Liberal düşünce açısından Türkiye’de 2019 yılının en önemli vakası, hiç kuşku yok ki, yıllardır olduğu gibi, Liberal Düşünce Topluluğu tarafından düzenlenen Liberal Düşünce Kongresi’ydi. Kongreler yıllardır Anadolu’nun her tarafından liberal eğilimli veya liberal fikirlerle toptan ters düşmeyen fikir, düşünce ve bilim insanlarını biraraya getiriyor. Katılımcılar bir taraftan ilginç ve ufuk açıcı tebliğleri dinlerken diğer taraftan da dostlarıyla hasret gideriyor, sohbet ediyor, ortak ilgiler ve araştırma konuları geliştiriyor. Akşamları gruplar hâlinde Ürgüp’teki yemek ve eğlence mekânlarını keşfe çıkıyor. Kongre sonunda hemen herkes liberal arkadaş çevresini genişletmiş veya dostlukları derinleştirmiş oluyor.
Bu yılki Kongre de Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi ve Değerli Eğitim Derneği’nin katkılarıyla düzenlendi. Üniversite’nin rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı açış konuşmasında Kongre’nin uzunca bir zamandır istikrarlı şekilde düzenlenmesine dikkat çekti. Böylece önemli bir geleneğin oluştuğunu söyledi. Liberal Düşünce Topluluğu’nun Türkiye’nin kronik problemlerine çözüm bulmada en önemli kaynak ve ortam olduğuna dikkat çekti. LDT YK Başkanı Prof. Dr. Tanel Demirel de etraflı açış konuşmasında özürlüğün korunması, uğruna mücadele edilmesi gereken bir değer olduğunu vurguladı. Seçimle gelmesinin bir iktidarın özgürlüklere bağlı ve özgürlükleri koruyucu olmasına yetmediğine, özgürlük için özel çaba sarf edilmesi gerektiğine işaret etti. Liberal Düşünce Topluluğu’nun toptancılık yapmadan ve nefret üretmeden doğruya doğru yanlışa yanlış deme erdemini yaşamaya ve yaşatmaya çalışan hemen hemen tek çevre olduğu gerçeğinin altını çizdi.
Kongre’de çok sayıda yeni katılımcı vardı. Toplam altı oturumda gayet başarılı sunuşlar yapıldı. LDT’nin her yıl lisans öğrencileri için düzenlediği yarışmada dereceye giren öğrencilere ödülleri takdim edildi.
Para politikası tartışmalarına ilişkin oturumunda Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nden Dr. Tolga Dağlaroğlu ve Dr. Orhon Can Dağtekin muhtevası kadar sunum heyecanıyla da ilgi ve dikkat çeken ve beğeni toplayan konuşmalar yaptı. Konuşmacılar tarafından hem finansal sistemin işleyişi ve ekonomiye tesirleri hem de kripto paraların, özellikle bitcoinin ne olduğu ve para sistemlerini nasıl etkileyeceği hakkında ilginç bilgiler aktarıldı. Dile getirilen ve çok gülünen bir vaka, Diyarbakır’da birileri tarafından bitcoin üretmek üzere kaçak elektrik hattı çekilmesiydi. Bitcoin üretmek için muazzam miktarda enerji gerekmesi, başka bir deyişle enerjinin bitcoin üretiminin ana maliyet kalemlerinden biri olması birçok kimsenin bilmediği, ilk defa öğrendiği ve biraz şaşırdığı bir durumdu. Sanırım gözden kaçan bir söz de kolay üretilen paranın toplumu fakirleştireceğiydi.
Bir diğer oturumda akademik özgürlükler ve üniversitelerin durumu tartışıldı. KHK ile üniversiteden ihraç edilen akademisyenlerden Doç. Dr. Tezcan Durna’nın anlattıkları epeyce dramatikti. KHK ile görevden almalarda yapılan hataları hatırlatması ve bu hataların artık daha fazla gecikmeden giderilmesi için adım atılması gerektiğini tekrar düşündürtmesi bakımından çok yararlı oldu. Gerek Durna’nın gerekse diğer konuşmacı Ayşe Mahinur Tezcan’ın sunuşu, bugünün meselesi olmamakla ve çok eskiye giden bir tarihi bulunmakla beraber akademik özgürlüğün ve üniversitelerin içler acısı hâlini gözler önüne sermek bakımından çok yararlı oldu.
Özgürlük, demokrasi ve hukuk tartışmaları oturumunda Dr. Vahap Coşkun bazı davalar üzerinden yargı sisteminin sorunlarını örneklendirdi. Çok kötü işleyen bir yargı tablosu çizdi ve tüm faturayı siyasal iktidara çıkardı. Ben soru cevap kısmında bu tespitin tamamen doğru olmadığına, AYM’den çıkan kararların bunun delili olduğuna işaret ettim. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle ilgili oturumda ise idarenin yeniden yapılandırılmasındaki boyutlara ve hukuk ve siyaset bakımından hatalara dikkat çekildi.
En ilginç oturumlardan biri edebiyat, sanat ve ideoloji üzerine olandı. Oturum başkanı -eski asistanım- Dr. İbrahim Sarıtaş, totaliter sistemlerde, özellikle Nazizmde sanatın nasıl devlet tarafından kullanıldığını çarpıcı bilgilerle açıkladı. Oturum sayesinde iyi bir felsefeci olarak tanınan Hasan Yücel Başdemir’in aynı zamanda iyi bir edebiyat takipçisi oluğunu da öğendik. Başdemir, Cengiz Aymotov’un ve Ayn Rand’ın romanlarındaki totaliterizm eleştirilerini ele aldı. Değerli sanatçı Volkan Severcan renkli konuşmasında ufuk açıcı şeyler söyledi. Özellikle devletin tiyatro sahibi ve tiyatro sanatçısı çalıştırıcısı olarak piyasada yer almasının özel tiyatrolara karşı nasıl bir haksız rekabet teşkil ettiğine dikkat çekti. Bu vurgu bize devletin sanata destek verse bile bunu tiyatro sahibi olmak ve tiyatrocuları memur olarak istihdam etmek suretiyle yapmasının ne kadar yanlış olduğunu bir kere daha düşündürttü. Romancı Aytekin Yılmaz ise solun şiddete olan sevdasını, devlet tarafından mağdur edilen kimselere ve yakınlarına gösterilen ilgiye karşılık PKK ve diğer sol örgütler tarafından mağdur edilenlerin, daha doğrusu öldürülenlerin nasıl unutulduğuna ve onların ailelerinin nasıl yalnız bırakıldığına dair dramatik örneklerle işaret etti.
Kongre’nin yeni akademisyenler oturumunda tam bir ‘kadın hâkimiyeti’ vardı! Oturum başkanlığını değerli bilim insanı Dr. Yasemin Abayhan yaptı. Konuşmacılar ise ekşi sözlük denen sanal ‘çöplük’te Kürtlere ve Suriyelilere karşı ayrımcılığı ele alan Berfin Çakın ve Kemalist ideolojinin ve onun pratiğinin kentlere vermeye çalıştığı renge dikkat çeken konuşmasıyla Dilvin Özen’di. Genç kadın akademisyenler çalışmaları kadar heyecanları, hazır cevap oluşları ve nüktedanlıklarıyla da dikkat çekti, beğeni kazandı.
Liberal Düşünce Kongresi 2019 sadece oturumlarıyla değil, lobi sohbetleriyle, akşam gezmeleriyle ve özellikle Liberal Gençlik Derneği mensuplarının yoğun faaliyet planlama toplantılarıyla da dört dörtlük bir fikir ve dostluk ziyafeti oldu. Seneye kadar nasıl bekleyeceğiz bilmem!