinden kaynaklanmaktadır. Bireycilik perspektifinden otoriterizmin dayatmaları korkulacak haller olarak karşımıza çıkar. Bu noktalarda bireyin kendini koruması da zor olabilir. Peki bireyi otoriterizmin belki de tanımından gelen baskıcılığından koruyabilecek olan nedir? Şöyle de söyleyebiliriz: Bireyin böyle bir korumaya ihtiyacı var mıdır? Cevap vermek zor olsa da bireyin korunması noktasının önemini kavrayarak bireyi koruyucu cevaplar geliştirmek durumunda kalabiliriz.
Totaliterizmden doğal olarak uzak olan otoriterizmin ona benzer kontrolcülüğü birey lehine siyasalda boş bir alan bırakmaktadır. Otoriter siyasal yapının tanımlandığı “varlık” olarak devlet hâkim olduğu alanlarda istediklerini topluluklara, topluma ve bireylere dayatma noktasında isteklidir. İstekli olduğu kadar bu durumu dayatmaya muktedir de olabilen devlet, devlet dışı siyasal varlıkların yaşamlarına her alanda müdahale edememesi siyasalda bir boşluk bırakmaktadır. Biz bu boşluğa yönetilemeyen veya yönetilmeyen alan da diyebiliriz. Bu bize tartışmalı gelebilir; gelmelidir de. Kendini zorlama ve icbar üzerinden tanımlayan bir yapı siyasalda nasıl boşluk bırakabilir? Gerçekten de cevaplaması zor gibi görünmektedir, bu soru. Fakat devletin sahip olduğu otoriterizmin kendi sınırları içinde kalması birey ve toplum lehine bir “kurtarılmış” alan bırakır. Toplum ve birey bu alan içerisinde siyasalda var olurken kendi siyasallarını da oluşturabilme noktasında şanslı olabilir. Devletten uzaklaşmak negatif özgürlük ve negatif özgürlüğün kullanımı anlamlarında ise, otoriteryenlikten uzak bir alanın varlığından söz edebiliriz. Bu alanın gerçekten toplum ve bireye fayda getirip getirmediğini irdelemeliyiz. Ahlâkî açıdan, kontrol edilemeyen alanda kendiliğinden doğan bir düzenin, siyasal öznelerinin mutlak hâkimiyetini getirdiği noktanın doğruluğunu da düşünmek durumundayız.
Otoriterizm bireye buyurganlık uygularken bireyin otoriterizme karşı kendini savunması
Devlet tarafından kontrol edilemeyen alan ne kadar artarsa bireyin var oluşu da o kadar artar. Bireyin özgürlüğü ve serbestliği açısından kritik olan bu hâkim olunacak alan, siyasal içinde bireyin aynı zamanda otoriter özellikler sergilemek konusunda eksikliği olmayan ve olmayabilecek olan devlete karşı kendi doğruları doğrultusunda yaşamasını kolaylaştırır. Otoriteryenizm toplum ve bireye uygulamaya çalıştığı kendi keyfiliği kendi sınırları içinde kalırsa birey kendini otoriteryenizmden bir parça da olsa bağışık ve bağımsız tutar. Birey için son derece önemli avantaj sağlayan bu durum, bireyin devlete karşı kendini savunmacı konuma getirmesi noktasında birey için önemlidir de.
Evet otoriterliğin kendini dayatması durumunu biliriz ve bu dayatmaların uygulanma alanları konusunda birey bakımından endişeler taşırız. Aynı zamanda şunu da belirtmeliyiz ki, ekonominin tamamen ve merkezden planlanamazlığını biliyorsak aynı ölçüde otoriteryenizmin sınırlılığını da bilebiliriz. ‘Planlanamaz’ı planlamaya çalışmaya çalışan bir otoriterizmin arkasında kontrol edilemeyen yer bırakması kaçınılmazdır. Konu eğer totaliterizm olsaydı bunu söyleyemezdik. Bireyin yaşamının her alanını kontrol etmekte başarılı ve kararlı olan totaliterizmin yanında otoriterizm kendi içinde bu konuda yetersiz kalır. Diğer siyasal varlıkları kontrol etmek ve onları baskı altında tutmak konusunda geri ve yetersiz kaldıkça bir yapı, eğer baskıcı ise, kendini var etmek konusunda sadece kendi alanında başarılı olabilecektir.
Totaliterizm gibi otoriterizm de aslında kendi alanını genişletme eğilimindedir. Otoriterizmin totaliterizmden farklı olarak toplumun bir kesimini kendi çıkarları doğrultusunda mobilize etmekte başarısız olduğu açıksa da, otoriterizm genişlemek konusunda isteksiz de değildir. Bu genişleme isteği siyasalın kontrol edilemez alanını daralttığı gibi bireyin kontrol edilme halini de o kadar olasılaştırır. Özne olarak bireyin bağımsız varlığı odak noktasıysa bu durumun yarattığı ve yaratacağı tehdidin boyutu ortadadır.
Üç noktanın birleşimi ve üç tanımın kesişme noktası
Uluslararası ilişkilerin güç değişimi teorisinde olduğu gibi birbirleri ile kesişen güçler, kesişim noktasında aralarında çatışma yaratırlar. Hem otoriteryenizmin, hem kontrol edilemeyen alanın, hem de birey ve bireyin varlığının, bir noktada kesişme olasılığı vardır. Üzerine düşünmesi gerekli ve ilginç olan bu durumun hangi öğenin çıkarına olacağını da tahmin etmeye çalışmak gerekmektedir.
Devletin otoriter baskıcılığı, otoriterizmin kısıtlı ama etkili dayatmaları, en azından bir istek ve arzu olarak oluşmasını isteyebileceğimiz kontrol edilemeyen siyasal alan, ayrıca bireyin bağımsız var oluşu. Her biri kesişme noktasında yeni bir siyasal durum yaratma potansiyeline de sahiptir. Birbirleri arasındaki bu mücadele sonrasında her biri yeni konumuna kavuşabilir. Bağımsız birey, kontrol edilemeyen alan, otoriterizm ve otoriter devlet aleyhine daha geniş bir alanda etkili olmaya çalışırken otoriterizm de kendi varlığı ve tanımı el verdiğince diğerleri üzerinde etkili olmaya çabalar. Aralarında gerçekleşecek ve belki de birçok zamanda gerçekleşen mücadelenin mutlak bir sonucunun olacağını söylemem mümkün değildir. Bir süreç olan siyaset ve siyasal mücadele bize bunu anlatır. Beklentiler ve gelecek tahminlerinin belirsizliği göstergelerdir.
Bu problemler içinde ve farklı alanların hâkim olma arayışında bir tarafta yer alabilirsiniz. Yer aldığınız noktada kendi açınızdan haklılıklarınızı da ortaya koymaya çalışabilirsiniz. Kontrol edilemeyen alanın bireyin bağımsızlığı ile olan ortaklığı ve tanım benzeşmeleri otoriterizmin aleyhine işlemeye devam edecektir. Otoriterizm gelişme potansiyeli içinde, bu alanları ortadan kaldırma veya en azından geriletmeye çalışacaktır. Geriletmeye çalıştığı ölçüde kendi tanımına yaklaşacak ve etkin olacaktır. Bireyin bağımsızlığı her ne kadar tek öge olarak kontrol edilemeyen alana bağlı olmasa da aralarındaki ortaklık hayatta kalmalarına yardımcı olur. Süreçlerin anlatacakları özellikle otoriterizmin genişleme arzusunu sınayacak ve siyasal özneler arasındaki mücadeleyi biraz daha keskinleştirme ihtimalini içinde taşımaya devam edecektir.