2010 Yılından beri LDT üyesiyim, bu seçkin ve zarif insanların oluşturduğu grubun üyesi olmak hayatımda yaptığım en gurur verici kararlarımdan birisidir. Yaklaşık 15 yıldır LDT çalışmalarına katılıyorum. Bu çerçevede geçen hafta sonu (1-3 Kasım)’da Liberal Düşünce Kongresi’ndeydim. Kongrenin ilk oturumunun konusu olan ‘Milli Eğitim Politikası’ında bana da konuşmacı olarak söz verildi. Bana bu fırsatı veren Genel Koordinatör Özlem Çağlar Yılmaz’a çok teşekkür ediyorum. Bana ayrılan sürede genel olarak şunlara değinmeye çalıştım.
Yaklaşık 20 dakikada Milli Eğitimin tüm konularına değinmek pek mümkün görünmemektedir. Bu nedenle küçük bir slayt gösterisi hazırladım. Sıra bana geldi. Özetle liberal düşüncenin öncelediği konuların olduğunu, buna mukabil eğitim konusunun çok tartışılmadığını oysa okulda alınan eğitimin bireyin yaşam biçimini doğrudan etkilediğini ve eğitim konusuna daha fazla eğilmemiz gerektiğini ifade ettim.
Eğitim Sistemi Nasıl Oluşur?
Tüm dünyada eğitim sisteminin yapısını, felsefesini belirleyen ana faktörler şunlardır:
- Siyasal rejim, anayasa ve yasalar
- Müfredat,
- Okulun misyonu,
- Öğretmen profili,
- Ebeveyn profili
Ülkemizde eğitim sistemindeki sayılara da değindiğimizde; oldukça yüksek sayılar karşımıza çıkmaktadır. Öğrenci sayımız 19 milyon civarında olup pek çok Avrupa ülke nüfusundan fazladır.
Eğitimin hedefleri nelerdir?
Eğitimin temelde iki hedefi vardır: 1. Karakter eğitimi, 2. Kariyer eğitimi.
Ülkemizde asıl olarak yoğunlaşılan daima karakter eğitimi yani yurttaş tasarımı olmuştur. Ancak bu, günümüz koşullarında yeterli olmadığı için kariyer eğitimine de ağırlık verilmeye çalışılmaktadır. Bir yandan cumhuriyetçi ideallerle yetiştirilen birey hedefi önümüzde dururken, son yıllarda güncel birtakım yetkinlikler de gündeme gelmektedir. Bu amaçla MEB mevzuatında değişikliklere gidilmiştir. Bu arayışta birbiriyle tezat iki ayrı hedef karşımıza çıkmaktadır. Sosyal devlet, yeniden dağıtım gibi temeller üzerine kurulu cumhuriyetçilik ile yetişmiş yurttaşların bir anda; ‘bireyci, minimal devletçi, rekabetçi, yaratıcı, girişimci … olmasını’ beklemek gerçekçi olmamaktadır.
İki hedefi birleştirmek!
MEB, adına Maarif Modeli dediği, yeni bir müfredat ile kamuoyunun karşına çıkmıştır. Yeni müfredat modeli karakter eğitimi ile kariyer eğitimini birleştirme iddiasındadır. Yetiştirilecek birey, hem insanlık değerlerini öğrenecek ve yaşama geçirecek hem de 21. Yüzyıl beceri ve yetkinliklerini kazanacaktır. Yeni müfredatın teknik olarak çok iyi çalışıldığını, sağlam tutarlı bir sistematik oluşturduğunu görmek gerekiyor. Bu arada iş dünyasından (Güler SABANCI) gelen tepkinin yersiz, iş dünyası talepleriyle zıt bir tepki olduğunu da eklemek isterim.
Yeni müfredat ile ilgili birkaç not:
- Yeni müfredat bir zorunluluktur.
- Okulun misyonu değişmelidir.
- Okul Yöneticilerinin seçimi konusu ve yetkinliği
- MEB temel mevzuatında değişiklik gerekiyor!
- Öğretmen profilinde yenilik!
- Yetkinlik kazanımın önemi tüm topluma kavratılmalıdır!
- Öğretmen istihdam politikası,
- Öğretmen eğitimi,
- Ölçme sisteminin hayata geçmesi.
Sunumda son olarak kamuoyunda sık sık tartışılan bazı konu başlıklarıyla ilgili düşüncelerimi paylaştım. Bunlar ‘okullardaki tarikatların var olup olması, mesleki eğitim meselesi, her ilde üniversite olgusu, MEB bütçesi’ Okuldan beklentilerin önemli ölçüde değiştiğini, eğitim profesyonellerinin buna göre hazırlık yapmasının gerekliliğine değinerek konuşmamı sonlandırdım.
Katılan, sabır gösteren dinleyicilere bir kez daha teşekkür ediyorum.