Militarist tezlere cevaplar

TSK yönetimine yapılan atamalarla ilgili olarak yaşananlar militarist zihniyeti bir kere daha açığa düşürdü. Politika ve medya çevrelerinde toplanan bazı isimler bu gelişmelerle ilgili yorumlarıyla militarizme bağlılıklarını kanıtladı.

Bunların temel tezlerini ve bu tezlere verilebilecek cevapları birkaç madde hâlinde özetleyelim:

Birinci tez: Darbeler çağı kapanmıştır. Türkiye’de artık darbe olmaz. Hepimiz darbeye karşıyız, ama, şu an yapılan, bir darbenin önlenmesi veya darbecilerin cezalandırılması değil, darbe korkusunun kullanılması yoluyla AKP’nin iktidarını pekiştirmesidir.

Birinci cevap: Darbeler çağının bitmiş olmasını her demokrat ister, ama birilerinin darbe çağı bitmiştir demesi darbecilik eğilim ve faaliyetlerinin gerçekten son bulduğuna inanmaya yetmez. Türkiye’de daha önce birçok darbe ve darbe teşebbüsü olduğuna göre her an bir darbe tehlikesi vardır. Toplumun ve iktidarın buna hazırlıklı olması gerekir. Ayrıca, darbe çağının bittiğinin ispatlanması da bu iddianın sahiplerine düşer. Darbecilik niçin, nasıl ve ne zaman bitmiştir? Darbelere karşı teminatımız nedir? Bunları bir zahmet açıklasınlar, biz de rahat edelim. Ayrıca, darbeler çağının bittiğine inanmak darbelerin olmasının istenmediğini kanıtlamaz. Belki de bir hayıflanmaya tekabül eder. Bu yüzden darbeye şimdiye kadar yakın durmuş kişi ve çevreler darbelere karşı olduklarını açık ve kesin şekilde ilan etmelidir ki darbeseverlik etiketi üzerlerinden kalksın.

İkinci tez: Gerek atamalardaki tıkanmanın gerekse yargılamaların ana amacı TSK’yı etkisizleştirmektir. Askerin burnu sürtülmek istenmektedir. Ordu gereksiz yere yıpratılmaktadır.

İkinci cevap: Demokrasinin kuralları ve kurumları hakkında asgari bilgiye sahip hiç kimse TSK’nın Türkiye’nin siyasî sistemi içindeki yerinin normal olduğunu söyleyemez. TSK’nın anayasal konumu ve siyasetteki yeri demokrasiden bir sapmadır. Bunun düzeltilmesi en acil ihtiyaçtır. TSK siyasette taraf olamaz, olmamalıdır. Siyasi iddiası ve ihtirası olan rütbeli askerler istifa edip veya emekliye ayrılıp siyasete girmelidir. Silahla siyaset yapılmaz. TSK’nın kullanımına tahsis edilmiş silahlar da TSK mensuplarının değil milletin malıdır. Bu yaşananlarla TSK tasfiye edilmemekte, sistemdeki yeri normalleştirilmeye çalışılmaktadır. TSK’yı darbecilerin ayıklanması ve yargılanması değil, baş tacı edilmesi ve yaptıklarının yanlarına kâr bırakılması yıpratır.

Üçüncü tez: Ordu komutanlıklarına atamalarda teamüllere uyulmamıştır. Teamüllerin ihlâl edilmesiyle TSK’ya siyaset sokulmaktadır. Siyaset orduya müdahil olmaktadır.

Üçüncü cevap: Dünyanın her tarafında ordulara kısmî bir özerklik verildiği doğrudur. Bunun anlamı ordunun günlük işlerini yine ordunun kendisinin idare etmesidir. Ancak, bu, sivil otoritelerin orduyu tamamen bağımsız bir kurummuş gibi kendi hâline bırakması gerektiği anlamına gelmez. Sivil otorite iç işleyişine her an müdahil olmasa bile ordunun “patronu”dur. Ordunun genel yapısını belirler, savunma politikalarını çizer ve ordudaki üst düzey atamaları yapar. Kilit görevlere hangi askerin geleceğine siyasi otorite karar verir. Bu, sivillerin askerlere âmir olması ilkesinin gereğidir ve orduya siyasetin sokulması olarak yorumlanamaz. Kaldı ki sivil denetimden uzak bırakılan orduların siyasileşebileceğinin en iyi örneği TSK’dır. TSK 60 yıldır sık sık bir siyasi parti gibi hareket etmekte ve bu yüzden bazı yerli ve yabancı uzmanlar tarafından TSKP olarak adlandırıldığı olmaktadır. TSK bir kliğin değil milletin ordusu ise altı okun temsilcisi gibi görünmekten uzak durmalıdır.

Dördüncü tez: Yargılama ve tutuklamalarla askerlerin şerefi ayaklar altına alınmaktadır. Cephede görev yapanlar, terörle mücadele için hayatını riske atanlar nasıl yargılanır!

Dördüncü cevap: Her insan suç işleme kapasitesine sahiptir. Hakkında ciddi suçlamalar olan herkesin hâkim huzuruna çıkarılması adaletin ve hukuk devletinin gereğidir. Yargılanan askerlere ciddi suçlamalar yöneltilmektedir. Askerlerin yargılanma bakımından bir ayrıcalığı mı var? Askerlik bir meslektir; özü ölmeye ve öldürmeye hazır olmaya dayanır. Millet askerlere zaten saygı göstermekte ve mesleğin gereğini yapmaları için geniş imkânlar sağlamaktadır. Kimse topluma onun velinimetiymiş gibi davranma ve yargılanmadan muaf olma hakkına sahip değildir.

Beşinci tez: Son atamalardaki tıkanmalar Türkiye’de kurumların çatıştığını göstermiştir. Bu kötüdür. Kurumlar uyum içinde çalışmalıdır. Atamalarda bir kriz yaşanmıştır. Sorumlusu hükümettir.

Beşinci cevap: Kurumlar arası çatışma olması için TSK’nın hükümet düzeyinde bir kurum olması, başka bir deyişle hükümetin muadili olması gerekir. Demokratik teori ve pratik açısından bu kabul edilemez. TSK hükümetin ve Parlamento’nun emrinde teknik bir organizasyondur. Hükümetle çatışamaz. Ne emir alıyorsa onu uygular. Hükümetle frekansı tutmayan üst komuta seviyesindeki subay ya hükümetin emirlerine uyar ya da görevi bırakır. Kimin GKB ve kuvvet komutanı olacağına hükümet karar verir. Dolayısıyla, son zamanlarda yaşananlar bir kriz değildir. Daimilik kazanan bir anormalliğe neşter vurulmasıdır. Ağustosun ilk haftasında Türkiye bir krizin değil, uzun süredir var olduğu için kanıksanan ve normal karşılanan bir krizden çıkmanın sancılarını çekmiştir. Daha doğru bir ifadeyle, normalleşme sancıları yaşamıştır. Kurumlar arası çatışma TSK ile hükümet arasında değil, TSK ile meselâ Karayolları, DSİ arasında yaşanabilir.

Altıncı tez: Hükümet ve bazı çevreler rövanşist davranmaktadır. İntikam duygularıyla hareket etmektedir.

Altıncı cevap: Galiba vicdansızlık aklı da gideriyor. Bu iddianın sahipleri için söylenebilecek en iyi söz bu. Bu kimseler mağdurun ve maktulün değil, mağrurun ve katilin yanında yer almayı seven tipler. Bunlara sormak lâzım: Bir rövanş alınmasını veya intikam hislerine kapılmayı gerektirecek şeyler mi yapıldı ki rövanşçılıktan ve intikamcılıktan bahsediyorsunuz? Eğer öyleyse bu esnada siz neredeydiniz? Ne yaptınız? Mağrurlara ve (hak) katiller(in)e alkış mı tuttunuz, eleştiri mi yağdırdınız? Neden hep mağdurlardan ve hakları çiğnenenlerden anlayış, fedakârlık, affedicilik bekliyor ve eylemlerine çeşitli yollarla destek verdiğiniz mağrurlara, kabahatlilere, suçlulara bir şey söylemiyorsunuz?

Kuşkuya yer yok. Militaristler ne derse desin, tarih 2010 yılı YAŞ atamalarının ordunun normal sınırlarına itilmesinde ve dolayısıyla Türkiye demokrasisinin gelişmesinde bir ileri adım olduğunu yazacaktır.

Zaman, 13.08.2010

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et