Türkiye’nin en büyük eksikliklerinden biri, entelektüel muhitlerde fikrî takip olmamasıdır. Ülkemizde birleri bir şeyler söyler, başka birileri onlar üzerine yorumlar yapar. Bir süre sonra herkes söyleneni de söyleyeni de unutur ve yoluna devam eder. Oysa, fikirlerde de bir piyasa işlemeli ve herkesin dediği zamanla ortaya çıkan başka fikirler ve olgular tarafından test edilmelidir. Ben, yapabildiğim kadarıyla, bu gazetedeki yazılarımda bunu gerçekleştirme arzusundayım. Bunu sadece başkaları için yapmaya niyetli değilim. Kendi dediklerimi de aynı teste tabi tutmaya istekliyim.
Mısır’daki darbenin üzerinden bir yıl geçti. Bu sürede birçok olay vuku buldu. Son olarak cumhurbaşkanlığı ‘seçimi’ yapıldı ve böylece yeni bir rejim kurma yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Daha doğrusu, Mübarek rejimi restore edildi. Şimdi bir yıl önceki darbeye kimin nasıl yaklaştığına, kimin ne dediğine ve kimlerin ne kadar doğru ne kadar yanlış çıktığına bakma zamanı.
Mısır’daki darbeye Türkiye’de destek çıkanlar az değildi. Tesadüf olsa gerek, ikinci Gezi’ye ve 17-25 Aralık bürokratik darbe teşebbüsüne destek verenlerin neredeyse tamamı Sisi’nin darbesine destek verenlerin saflarında yer tuttu. Bunların eli kalem tutanları, kamuya seslenme imkânına sahip olanları, Mursi’nin yeterli siyasî temsil kabiliyetine sahip olmadığını, çok düşük katılımlı bir seçimle işbaşına geldiğini, Müslüman Kardeşler dışındaki kesimleri kamu görevlerinden dışladığını, toplum kesimleri arasında ayrımcılık yaptığını vs. söyleyerek darbeye onay verdi. Darbenin Mısır’da demokrasinin yolunu açacağını iddia etti. Darbeye destek veren Tahrir Meydanı sakinlerini demokrat olarak adlandırdı. Mısır’daki liberallikle ilgisi olmayan, sadece seküler oldukları için liberal diye adlandırılan kesimlerin darbeye desteğini darbeye meşruiyet kazandırmak için kullandı. Hızını alamayan bazı darbe destekçileri katliamları bile gerekli ‘temizlik’ olarak gördü. Hatta, aynı ‘temizlik’ Türkiye’de de yapılsa diye iç geçirenler oldu.
Geride kalan bir sene içinde darbeci general Sisi bu kimselerin Mursi’ye atfettiği yanlışlık ve kötülükleri gerçekten ve hem de çok büyük ölçeklerde gerçekleştirdi. Mısır toplumunun geniş kesimlerine tekabül eden MK’in yönetici kadrolarını hapis ve idamdan sürgüne kadar uzanan yollarla tasfiye etmeye çalıştı. Hukukun hâkimiyetinin bir harfinin bile bulunmadığı düzmece mahkemelerde şova dönüşen yargılamalara bol kepçeden siyasî mahkûmiyetler verdi. Yüzlerce kişiyi idama mahkûm etti. Katliamları sürdürdü, binlerce insanı öldürdü. Basındaki sınırlı özgürlüğü budadı. Toplumu kaba kuvvetle kontrol altına almaya çabaladı.
En son sözüm ona cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Resmî açıklamalara göre seçime katılım oranı %46. Bu oran Mursi’nin kazandığı seçimdeki %52 katılma oranının altında. Üstelik, Mısır’dan gelen sağlıklı haberler bu rakamın da şişirme olduğu, gerçek katılımın çok daha düşük oranlarda kaldığı yolunda. Nitekim, iki güne yayılan oy verme süresi katılımı artırmak için bir gün daha uzatıldı. Yine de sonuç değişmedi. Toplumun ezici çoğunluğu oy vermeyerek seçimin meşruiyetine engel oldu. Ve Sisi oyların %95’inden fazlasını alarak seçildi, aynen istikrarlı ‘Batı’ demokrasilerinde olduğu gibi. Sisi’nin kazandığı seçim meşru ve demokratikse Mübarek’in kazandıkları da meşru ve demokratikti…
Bütün bu olgular ve olaylar karşısında, utanmadan, sıkılmadan darbeye destek verenler ne diyorlar? Mısır hâlâ demokrasiye doğru mu yol alıyor? Mursi düşük katılım oranı yüzünden meşruiyete sahip değildiyse Sisi daha da düşük katılma oranıyla nasıl meşruiyete sahip oluyor? Yoksa meşruluk adamına göre değişiyor mu? Mursi toplumu bölüyorduysa Sisi birleştiriyor mu? Geniş toplum kesimleri siyasetten dışlanarak, Sisi’nin muhtemel güçlü rakiplerinin siyasî hakları gasp edilerek demokrasi nasıl kurulacak? Müslüman Kardeşler’le bağı olan milyonların baskı altına alındığı bir rejime nasıl demokrasi denecek? Mısır’daki darbeye destek verenler bu soruların cevaplarını verseler ve bir ‘diktatörün’ işbaşında olduğu Türkiye için Mısır demokrasisinden almamız gereken dersleri sayıp açıklasalar çok mutlu olacağız.
Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.