Bir grup minibüs sahibi 2 Mart’ta İstanbul’da bir eylem yaptı. İşlek bir yolu trafiğe kapattı. Bundan birkaç gün önce de, Sabah Gazetesi’nde İstanbul Umum Servis Araçları İşletmecileri Esnaf Odası ve İstanbul Taşımacılar Birliği Derneği’ne ait bir ilân yer aldı. İlânda Cumhurbaşkanı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na seslenilmekteydi.
Gerek eylemde gerekse ilânda ‘C’ tipi araç plakalarına sınırlama getirilmesi istendi. C plaka şehir içinde insan taşımacılığı yapan araçlara veriliyor. İsteyen minibüs sahipleri belediyeye başvuruyor ve Ağustos-Eylül’de cüzi bir para ödeyerek bir yıl geçerli yol belgesi alıyor. Sonra piyasada servis hizmeti verebileceği kurumsal müşteri arayışına çıkıyor.
Bunun teknik anlamı şu: Şehir içi –öğrenci, çalışan- taşımacılığı piyasasına giriş büyük ölçüde serbest. Genel şartları yerine getiren her minibüs sahibi sektöre girebiliyor. Bu, C plakasına kalıcı ve dışlayıcı şekilde sahibi olmayı hedefleyenleri rahatsız ediyor. Bunlar istiyorlar ki, kendilerine tahsis edildikten sonra C plakasına tahdit getirilsin.
Bu talepte bulunanlar sigarayı bırakmış olmaktan, “hakkımız, söke söke alırız”a ve “topluma hizmet”e uzanan argümanlar ileri sürüyorlar. Gerçekten öyle mi? Tahditli C plaka hakları mı? Amaçları topluma hizmet mi?
C plakasına sınırlama getirin diyenler kendi menfaatlerinin peşinde koşuyor ve bunu doğrudan doğruya değil dolaylı olarak ifade ediyor. Şu anda C plakaların piyasada fazla değeri yok. Servis araçlarının ticarî değeri minibüslerin değeriyle eşit. Sektöre girmek isteyenler plakaya değil araca yatırım yapmakta. Sayısı dondurulduğu anda plakalar büyük değer kazanacak. Böylece C plaka alma imkânına sahip olanlar büyük bir ranta konmuş olacak. Teknik tabirle söylersek, C plakalı araçların müstakbel kazançları plakalara kapitalize edilecek ve plaka fiyatları şişecek. Görüldüğü üzere, C plakası kısıtlansın diye eylem yapıp ilân yayınlayanlar siyasî müdahale ile kendilerinin yararlanacağı bir rant yaratmak istiyor.
Bu ahlâklı ve topluma yararlı bir tavır mı? Ahlâklı değil çünkü bugün kısıtlama getirilsin diyenlerin bir kısmı talep edilen kısıtlama daha önce konulsaydı sektöre giremezdi. Hiç kimse sektöre girmeden kısıtlama çağrısı yapmaz. Tahditle gelecekte sektöre girmek isteyen kimselerin önü kesilir. Plaka tahdidi topluma da hizmet etmez. Suni, toplumsal servete katkısı olmayan, refah seviyesini yükseltmeyen rantlar yaratır. Ayrıca, rekabet ortadan kalkacağı için servis fiyatları da yükselir. Aileler çocuklarını okula göndermek, işletmeler çalışanlarını işe getirmek için daha yüksek ücret ödemek zorunda kalır. Bir başka deyişle, onlardan C plaka sahiplerine siyasî yolla kaynak/gelir aktarılır.
Söylediklerimi vehim zannedenler kısıtlamanın hüküm sürdüğü taksi piyasasına baksın. Zaten servis plakasına kısıtlama talep edenler de taksi piyasasını örnek gösteriyor. Taksi piyasasına girişe engeller yüzünden taksi hizmetinin kalitesiyle ilgisi olmayan rantlar yaratılıyor. Plaka fiyatları servete dönüşüyor. İnsanlar kötü taksilere yüksek ücretlerle biniyor. Taksiciliği seven birçok genç kısıtlama yüzünden taksicilik yapamıyor. En fazlasından taksi şoförü olabiliyor. Parası olanlar üretken faaliyetlere girişmek yerine taksi plakasına yatırım yapıyor. Böylece, üretken faaliyetlere aktarılabilecek kaynaklar toplumsal refah açısından ölü, yararsız yatırımlara –daha doğrusu harcamalara- gidiyor.
Siyasî kararlarla üyelerinin çıkarı peşinde koşan her gruba karşı dikkatli olmalıyız.
Yeni Yüzyıl, 15.04.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/minibus-rantciligi-2000