Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne; “27 Mayıs cumhuriyetin nitelikleri dahil olmak üzere her şeye karşı bir darbe. Bugün Atatürk inkılaplarına ters düşen zümre neresi ona bakmak lazım. Atatürk devrimlerini dikta yönetiminin gerekçesi olarak kullananlar var. Çeteleşme de 27 Mayıs’la başladı. Ergenekon tipi örgütler de bu ruhtan besleniyorlar. Bir çete operasyonu Türkiye’yi ele geçirmiş” diyor.
Bütün darbeler kötüdür. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan… hepsi iktidarı ele geçirmek için laikliğin yıpratıldığını, cumhuriyetin tehlike altında olduğunu, milli birlik ve beraberliğimizin dinamitlendiğini, siyasilerin gaflet, dalalet hatta derin hıyanet içinde olduklarını dillendirdiler. Her darbe halka karşıdır, halkın iradesine başkaldırıdır. Sizin için neyi iyi olduğuna ancak ben karar veririm küstahlığı, hatta çılgınlığıdır.
Bunlar haddini aşmış, gücünü elindeki silahtan, devlet görevindeyken gasbettiği imkanlardan alan çeteci zihniyetin demokrasiye isyanıdır. Her darbe ve her darbe girişimi suçtur. Bizde bu suç, suçluların yüzüne okunmadığından süreklilik kazanmış bir darbeler tarihi vardır. Hatta kahraman darbecilerimiz de. Bütün darbeler kötüdür, bütün darbeciler suçludur. Ve bu yola tevessül edenlerin tamamı travma geçirmiş, fikri saplantılı, kendini “kurtarıcı” gören ruh hali sakat kişilerdir. Ergenekon Terör Örgütü üzerinden şimdi bütün darbecilerle, ilham kaynaklarıyla hesaplaşma zamanı. Son darbecileri uğurlamanın hazzını yaşarken bu “büyük insanlık suçunu” yüzlerine öyle bir kararlılıkla okuyalım ki, tarihin sonraki serüvenlerinde kimse darbeci insan türüne rastlamasın.
Röportaj: Mehmet Gündem
Devrimler dramatik midir travmatik midir?
Şerif Mardin’e göre Atatürk devrimleri devrim değil, hızlandırılmış reformlardır.
Neden?
Çok köklü değişikliklere devrim denir. Cumhuriyet aslında Tanzimat’la başlayan reformların sonucu ama toplumda bir travma yaratıyor. Cumhuriyet entelijansiyasının rasyonalite dışı, toplumu imar etme, kurma, yaratma gibi son derece şehevi bir arka planı var.
Peki Cumhuriyet sivil bir proje miydi?
Bunda askerin siyaset dışına yerleştirilmesi planı da var. Fakat 1960’ta tarihi askerin siyaset üzerindeki ağırlığı diye yeniden yazdık.
Bu bir travma mı?
Evet. 27 Mayıs etkisi hâlâ süren bir büyük kırılmadır.
TRAVMASIZ DEVRİM OLMAZ
Dengir Fırat’ın sözünü ettiği travma nedir?
Tartışılacak bir tarafı yok, yeni bir devlet kuruldu halka bir proje uygulanıyor. Cumhuriyet devrimlerinin travma yaratmadığını söylemek cumhuriyeti küçümsemek olur.
İmparatorluğun kaybedilmesinin oluşturduğu travma cumhuriyetin oluşturduğu travmadan daha mı az?
Bunu bir sebep sonuç ilişkisi olarak görmek lazım. Cumhuriyeti kuran kadrolar ağırlıklı Makedon ve Çerkes’dir.
Her ikisi de ana vatanlarını kaybetmiş insanlardır. Bu, cumhuriyeti anlamak için çok önemli bir nokta. Bir de çok büyük bir aydın birikiminin tüketilmesi söz konusudur.
Bu durum kurucu kadroda nasıl bir psikoloji oluşturdu?
Cumhuriyeti kuran kadroların kâbusları devrimler için itici güç oldu. O kadar büyük bir travma yaşamışlar ki yeni cumhuriyeti sağlamlaştırmak için toplumun geleneklerini değiştirmeye girişiyorlar. Bu arzunun arkasında bu neslin yaşadığı travmaları dikkate almak lazım. Cumhuriyetin kurulmasında Anadolu halkının çok fazla payı yoktur.
Neden?
Bu tesadüf değil. Anavatanlarını kaybetmiş insanlar bunlar. O acıyı derinden yaşamışlar. Anadolu düşman çizmesini, yurt kaybetmeyi tatmamış. Bakın, cumhuriyetin kurucusu Atatürk anavatanını kaybetmiş biridir.
Bu duygu cumhuriyete nasıl yansımış?
Tam anlamıyla travma…
27 MAYIS ATATÜRK’E DARBEDİR
27 Mayıs etkisi hâlâ süren büyük bir travmadır dediniz. 27 Mayıs’la temel niteliklerde ne değişiyor?
27 Mayıs cumhuriyetin nitelikleri dahil olmak üzere her şeye karşı bir darbe. Atatürk inkılaplarına ters düşen zümre neresi ona bakmak lazım. Atatürk devrimlerini iktidarı gaspetmek, dikta yönetiminin gerekçesi olarak kullanmak isteyenlerin yol açtığı travma, cumhuriyet tarihi boyunca karşılaştığımız en büyük travmalar dizisi olmadı mı?
Çeteleşme 27 Mayıs’la mı başlıyor?
Pekçok şeyin dönem noktası 27 Mayıs’tır. Halk aşağılandı, devletle halk arasına mesafe girdi. Demokratik tecrübe bıçakla kesildi. Senin seçtiğini biz asarız dediler halka.
Yani?
Biz bugün üniversitelerde, yargıda ve orduda cumhuriyetin kurduğu düzeni değil 27 Mayıs’ın kurduğu düzeni yaşatıyoruz. Çeteci, Baascı azınlık iktidarının kurduğu düzeni.
ATATÜRK’Ü RUHANİLEŞTİRDİLER
İnönü der ki; “Artık Atatürk devrine dönemeyiz. Ülkeyi ihtilal metotlarıyla idare edemeyiz. Vatandaş reyini istediği gibi kullanacaktır…”
Bu mezardan gelen bir ses, bunun bir karşılığı yok. Arkaik bir iktidar yapısını sürdürmek için ölüyü diriltmeye çalışıyoruz. Bugün Kemalizm’in hiçbir ilkesinin karşılığı yok.
Bu durumda Atatürk ruhani bir lider mi?
Atatürk’ün ilahi, kutsi bir kişiliğe dönüştürülmesi, onun üzerinden toplumun tahakküm altına alınması niyetleri hep oldu ama bu Atatürk’e aykırıdır.
CİNAYETLE DEVLET YAŞAMAZ
Bu iktidarın kırılma anı olarak tarihe geçen Şemdinli hadisesi de 27 Mayıs ruhundan mı besleniyor?
Şemdinli çok önemli bir turnusol kağıdıydı. Şemdinli’nin üzerine gidilseydi bugün böyle olmazdı. Hâlâ cinayetle devleti yaşatacağını düşünenler var. Şemdinli “eğer PKK yapmıyorsa PKK terörünü de biz yaparız” şeklinde bir mantığın eseriydi. Bugün orduda iki eğilim çatışıyor.
Sarıkız, Ayışığı darbe girişimleri, en son Taraf’ın yayınladığı “Bilgi destek eylem planı” bu çatışmanın yansımaları mı?
Bunlar da o sorunun bir parçası. 1951’de NATO’ya girdik 53’te Sovyet tehlikesine karşı Özel Harp Dairesi kuruldu… 1989’da Sovyetler yıkıldı. Geçen sene Özel Harp Dairesi ve Özel Kuvvetler Komutanlığı ile ilgili tartışmalar üzerine Genelkurmay; “Bu birim, soğuk savaş yıllarında özellikle Sovyet yayılmasına karşı gayrinizami savaşı örgütlemek için kurulmuştur, çok önemli görevler yerine getirmiştir” dedi.
ERGENEKON PKK GİBİ…
Bu anlamda Ergenekon yapılanmasını nasıl görüyorsunuz?
Ergenekon, bir siyasî parti. Devlet iktidarını ele geçirme veya kontrol altına alma amacını taşıyor. Komünist ve faşist partiler gibi illegal yapı ve yöntemler kullanıyor. Gizlilik içinde iş görüyor. Paramiliter bir örgüt, ancak militer yapı merkezde yer aldığına göre faşist gizli partilerin hiyerarşik ve otoriter yapısına daha yakın. İçinde şiddet usullerini kullanacak niteliğe uygun aparatlar bulunuyor.
Nedir Ergenekon’un asıl hedefi?
Gayrınizamî savaş yöntemleri ile toplumu ve siyaseti bir hiyerarşiye bağlama fikri, Ergenekon yapılanmasının temel hareket noktasını oluşturuyor. Atatürkçülüğün üçüncü dünya solculuğu versiyonu, laikliğin inadına demokrat olmayan militan bir yorumu, dünyada olup biten her şeyi komplo olarak niteleyen anti-küreselleşmeci bir ulusalcılık bu kontrolün ideolojik dayanaklarını oluşturuyor.
Bu fikir kimlere cazip geliyor?
Türkiye’de geleneksel bürokratik solculuğun iktidar şansının fiilen olmaması, muhafazakâr merkez partilerin etki menzili dışında kalanlar için bu örgütlenmeyi bilinçsizce de olsa bir cazibe merkezine dönüştürüyor. Savcılığın soruşturmasına karşı kampanya yürütenlerin çıkarttığı sesler, bu illegal siyasî partiye kitle desteği hakkında fikir veriyor.
Şimdi tasfiye mi ediliyor?
Türk devletinin bekası, milletin saadeti ve ülkenin güvenliği için bu örgütün deşifre edilerek tasfiye edilmesi şart.
CHP İLE ÖRTÜŞÜYOR
Deniz Baykal darbe girişimlerini görmezden geliyor, geri zekalıların inanacağı şey diyor. Neden Ergenekon’a sahip çıkıyor?
Ergenekon’un kirli ideolojisi CHP’yi ve CHP’lileri de hedef müşteri kitlesi olarak görüyor. Ergenekon ile CHP arasında ideolojik düzeyde organik bir bağ var. Bu bağı PKK ile DTP arasındaki bağın ideolojik yönüne benzetmek mümkün. Ergenekon da PKK gibi şiddet yöntemlerini benimseyen siyasi bir örgüt. Ulusalcılık adı verilen ideoloji ile kendini ifade ediyor ve bu ideoloji aracılığıyla kitle desteği elde etmeye çalışıyor. Genel Başkanı cezaevinde olan İP gibi, organik uzantısı olan siyasi partilerin yanında, CHP’nin ve CHP’lilerin siyasi dünyası ve endişeleri ile çok geniş bir ortak paydaya sahip görünüyor.
CHP sandıktan iktidar yolunu kendine kapalı gördüğü için mi böyle davranıyor?
CHP’ye gönül veren kitlelerin iktidar umutları yok. Bu yüzden ulusalcı dozda bir askerî darbeye gönüllü veya kerhen sıcak bakan CHP’liler var. Ergenekon terör örgütünün beslendiği kesim de, umudunu darbeye bağlayanlardan meydana geliyor…
CHP gerçek bir parti olsaydı herkes rahatlardı
Ordu bir devrim muhafızı, iç güvenlik ünitesi gibi mi algılanıyor?
Eğer böyle olursa, kendi halkına karşı gayri nizami savaş yürüten bir yapı varmış gibi algılamalar olur. Önümüzdeki seçimde iktidara gelmesi muhtemel bir CHP olsaydı ne asker muhtıra verir, ne yargı böyle olur, ne de üniversiteler hop oturur hop kalkardı.
Kurumlar da travma yaşadıkları için travmatik mi davranıyorlar bu süreçte?
AK Parti’yi iktidara getiren bu korkular oldu. 60 darbesi olmasaydı 61’de CHP değişecekti Türkiye iki partili bir düzene girecekti.
Kim kimi kullanıyor?
CHP beceriksiz bir parti, askerlerin kendisine verdiği rolün bir iktidar alanı yarattığını düşünüyor.
“TSK bir dernek mi” diye neden sordunuz?
Bir siyasi parti gibi duruyor. Bilgi Eylem Destek Planı’ndaki vurgularına dikkat edin orada TSK kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine koyuyor, tam anlamıyla bir siyasi vizyon var.
Travma bir darbeye dönüşür mü?
Bir toplumun “ne zaman darbe olacak” endişesi ile yaşamasından daha büyük travma mı olur. Aslında bir yargı darbesinin içindeyiz.
Sonuç olarak askeri darbeden farklı mı?
İyi tarafları var, yargıçlarla akıl ve mantık sınırları içinde bir ilişki kurabilirsiniz. Bunu askerleri aşağılamak için söylemiyorum, Taha Akyol’un naklettiği Çevik Bir’e ait bir anekdot var; Aydın Doğan’la birlikte gazeteye geliyor. Taha Akyol’un “biraz sosyologlara danışsanız” sözüne Çevik Bir, “onlar bizim kafamızı karıştırıyor” diye karşılık veriyor.
Darbe yapanlar zor durumda
Bu darbeden uyanacak mıyız, AKP kapatılmayabilir mi?
Bence kapatılmayacak. Darbe adı üstünde vurduğunuz zaman bir dağılmanın olması lazım. Şimdi bu ham bir hayal, darbeden bir sonuç çıkmaz. Anayasa Mahkemesi de son kararıyla varlık sebebini kaybetti. Buna parti kapatmayı da ilave ederlerse yargı diye bir şey kalmaz. Ben bunu bir intihar eylemi olarak görüyorum. Bu süreci devlet içindeki iktidarın çıkarlarına göre oluşmuş bir koalisyon yürütüyor.
Medya?…
Medya sonuca bakacak etki alanını muhafaza etmeye çalışacak. Mesela TÜSİAD’ın önerisi önemli, demokrasiye tam uygun olmasa da sonuç itibarıyla bu darbenin başarısız olduğu tescil edilmiş vaziyette. Tıpkı 27 Nisan bildirisi gibi.
Başbakan farkında mı?
Çok emin değilim ama biraz geri çekileceğini, uyum aradıklarını düşünüyorum.
BAŞBUĞ YARALI…
Başbuğ ile görüşmeyi bu bağlamda mı değerlendiriyorsunuz?
Uzlaşma arayışı Başbuğ’dan geliyor, zor durumda olan o. Büyükanıt da yaralı bir şekilde oturmuştu o koltuğa. Bu buluşma da Başbuğ’u yaralı hale getirdi. Sonuç itibarıyla bu görüşmenin ardından sular durulmaya başladı. Taç giyen baş akıllanır diye bir söz var.
Laiklik azınlık iktidarının aracı
Cumhuriyetin ürettiği değer olarak bugün sadece laikliği konuşuyoruz, başka bir değer yok mu?
Laiklik toplumda sayıca az olanları korumak için geliştirilmiş bir prensiptir, çoğunluk zaten güçlüdür. Biz toplumun geniş kitlelerine itiraz ve azınlığın iktidarını meşrulaştırmak için kullanılıyor.
Laiklik bir yaşam tarzı olabilir mi?
“AKP’nin laikliği yaşam tarzı olarak kabul etmemesi bile kapatılması için yeterli” diyen yazarlar var. Böyle bir yaşam tarzı yok. Dini inancın belirlediği bir hayat alanına düşmanca bakarak laikliği savunursanız, laikliği de karşı bir din olarak savunursunuz. Öyle bir felsefi müracaatta karşınıza pozitivizm çıkar. Fakat laikliğe uygun, bilime dayalı yaşam ne demek buna cevap veremezler. Kimsesinin bilmediği ama herkesin itaat etmesi gereken bir yaşam en başta bilime aykırıdır. Bu tür bir laikliği hayata geçirmek için ya Arnavutluk ya da Sovyetler tarzı bir ateizm gerekli.
07.07.2008, Yeni Şafak