Kürtler yanlış yola saparsa

HDP sözcüsü Ayhan Bilgen Yeni Yüzyıl muhabiri Vercihan Ziflioğlu’na konuşmuş ve “biz de hatalıyız” demiş. Toplumu barış/çözüm sürecine katmada başarısız olduklarını ve Batı’da kendilerini iyi anlatamadıklarını belirtmiş. Özyönetimin “kaliteli demokrasi” olduğunu, her bölgenin halkının kendisiyle ilgili kararları kendisinin vermesi gerektiğini eklemiş. En önemlisi, siyaset zayıfladıkça çatışma potansiyelinin artacağına işaret etmiş.

Ayhan Bilgen’in bu açıklamaları yapmasını iyi niyetli ve doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyorum. Umarım HDP/PKK onu konuştuğuna pişman etmez. Temenni ederim ki, partinin diğer kurmayları da gerçeği görür ve daha fazla gecikmeden gereken tutum değişikliğini gerçekleştirir.

Bilgen’in özyönetim ve demokrasinin kalitesi hakkında söyledikleri genel geçerliğe sahip ama çok yüzeysel sözler. Açıklamaları Bilgen’in ayrılıkçı hareketlerle ilgili ahlâkî ve felsefî tartışmalardan yeterince haberdar olduğu izlenimini de vermiyor. Meselâ, Bilgen grup self determinasyonu ile bireysel self determinasyon arasındaki ilişki ve çelişkilerden ne kadar haberdar?

Bununla beraber, bu yazıda işaret etmek istediğim şey başka. Sorun özyönetimin iyi olduğunu düşünmek ve hatta mutlaka uygulanmasını talep etmek değil. Sorun silahlı adamların hendek açarak sokakları kamusal hayattan koparması, temsil yetkisine ne kadar sahip oldukları şüpheli kitleler adına özyönetim ilan etmesi, bir anlamda hem mahallî halk kesimlerine hem de tüm topluma özyönetim dayatmasında bulunması.

Durumun ne denli saçma ve gayri meşru olduğunu görmek için hayali bir örnekten hareket edelim. Sakinlerinin bir kesimi Ankara’nın turizm şehri olan Muğla’nın gelirlerine haksız yere el koyduğu ve uyguladığı yanlış ekonomi politikalarıyla şehrin turizm potansiyelinin önünü kestiği iddiasıyla/gerekçesiyle Bodrum’un birkaç sokağını hendek kazarak kamusal hayattan koparsa, özyönetim ilan etse ne olurdu? Bu şikâyetler haklı ve özyönetim talebi özünde meşru olsa bile hendeklerin kapatılıp silahlı adamların tasfiye edilmesi mi yoksa işgalci grupların istediklerine ve dayatmalarına boyun eğilmesi mi gerekirdi? Sur, Cizre, Silopi gibi yerlerdeki olayın özü de böyle.

Ayhan Bilgen siyasetin öneminin farkında. Siyasî yollar ve kanallar tıkanırsa çatışmaların önünün açılacağını söylüyor. Çok doğru. Ama son yıllarda Türkiye’de siyasetin önü tıkanmadı, açıldı. O kadar ki, HDP tam olarak neye tekabül ettiği belirsiz bir özyönetimden bahsederken bir başka Kürt siyasî hareketi olan HAK-PAR, seçim kampanyasında,  devlet televizyonunda, üstelik Kürt dilinde federasyon savunması yaptı. Kim bu ortamda siyasetin önünün tıkandığını iddia edebilir?

Bugün Türkiye’de siyasetin önünü tıkayan bir şey aranıyorsa gözler önce hendek açanlara, hendeklerin ardına, etrafına, mahallelere, işgal edilmiş evlere yığılan silahlı militanlara dönmek zorunda. Elinde silah bulunan adamlarla, gruplarla siyaset yapılabilir mi? HDP demokratik siyaseti savunuyorsa en başta bu zorbalığa karşı çıkması gerekmez mi? Oysa tavrı tam tersi; silahlı adamlara övgü yağdırıyor. Bu durumda siyasî bir aktör olan HDP demokratik siyaseti engelleyen oluşumlara ve hareketlere destek vermiş olmuyor mu?

Ayhan Bilgen haklı, herkes konumunu ve görüşlerini gözden geçirmeli. En başta da HDP…

Yeni Yüzyıl, 15.01.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/kurtler-yanlis-yola-saparsa-925

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et