Kasım ayının ilk hafta sonu Ürgüp Dinler Otel’de yapılması mutad hale gelen Liberal Düşünce Kongrelerine katılmak için Cuma günü öğleden sonra yola çıkarım genellikle. Amaç, buluşma yerine erkenden avdet ederek dostlarla sohbete daha fazla vakit ayırmak…
Uçağın inişe geçtiğinin duyurulmasıyla birlikte telefon görüşmesi yapmaya başlayan zatla girdiğim münakaşayı saymazsak, bu yıl hava karardıktan sonra çıktığım yolculuk sorunsuz geçti. Ürgüp’e götürecek servis, havalimanının önünde beni bekliyordu. Neredeyse her ayrıntının düşünüldüğü, mükemmele yakın bir organizasyonla karşı karşıyaydık yine.
Yaklaşık bir saat süren Kayseri-Ürgüp yolu sonunda ulaştığım Dinler Otel’de aynı samimiyet ve güleryüzle karşılandım. Giriş işlemlerini tamamladıktan sonra, lobide sohbet eden bir halka gözüme ilişti. Kıymetli iktisat tarihçimiz, Hür Fikirler yazarı Cihan Güneş’in de yer aldığı bir gruptu bu. Yaklaşıp selam verdim. Kısa bir hasbihalden sonra eşyalarımı bırakmak için izin istedim.
Katılımcıların bir kısmı çoktan odalarına çekilmiş, bir kısmı dolaşmaya çıkmıştı. Ortalık pek sakin derken, geçen yılki kongreyi anlattığım yazıda orada bulunmayışından dert yandığım Mehmet Ali İlkaya ile karşılaştık. Ertesi gün, eğitim sisteminde bireyin ve bireyselliğin önemini anlatan bir sunum yapacaktı bize.
Aynı yazıda bahsettiğim bir diğer isim olan Bengül Güngörmez de bu yıl aramızdaydı. Fotoğraflardan tanıdığım dört yaşındaki tatlı kızını da getirmişti üstelik. Tıpkı Kürşat Çetinkoz gibi. Kürşat’ı ve katılımcı listesine adını bizzat yazıp imza atan sekiz yaşındaki kızını orada görmekten ayrı bir mutluluk duydum. Bu, onun ilk kongresiydi.
Liberal Düşünce Kongrelerine katılanlar içinde hem fikren hem kalben birbirine bağlı olanlar var. Birbiri için sevinip üzülenler, özleyenler… Çok sık görüşemesek de koca bir ailenin parçasıyız sanki. Bu tür organizasyonlar, büyük bir ailenin farklı uğraş ve coğrafyalara dağılmış parçalarını kısa süreliğine de olsa bir araya getiren bir şölen havasında geçiyor.
Uzun süredir görmediğim Şenol Kaluç’la bu kongrede buluştuk meselâ. 11. Uluslararası İslam ve Özgürlük Konferansı’nda tanıştığım Afganistanlı genç akademisyen ve kadın hakları savunucusu Manizha Ramizy ile onbeş gün sonra bu kongrede tekrar görüştük. Buna mukabil, Hayrettin Özler ve Bekir Berat Özipek hocalarımız ile son çıkan kitabı “Ayrancı’da Bir Apartman”ı imzalatmak için yolunu gözlediğim Harun Kaban’ı bu yıl göremedim. Keza, Muhammed Akar da gözlerimin aradığı isimler arasındaydı.
Kongrenin müdavimlerinden Yusuf Tekin, Milli Eğitim Bakanı olarak bu yıl da aramızdaydı. Okul, öğretmen ve derslik sayısı bakımından kat edilen mesafeyi, yabancı okulların ve öğrencilerin durumunu, bilhassa sığınmacılar hakkında tedavüle sokulan yalan yanlış bilgilerle Bakanlığı yıpratmaya dönük kötü niyetli faaliyetleri anlattı. Bakan Yardımcımız Ömer Faruk Yelkenci yeni maarif modelinin amaçlarından bahseden bir sunum yaptı. Nevşehir Valisi Ali Fidan ile, Nevşehir ve Kapadokya Üniversitesi Rektörleri Semih Aktekin ve Hasan Ali Karasar hocalarımız da kısa birer konuşmayla bizi selamladı. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de, sanıyorum bu yıl ilk defa kongreye katılanlar arasındaydı.
Başka kimler yoktu ki… İki gün süren kongrede millî eğitim politikamızdan iktisat politikamıza, Filistin’de uygulanan devlet terörü ve soykırımdan liberal fikirlerin dünyadaki son dönem serencamına, sosyal medyada ifade özgürlüğünden Tanzimat öncesi dönemde piyasaya devlet müdahalesine kadar pekçok konuyu tartıştık. Bu tartışma ve fikir alışverişleri çoğu zaman panel sonrasına da taştı.
Liberallerin birbirini kıyasıya eleştirdiği ve sosyalizme meyletmekle itham ettiği üçüncü oturum, bu yılki kongrenin en ilginç oturumuydu bana göre. Liberalizmle dün tanışanların, bu fikriyat için yıllardan beri kalem oynatan insanlarla hiçbir kıdem ve hiyerarşi farkı gözetmeksizin, kırmadan, kırılmadan, korakor bir tartışmaya girebildiği kaç platform, kaç müessese var ki ülkemizde? LDT’nin, liberallerin ve liberalizmin farkı bu olsa gerek.
Kongrenin en yakıcı oturumu, Filistin’le ilgiliydi. Bir yılı aşkın süredir devam eden bu katliamı biri Çorum’da, diğeri İstanbul’da düzenledikleri eylemlerle protesto eden Metin Uçar ve Fatma Erdebir, Filistin’in ve Gazze’nin haklı dâvâsını ve bu yolda yapılabilecekleri şahsî tecrübelerinden yola çıkarak anlattı. Bu zulmün tez zamanda son bulması hepimizin dileği.
Ailece gidilen pikniklerde bile birşeyler unutulur ya da aksar. Yüzlerce kişinin katıldığı bu tür bir organizasyonu hiçbir aksiliğe veya karışıklığa mahal vermeden tamamlayabilmek gerçekten büyük bir başarı. Küçücük sorunlara bile el atıp ânında çözmeye çalışan tertip komitesi ile Dinler Otel’in çalışanlarına, kongrenin toplanmasında payı ve emeği olan, kongreye katılan herkese buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Seneye görüşmek üzere.