Eğer mesele baştan, Twitter yetkililerinin Türkiye’de alınan bazı yargı kararlarının gereğini yapmaması yüzünden ve bu kararlar uygulanıncaya kadar geçici olarak kapatılması olarak ortaya konsaydı, problem halledilince hemen açacağız denseydi, yine itiraz ederdik, yine böyle bir problem yüzünden milyonların ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmaya hakkınız yok derdik. Ama tablo bugünkü gibi olmazdı.
Mesele böyle ortaya konmadı; mesele Başbakan tarafından“kökünü kazımak” olarak ortaya kondu. Ve tabii ki bu bir dil sürçmesi değildi; o sözcüğün arkasında açıklığa, saydamlığa, kendi kontrolü dışında var olan bir iletişim alanına karşı duyulan büyük nefret vardı. Ancak bu alanı varoluşsal bir tehdit olarak algılayan biri “kökünü kazımak”tan söz edebilirdi.
Ve devam edildi: “Uluslararası camia şöyle der, böyle der; beni hiç ilgilendirmiyor. Türkiye devletinin gücünü görecekler!”
Oysa bu gördüğümüz şey Türkiye devletinin gücü değil; bu sadece Başbakan’ın gücü ve bu gücün bu şekilde kontrolsüz, fevri ve keyfi bir şekilde kullanılışının en vahim sonuçlarından birini yaşıyoruz bugün.
Sayın Başbakan bir zamanlar çok yakından ilgilenirdi uluslararası camianın düşünceleriyle… Şimdi artık ilgilenmiyorsa bu zaten yeteri kadar vahim bir durum. Ama daha vahimi de şu: Artık onu ilgilendirmemesi bizi de ilgilendirmediği anlamını taşımıyor. Ama o, yönettiği toplumun global dünyanın bir parçası olmak için yanıp tutuştuğuna hiç aldırmadan; bir kararıyla bizi uluslararası toplum nezdinde dibe batırmakta, bizi dünya önünde utandırmakta, bizim irademizi hiçe saymakta bir an bile tereddüt etmiyor.
Neden bu gözü karalık? Neden bu panik hali? Nereden kaynaklanıyor bu “gemileri yakma” tavrı?
Korkarım ki şu anda toplum, bu sorunun cevabını her zamankinden daha çok merak ediyor.
AK Parti’nin akil insanları nerelerdesiniz?
AK Parti iktidarı bu ülkenin başına gelen en güzel şeylerden biriydi. Daha demokratik bir Türkiye için 40 yıldır mücadele eden insanlardan biri olarak şu son 15 yılda, ülkenin makus talihinin tersine dönüşüne, hayal bile edemeyeceğimiz dönüşümlerin gerçekleşmesine tanıklık ettim. O kadar ki, sık sık “yoksa rüya mı bütün bunlar” diye gözlerimi ovuşturdum.
Şimdi, 12 yıl boyunca tuğla tuğla inşa edilen bütün o yapıların geçirdiği şiddetli sarsıntıları, ortaya çıkan derin çatlakları izlerken yüreğim yanıyor.
Benim bu kadar yüreğim yanıyor da, bu partiye taa ilk gününden beri emek vermiş, onu çocuğu gibi büyütmüş insanların; AK Parti’nin akil insanlarının yüreği yanmıyor mu?
Şimdi konuşmayacaklarsa ne zaman konuşacaklar? Şimdi bu gidişata dur demeyeceklerse sonra çok geç kalmış olmayacaklar mı?
Bu partiye inanmış; onu güvenleriyle, sevgileriyle, coşkularıyla bugüne taşımış milyonlar? Onlar o muhteşem sağduyularıyla bu partiye çıkış yolunu göstermeyecek mi?
Hâlâ hiçbir şey için geç değil… Ama çok fazla zaman da kalmadı.
x x x
Yazık… Halbuki ben bugün Nevruz’u yazacaktım.
Bugün, 22.03.2014