Liberaller arasında bir ayrışma süreci yaşanıyor. Bu benim için üzücü, ancak, şaşırtıcı olmaktan uzak. Bir bakıma da kaçınılmaz. Hayat böyle bir şey. Birçok kimse bu ayrışmanın Gezi’yle doğduğunu düşünüyor. Gezi’nin katkılarını inkâr etmemekle beraber, sürecin çok daha önceden işlemeye başladığını düşünüyorum. 28 Şubat sürecinin başlarında da bir ayrışma yaşandı. 2006’da benim İzmir’deki konuşmamdan sonra Kemalistlerin şahsıma karşı açtığı linç kam-panyasından etkilenerek kenara çekilenler, saf değiştirenler görüldü. Bunlar nispeten küçük çaplı olduğu için çok dikkat çekmedi. Bu sefer ayrışma gözden kaçırılamayacak kadar büyük ve şiddetli. Peşpeşe birkaç yazıyla bu ayrışmanın temelleriyle ilgili görüşlerimi ve tespitlerimi okuyucularıma aktarmak istiyorum. Şunu peşinen belirtmem gerekir ki, ayrışma derken C. Çandar, H. Cemal gibi gazetecilerle değil, liberal etiketini alenen ve memmuniyetle sahiplenen kimseler arasındaki ilişkilerle ilgili bir durumu kastediyorum. İsmini verdiğim gazetecilerin ve benzerlerinin, daha doğrusu, liberalliğini ilan etmemiş ama bir kısım medyada inatla liberal diye adlandırılan bazı kimselerin durumu ayrı bir konu.
Liberaller arasındaki ayrışmanın beş önemli ayağı olduğu kanaatindeyim. Bunlar; Kürt sorunu, demokrasi davaları, muhafazakâr dindar toplum kesimlerinin ve bu kesimin siyasetçilerinin pozisyonu, Gezi olayları ve son olarak Mısır’daki darbe ve katliamlar. Aslında bu beş faktörü – olayı birbirinden kesin olarak ayırmak çok zor, çünkü çoğu durumda içiçe geçmiş vaziyetteler. Bu yazıda Kürt probleminin ayrışmadaki rolünü, izleyecek dört yazıda diğer konuları ele alacağım. Son yazıda ayrışmanın muhtemel felsefî kökleri hakkında bazı şeyler söyleyecek ve gelecekle ilgili tahmin ve temennilerde bulunacağım.
Türkiye’nin en ağır sorununun Kürt problemi olduğu bana göre açık. Liberallerin birçoğunun da böyle düşündüğünü sanıyorum. Ancak, bütün liberaller Kürt sorununu sebeplerine ve çözümüne aynı açıdan mı bakıyor, emin değilim. Kürt sorunu diye bir sorunun ya olmadığını varsa da Kürtlerin anlayışsızlığı yahut dış güçlerin marifeti sonucu çıktığını düşünenler var. Meselâ, nispeten yaşlı bazı arkadaşlar, mealen, ‘Biz üniversitede okurken Kürt- Türk ayrımı yoktu, hepimiz kardeştik, hatta birbirimize ‘Kürt’ diye şaka yapardık’ gibi sözler sarf ediyor. Şimdi, bu bakışa göre, Kürt problemi 1960’larda, 1970’lerde yoktu, sonradan doğdu. Bunun böyle olmadığını dünya alem biliyor. Daha kötüsü, bu arkadaşlarım, örneğin, Dersim katliamını da meşru görüyor, ‘millî otoritenin tesisi’ için kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Başka kimi arkadaşlarım, yine mealen, ‘ben Türk değilim, değişik etnik kökendenim, ama bir problemim yok. Onların niye problemi oluyor, nerede ayrımcılığa uğruyorlar?’ şeklinde konuşuyor. Bu bakışa göre de Kürt problemi objektif temelden mahrum. Çözüm süreci ise Kürtlere haksız taviz verilmesi hatta T.C.’nin yıkılması anlamına geliyor. Ve bu çizgideki arkadaşlarım kendilerini liberal sayıyor.
Ben, liberal perspektiften bakınca, ciddî bir Kürt probleminin var olduğunu görüyorum. Bu problemin temelinin T.C.’nin bütün vatandaşlarının ‘Türk’ olmasını istemesinde, bunu sağlamak için toplumun Türk olmayan kesimlerine karşı ret, inkâr, asimilasyon, imha politikaları izlemesinde yaptığını düşünüyorum. PKK şiddetini, haksız ve gayri meşru olduğunu kabul ederek, kınıyorum, ama Kürtlerin bütün kültürel taleplerini haklı buluyorum. Hem PKK’nın hem de T.C.’nin Kürt problemini şiddet problemine indirgemesinden hep rahatsız oldum. Barış ve çözüm sürecini sevinçle karşılıyorum ve destekliyorum. Her şeyin, ama herşeyin müzakere edilebilir olduğuna inanıyorum. Devletin şeklini, adını, formatını, resmî dili, eğitim dilini, hürriyet, adâlet ve barışın tesis edilmesi amacı yanında teferruattan ibaret görüyorum.
Burada ana hatları belirtilen bu iki çizgiden hangisi daha liberal? Bu kadar farklı görüşleri savunanların aynı etiketin çatısı altında beraberliği nereye kadar sürebilir? Sanırım bugünlerde vuku bulan ayrışmanın ana kaynaklarından biri Kürt meselesine farklı bakış.
Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanmıştır.