Sosyal medya araçları, günümüzde ifade hürriyetinin sağlanabilmesi için oldukça önemli bir fırsat ve gelişmedir. Sosyal medya araçları sayesinde, sansür ve baskı ortamı görmezden gelinemeyecek ölçüde azalmış, özellikle otoriter yönetimlerin ifade hürriyetine yönelik ihlal edici tutumlarına karşı bir çeşit direnç yolu meydana gelmiştir.
Her ne kadar hükümetler sosyal medya mecralarını denetleme arzusuna girişseler de devasa büyüklükteki şirketler devletlerin bu taleplerine çoğunlukla olumlu yanıt vermemektedir. Örneğin yakın zamana kadar ülkemizde de çıkarılan yasalarla bu konular tartışılmış ve şirketler ülkemizde temsilcilik açmıştı. Temsilcilik açan şirketlerin Türk Mahkemelerinin müzekkerelerine yanıtlarında ise (kullanıcıların gizliliği konusundaki taahhütleri vb.) pek bir değişiklik olmadı. Yani denetim girişimi çok şükür ki bir sansür boyutuna ulaşamadı.
Öte yandan konuya ilişkin bir diğer husus ise şirketlerin kendi sansür uygulamalarının nasıl denetleneceği ve ifade hürriyetinin nasıl sağlanabileceğine ilişkindir. Daha geniş bir anlatımla, ifade ve düşünce hürriyetini devletlerden korumak istiyorken, ABD gibi güçlü bir devletin başkanının yazdığı içeriği dahi silebilen şirketlere karşı bu hürriyetin nasıl korunabileceği sorunu oldukça önem arz etmektedir. Hatta konunun, ifade hürriyetini aşan ve iradelerimize etki edip seçimlerimize müdahale etmek suretiyle demokrasiye yön verme boyutu (“Cambridge Analytica” skandalı ile tartıştığımız boyutu) dahi bulunabilmektedir. İçeriklerin öne çıkarılması, bazı içeriklerin daha az görünür yapılması, kişisel verilerimizin işlenmesi, troll orduları vs. artık hepimizin bildiği ve tartıştığı hususlardan bazılarıdır.
Bu yazıda ise bu konuya ilişkin bana oldukça ilginç gelen bir bilgiden bahsetmek istiyorum: Gözetim Kurulu
Facebook, Instagram, WhatsApp gibi hepimizce bilinen uygulamaların sahibi #META Inc. şirketi, Facebook’un sildiği içeriklerin ifade hürriyetini ihlâl etmemesi için adeta bağımsız bir mahkeme kurmuş (Gözetim Kurulu/ Oversight Board) ve bu kurulun kararlarına uyacağını taahhüt etmiş. Kurul kendisini ve görevini şu şekilde açıklıyor:
“Gözetim Kurulu, Facebook’un internette ifade özgürlüğü konusundaki en zor sorulardan bazılarını yanıtlamasına yardımcı olmak amacıyla oluşturulmuştur: Nelerin kaldırılacağı, nelerin bırakılacağı ve gerekçeleri.
Kurul, insanların ifade özgürlüğü hakkını desteklemek ve bu haklarına yeterince saygı duyulduğundan emin olmak için bağımsız yargı gücünü kullanır. Kurulun, Facebook’un içerik kararlarını onaylama veya geri çevirme konusunda verdiği kararlar bağlayıcıdır. Bu da, uygulandığı takdirde yasaları ihlâl etmediği sürece Facebook’un bu kararları uygulaması gerektiği anlamına gelir.” (https://oversightboard.com)
Gözetim Kurulu adeta 2 milyardan fazla kullanıcıya sahip olan Meta’nın uygulamalarında ifade hürriyetinin korunması adına bir “topluluk mahkemesi” gibi kurgulanmış. Facebook size ait bir içeriği kaldırdığında içeriğin kaldırılmasına itiraz ederseniz ve bu itirazınızdan sonuç alamazsanız kurula gidebiliyorsunuz. İtiraz süreci ise şu şekilde işliyor:
Aktif bir Facebook kullanıcısı, kaldırılan içeriğine ilişkin uygulamaya itiraz ettikten sonra eğer Gözetim Kuruluna itiraz yolu açıksa (bunun için bir referans kodu bulunmalı) 15 gün içerisinde itiraz edebilir. Sonrasında ise kurul, belli itirazları seçerek değerlendirmeye almakta ve Facebook’un ilk kararını inceleyerek karar vermektedir.
Verilen kararlar genel olarak, ifade hürriyetine vurgu yapıyor ve özgürlükçü yaklaşıma sahip. Kararlarda ICCPR, BM Rehber İlkeleri gibi uluslarararası karar ve sözleşmelere atıflar yapılıyor. Aynı şekilde Meta şirketlerinin topluluk kuralları ve ilkelerine de hem atıf yapılıyor hem de yeri geldiğinde bu kural ve ilkeler tartışmaya açılıyor. Bütün kararları okuyamasam da okuduğum kararların bir kısmını oldukça ilgi çekici bulduğumu ifade etmeliyim. (Bir başka yazıda bu kararlardan bazılarını analiz etmeyi planlamaktayım.)
Bu noktada, Meta’nın kurduğu bu girişimde beni heyecanlandıran asıl hususa değinmeden yazıma son vermek istemiyorum: Meta’nın kurduğu bu kurul “bağımsız yargı” vaadi taşıyan, yetkin ve bağımsız hukukçular ile uzmanlardan oluşan bir yapı. Aynı zamanda devletlerden bağımsız yargılamalara oldukça ilginç bir örnek. 2 milyarı aşkın kullanıcı bu kuralları ve bu kurulun kararlarını kabul etmiş ve alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemine taraf olmuş durumda. Bana göre bu durum halihazırda oldukça yaygın şekilde kullanılan tahkim sürecine hem benziyor hem de pek çok yönüyle de ayrışıyor. Bu nedenle Gözetim Kurulunun kendine özgü bir yapı (sui generis) olarak nitelendirilebileceği kanaatindeyim. Ve bu tip bir yapının -henüz çok yeni ve gelişmemiş olsa da- büyük şirketlerle tüketiciler/kullanıcılar arasındaki uyuşmazlıklar noktasında heyecan verici bir gelişme; sosyal medya şirketleri özelinde ise ifade hürriyeti açısından Facebook tarafından atılmış güzel bir “iyi niyet” adımı olduğuna inanıyorum.
Av. Haldun Barış