Çeviren: Ünsal Çetin
Ludwig von Mises benim kanaatimce 20. Yüzyıl’ın halen en büyük ekonomik analistidir. Keskin, nüfuz edici ve fakat etraflıca düşünen birisiydi. Onun sosyalizm eleştirisi belirleyici oldu ve para ve kredi manipülasyonuna dair fiyat teorisi izahatı, ileri sürüyorum ki, makroekonomik istikrarsızlığı açıklayan ekonomik bir teori olarak en güçlü tezdir.
Analiz için ekonomik araçları kullanabilen –psikolojik, rastlantısal şoklar vb.– başka teoriler de vardır. Fakat nispî fiyatlarla kılavuzluk edilen bireysel kararlardan mübadele, üretim ve dağıtım şekillerine doğru iz süren ve bu zincirdeki tahrifatın nasıl olup da koordinasyon başarısızlıkları ile sonuçlanacağını gösteren bir ekonomik izahat benim naçiz kanaatimce halen Mises’in öncülük ettiği teoriler bütününde mevcuttur.
Ve, Mises hem sistematik sosyalizm eleştirisini, hem de parasal sistem ve ‘para ve kredi manipülasyonu’ ile birliktelik kuran sorunlar hakkındaki analizini geliştirirken, bir girişimsel piyasa süreci teorisini ortaya sermişti. Bu teori, bizden içeriğine yönelik saygımızı ve dikkatimizi ve onu sürekli olarak rafine etme ve geliştirme gayretimizi talep eder. Ekonomik teorisyen Mises, yaşamı esnasındaki seviyesinden daha fazla olmayabilirse de, bilimsel bakımdan halen bugünümüzle bağlantılıdır. Onun araştırma programı henüz tüketilmiş olmaktan ziyadesiyle uzak, ilerlemeci/gelişmeye açık bir programdır.
Öte yandan Mises, hem bir politika analisti hem de bir sosyal filozof olarak, aynı zamanda kapsamlı bir entelektüeldi. Ben ekonomik teorisyen Mises ve liberalizmin sosyal filozofu Mises’e dikkatimi sarf etmeye eğilimliyimdir. Hayek’i daha ikna edici bir sosyal filozof olarak görmeye ve Hayek ile Kirzner’i Misesyen iktisadın en keskin zekâlı geliştiricileri olarak görmeye eğilimliyimdir.
Farkındayım ki, bu ifadelerim belirli bir tarihsel bağlamın ve kişisel beğenilerin bir fonksiyonu olan, sadece yargı bildirimleridir, bu yüzden bu değerlendirmelerimi tartışmaya niyetim yok. Ancak, yapmak istediğim şey, bir politika analisti olarak Mises hakkında biraz olsun düşünmektir. Politika analistliği esasen onun kariyerinin şekillendirici dönemi boyunca icra ettiği bir meslekti.
Bu boyuttaki eserleri Richard M. Ebeling’in editörlüğünü yaptığı, Mises’in “kayıp makalelerinden” oluşan 3 ciltlik çalışmada bulunabilir; Ludwig von Mises’in Seçme Yazıları. Birkaç nedenden ötürü bu kitapları geç bir tarihten bu yana, dikkatle okumaktayım. Farklı bir Mises gün yüzüne çıkar. Benim kariyerim boyunca okuduğum Mises şu satırların yazarıdır; “Piyasa bir yer, bir şey veya kolektif bir varlık değildir. Piyasa, emeğin iş bölümü çatısı altında işbirliği yapan sayısız bireylerin eylemlerinin karşılıklı tesiri ile hayat bulan bir süreçtir”. Veya, bu Mises okuyucularına şunu ifade eder; “Bir reformcu olmak üzere yola çıktım, heyhat ki sadece bir çöküşün tarihçisi olabildim”.
Fakat politika danışmanı, diğer Mises şunu dile getirir; “Bir yangın çıktığında, itfaiyecileri, yangın hortumunu ve suyu kullanmak ilk zarurettir; itfaiye müfrezesinin masrafının nasıl ödeneceği o an içinde ikincil bir meseledir”. Ve Mises bir dış tehdit olduğunda şunu savunur; “Bir savaşın kazanılması şeklindeki sonuç, sadece askerlerin sayısına veya onların kumandanlarının cesaret ve zekasına bağlı olmaz. Eşit seviyede önemli bir etken orduyu destekleyici materyal, silahlar ve her neviden askeri teçhizat ile donatma kapasitesidir”.
Günümüzün koşulları hakkında tartışacak çok şeyimiz var ve tarihçiler ile ekonomistler bunu yapacaktır da. Ancak kritik iki gerçek var; birincisi, bu yaşadığımız sıkıntı ‘para ve kredi manipülasyonunca’ üretilen bir çöküş değildir. Şüphesiz ki, finansal kurumlarımız son 20–30 yılda yapılan politika tercihleri nedeniyle kırılgandır ve bu kırılganlıklar şu günlerde açığa çıkıyor da. Konu şu ki, bu kırılganlıklar içinden geçtiğimiz şu günlerin itekleyicisi değildir. Ve yine de, uygulamaya konulan politikalar nedeniyle, sermaye ve emeğin iş dalları arasında yeniden tahsis edilmesine müsaade edilmemektedir, ki bu yeniden tahsis bir intibak döneminde normal surette olması gereken şeydir.
Bu kendi kendisini düzeltici mekanizma emir marifeti ile durduruldu. Sadece daha güçleştirmekle veya karmaşıklaştırmakla kalmadı, ayrıca hükümet diktesi ile kilitlendi. Kısacası, mevcut ekonomik yavaşlama bir kamu sağlığı krizi nedeniyle devlet tarafından dayatılan iş durdurmasının bir sonucudur.
İkincisi, bu kamu sağlığı krizi bir dışsal şoktur. Hazırlıklı olma seviyesi ve alınan tedbirlerle birliktelik kuran bir devlet başarısızlıkları demeti nedeniyle ağırlaştırılan bir krizdir bu. Fakat bu hususlar tartışmamızla ilk elden ilgili değildir; sıradaki atılacak adımların kendisine göre konumlandırılacağı koşullardır. Suçluyu ve suçsuzu yolda ilerlerken belirleyebiliriz, tarihçilerin şüphesiz yapacakları gibi.
Bu ayrıca, hastalık istatistikleri üzerine tartışma hakkında da geçerlidir. Nitekim, istatistiklerin iyimser okunuşu ve kötümser okunuşu hakkında da ciddi bir tartışma yapabilirsiniz. Bu konu da sanırım gelecek yıllarda kamu sağlığı ve salgın hastalıklar uzmanlarınca çözümlenecektir. (İyimser okumaların yapılmasını ümit ediyorum).
Bir iktisatçı olarak, her biri kendi maliyet ve faydalarına sahip, bir diğerini dışlayan tercihler bağlamında düşünecek şekilde eğitim aldım. Bu yüzden, benim dikkatim alternatif patikaları nasıl tartacağımızı düşünmek realitesine yönelir. Bu düşünme süreci üzerinden ekonomik geleceğimizi imha etmeyecek politikalarla kamu sağlığı krizini sona erdirmede efektif/sonuç verici patikaları belirleyebiliriz. İşte bu nedenle Mises’e dönüyorum. Bu konuları I. Dünya Savaşı, Büyük Buhran, II. Dünya Savaşı ile yüzleşerek düşünmek zorunda kalmıştı. Bu dönemler boyunca, sadece tefekkür etmemişti, savaşın dehşeti, Viyana’daki günlerine ait dünyanın yok oluşu ve mülteciliğin zorlukları ile başa çıkmıştı. Dolayısıyla, onun ne söyleyebileceği dikkatimize değerdir. Günümüz dünyasına doğrudan cevapları olduğu için değil, fakat adanmış bir rasyonalist ve liberalin akıl kaybı yaşanan zamanlarda nasıl muhakeme kurmaya gayret ettiğine örnek olduğu için.
Teorisyen Mises ya da filozof Mises değil, ama bu teorik perspektifi ele alıp en nihayetinde, akıl kaybı yaşanan bir zamanın zorlayıcı meselelerine hitap eden liberal felsefesiyle tutarlı bir şekilde, bu perspektifi tatbik etmeye çalışan Mises’tir söz konusu olan. Kendi zamanımızda da benzer bir şeyi yapmak zorunda olduğumuzu ileri sürüyorum.
Tyler Cowen politika tartışmasını faydalı bir şekilde çerçeveleyen bir öneriler serisine sahiptir.
Ben bu tekliflere desteğimi veriyorum. Ve ancak hür bir medeniyetin yaratıcı güçlerini serbest bırakarak bize yardımcı olacak, şiddetle ihtiyaç duyduğumuz ivedi reformların olduğunu vurgulamak istiyorum:
- Bu sıkıntıyı aşmak için gereken ürünler üstündeki bütün gümrük vergilerini kaldırın;
- Hastalık testi ve tıbbî inovasyon üzerindeki tekele son verin;
- Hastaneler ve bakım üniteleri üstündeki kısıtlamaları kaldırın;
- Ürün istifleme ve kıtlıklarına neden olan, “pahalıya satma” karşıtı yasaları ilga edin;
- Kamu güvenliğini sürdürürken, ekonominin tekrar iş başı yapıp gelişeceği mümkün her tedbiri alın.
Ve hepsinden önemlisi bütün bunlar, Robert Higgs’in Kriz ve Leviathan’da “ratchet etkisi” olarak ustaca tasvir ettiği “kontrol edilebilir olmayan gidişatın” ipini koparamayacağı bir şekilde yapılmalıdır. Yoksa bu etki, yaratıcı yeteneklerimizle bağlantı kurma kapasitemizi özgürlüklerimizin önüne perde çekerek tehdit edecektir.
https://www.aier.org/article/economic-theory-in-time-of-crisis/
“Economic Theory in Time of Crisis”, American Institute for Economic Research, 22 Mart 2020.