‘Korsan devlet’ neden saldırdı?

Meşru bir devlet olmak ile bir terör devleti olmak arasındaki sınırı İsrail bir kez daha aştı. Akdeniz’in uluslararası sularında Gazze’ye insanî yardım götüren gemilere korsanlar gibi saldıran İsrail sadece ahlakî değil, hukukî meşruiyetini de yok etmiştir.

Türkiye bayrağı taşıyan Mavi Marmara gemisinde adeta katliam yapan İsrail’in bu saldırısı ne bir tesadüftür ne de kaza; planlı ve hesaplı bir saldırıdır.

Gemilerde birçok ülkeden insanlar var. Ama hedefin özellikle Türkiye olduğu da bir gerçek. Bunun nedenleri var.

Türkiye son yıllarda bölgede yükselen bir güç. Bu gücünü de barış kurucu ve istikrar yaratıcı diplomasisinden alıyor; bütün komşularıyla iyi ilişkiler geliştiriyor, komşular arasındaki sorunların çözümüne katkıda bulunuyor. İsrail ise etrafıyla kavga eden, bu kavgalarda da kendisinden yardım dilenen bir Türkiye’yi tercih ediyor. Yani Suriye ile çatışan, Yunanistan’la didişen, Kürt sorununda bunalan, sonra da dönüp İsrail’in kapısını çalan bir Türkiye istiyor. Ortadoğu’dan dışlanmış, bölgesinde aciz, AB’den kopmuş bir Türkiye…

Oysa manzara tam tersi.

Bölgede barış ve istikrar kurucu bir misyon yürüten Türkiye’nin ilgisine Filistin meselesinin de girmesi kaçınılmaz. Bir yandan İsrail’in politikalarıyla bölünen Filistinlileri barıştırmaya, Hamas ile El Fetih’i bir araya getirmeye çalışan, öte yandan da ABD ve Avrupa’da ‘barış lobisi’ yapan Ankara’dan rahatsız İsrail yönetimi.

Saldırıya karşı oluşacak kamuoyu ve hükümetin alacağı sert tedbirlerle Türkiye’nin ‘taraf’ olduğu, bölgedeki barış misyonunu gerçekleştiremeyeceği anlatılmak isteniyor.

Türkiye’nin İran’la vardığı takas anlaşmasını bitirmek de İsrail’in hedefleri arasında. İran’la yaşanan krizin diplomatik yollardan çözümünden yana değil İsrail. Amaçları İran ile ABD’yi fiilen karşı karşıya getirmek. Bu yolla Obama’nın da etkisizleştirilmesi, Irak benzeri bir çıkmaza sürüklenmesi hesaplanıyor. İran krizini diplomasi yoluyla çözen Obama’nın Filistin meselesine de el atarak İsrail’e baskı kurmasından endişe ediliyor. Saldırı üzerine İsrail’le ilişkileri iyice gerginleşecek bir Türkiye’nin ABD ve Avrupa nezdinde İran’la arabulucuk rolünün iyice sorgulanmasını bekliyorlar. Böylece Türkiye’nin nükleer silahlardan arındırılmış bir Ortadoğu talebini de kırmaya çalışıyorlar.

Saldırının bir başka, belki de en önemli amacı Erdoğan’ın bölgede yükselen popülaritesine son vermek. Davos’taki ‘one minute’ çıkışıyla zirve yapan Erdoğan’ın karizmasını deyim yerindeyse ‘çizmeye’ yönelik bir eylem bu. İsrail’in karşısında Türkiye’yi de diğer Arap ülkeleri gibi çaresiz, eli kolu bağlı göstermeyi amaçlıyor. İsrail’in yaptıklarından geri kalan her tepki Türkiye’yi aciz gösterecek.

Bu saldırıyı kimsenin sineye çekmesi beklenemez. Ancak hem hükümetin hem de kamuoyunun tepkisinin meşru sınırlar içinde kalması çok önemli. Şu açık; İsrail bu saldırı ile Türkiye’yi provoke etmek istiyor. Beklenti, tahrik edilen kamuoyu baskısı altında Türkiye’nin orantısız tepki göstermesi. İşin içinde AK Parti hükümetini hem içerde hem de uluslararası toplum nezdinde sıkıntıya sokmak gibi bir hesap da var.

Bu saldırıyla Türkiye’yi kaybetmiştir İsrail. Artık ne ‘ittifak’tan ne ‘işbirliği’nden söz edebiliriz. Ama İsrail’in Türkiye’ye olan ihtiyacı sürecek. Bunun için İsrail’in yapacağı iki şey var: Türkiye’yi bölgesel ve küresel çatışmaların içine çekmek, 28 Şubat benzeri bir rejimde üç-beş generali kafalamak.

Ne pahasına olursa olsun Erdoğan hükümetini düşürmek için bir yandan İsrail yönetimi, öte yandan da Musevi lobisi ve ‘neo-con’larla iş tutan zevatın işi zor. Anlıyorum, bu hükümetten iki tarafın da ‘kuyruk acısı’ var. Ama tavsiyem şu; birlikte kotarmaya çalıştığınız operasyonları artık bir tarafa bırakınız, çünkü son bir-iki yıldır kurduğunuz ‘çirkin ittifak’ın belgeleri yarın ortaya saçıldığında Türkiye’de beş paralık olursunuz.

Zaman, 01.06.2010

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et