Osmanlı hanedanından bir liberal aydın: Prens Sabahaddin Bey

Prens Sabahaddin Bey, II. Abdulhamit’in kız kardeşi Seniha Sultan’ın oğlu, Sultan Abdulmecit’in torunudur. Birçok kaynağa göre sosyoloji alanında çalışmalar yapan ilk Türk isimlerden biri olarak kabul edilen Sabahaddin Bey, Osmanlı-Türk toplum yapısına dair çok önemli tespit ve gözlemlerde bulunmuştur. Siyasî ve iktisadî alanda Osmanlı’nın kurtuluşu için liberal tezlere dayanan çözüm önerileri ortaya koymuştur.

Fransız İhtilâli’nin ardından toplumsal yapıdaki problemler farklı meslek gruplarındaki aydınları bu sorunları çözmeye itmiştir. Bu süreç içerisinde sosyoloji (toplumbilimi) adında bir bilim dalı ortaya çıkmış, A. Comte ve Le Play bu ‘yeni’ bilim dalının gelişmesinde iki farklı akıma öncülük etmişlerdir.

Le Play, toplumbilimine gözlem tekniğini ilk olarak getiren ve uygulayan kişidir. Le Play, araştırma birimi olarak aileyi kabul etmiş, ailenin toplumu temsil eden bir prototip olduğunu iddia etmiştir.

Prens Sabahaddin’in Le Play geleneğiyle tanışması, İstibdat Dönemi’nde gittiği Paris’in sokaklarında gezerken karşılaştığı bir kitap aracılığıyla olmuştur. Edmond Demolins’in Anglo-Saksonların Faikiyelerinin  (üstünlüklerinin) Sebebi Nedir? isimli bu kitabını aldığı gece okuyarak bitiren Prens, daha sonra bu yazarın diğer kitaplarını da bulup, okumuştur.  Kitaplarını okuduktan sonra  Demolins ile tanışan ve dostluk kuran Prens Sabahaddin Bey, Science Social /Sosyal bilimler Cemiyeti’ne girmiş ve sosyoloji alanında çalışmalar yapmaya başlamıştır.

Prens, Demolins’in bu görüşlerini okuyup, Le Play okulunu benimsedikten sonra, toplumları kabaca; cemaatçi toplumlar (formations communautaires) ve hususiyetçi/bireyci toplumlar (formations particularistes) olarak ikiye ayıran Sabahaddin Bey, Türk toplum yapısının çok sıkı bir cemaatçi formülasyona sahip olduğunu belirtmiştir.

Prens Sabahaddin, her ne kadar Le Play okulunun takipçilerinden olsa da, toplumun temel yapıtaşının ne olduğu konusunda Le Play’den farklı düşünmüştür. O, Le Play gibi aileyi değil direkt olarak bireyi toplumun en küçük yapıtaşı olarak kabul etmiştir. Prens, bu düşüncesini şu sözüyle ifade etmiştir: “Bir toplumun, bir devletin temelini fertler teşkil eder. Toplumu kuran, ona varlık bütünlüğü ve yaşama gücü kazandıran fert olduğu için, sosyolojinin işe, fertleri ele alarak başlaması gerekir. Fert, toplum için değil; toplum, fert içindir.”

Aile yapısından, devlet yapılanmasına kadar Türk toplumunun her kesiminde var olan bu gerçeklik, bireyin ön plana çıkmasını yıllarca engellemiş ve toplumu küçük, kapalı yapılardan oluşan bir bütün haline getirmiştir. Sabahaddin Bey’e göre bu zihniyetin değişmemesi durumunda Osmanlı zamanla güç kaybedecektir ki öyle de olmuştur.

Prens’in eserlerinde ısrarla üzerinde durduğu iki kavram “Adem-i Merkeziyetçilik” ve “Şahsî Teşebbüs”tür.  Ona göre, Osmanlı’nın yıkılma sürecine girmesindeki en temel sebep özel teşebbüse imkân vermeyen iktisat yapısıdır.  Osmanlı ekonomisi katı devletçi bir yapıya sahiptir ve bu toplumun ve bireylerin zenginliğinin önündeki en büyük problemdir. Bireylerin ve toplumların zenginleşemediği, servet oluşturamadığı bir sistemde ise fakirlik ve sefalet baş gösterir. Zaman içinde devletler de bundan payını alır ve güç kaybeder. Sabahaddin Bey, bu sistemin değişmesi, özel teşebbüsün önünün açılması ve yatırımların desteklenmesi gerektiğini söyler.

Yaşadığı dönemdeki diğer aydınlardan farklı olarak, katı merkeziyetçi fikirlere sahip olmayan, adem-i merkeziyetçiliği savunan Prens’e göre bireyler kendi ilgilerine göre eğitim görmeli (bu eğitim sadece okulda değil hayatın her anında olmalı), girişimde bulunmaktan kaçınmamalı ve piyasaya dahil olmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Prens,  özel ve bireyci eğitimin önemini “Devletin idare biçiminin değiştirilmesiyle, yenileşme ve reform olmaz. Reform, ancak fert hayatının gelişimini durduran, özel teşebbüsü önleyen kurumların değiştirilmesi, yenilerinin kurulmasıyla olur. Türkiye’de yapılması gereken en önemli yenilik, eğitim ve öğretim düzeninde olmalıdır.” sözüyle açıklamıştır.

2. Meşrutiyet’in ilan edilmesinin ardından, liberal fikirleri uygulayabilmek amacıyla Osmanlı Ahrar Fırkası’nı kurarak seçime girmiş, fakat o yıllarda, özellikle milliyetçi söylemlerin popülaritesi ve askeriye içerisindeki yapılanması sayesinde söz sahibi olan İttihat ve Terakki Partisi seçimlerde ezici bir üstünlük sağlayarak iktidarı ele geçirmiştir. Bu yıla kadar Osmanlıyı yönetenleri ve hanedanlık sistemini sıkça eleştiren Sabahaddin Bey, bu olaydan sonra İttihat ve Terakki Partisini de ağır şekilde eleştirmiştir. Prense göre, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı’nın hali hazırda kötü olan durumunu daha kötü hale getirmiş ve çöküşü hızlandırmıştır.

O yıllarda İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni  destekleyen  aydınlar, merkeziyetçiliğin artmasına, totalitarizmin yükselmesine sebep olmuşlardır.  Farklılıklar yok sayılmış, bireylerin ekonomik özgürlüğü sağlanmamış, sonuç olarak da 600 yıllık bir imparatorluğun çöküşü kaçınılmaz hale getirilmiştir.

İttihatçı zihniyetin 100 yıldır egemen olduğu ülkemizde, Prens Sabahaddin Bey’in kurtuluş reçetesi; görüşleri ve analizleri hâlâ faydalanılabilecek  bir yol haritası olarak önümüzde duruyor.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et