Eski zamanlarda sessiz ve sakin insanların yaşadığı bir köy varmış. Ama bir gün birileri, köyün kırmızı ibikli, kırmızı başlı güzel horozunu öldürmüş.
Olayı duyanlar, “yazık oldu, sevimli horozdu” demişler; ama çok da aldırmamışlar. Sadece köyün yaşlı ninesinin tepkisi çok farklı olmuş. Feryat figan “kırmızı başlı horozun katilini bulun” diye herkese seslenmiş. Ama “ne çok gürültü yaptı bir horoz için!” demişler.
Kısa bir süre sonra da köydeki kınalı kuzuyu öldürmüşler. Köylü ona olayı anlatıp ne yapmak gerektiğini sorunca “kırmızı başlı horozun katilini bulun” demiş. “Nine bunadı herhalde” demişler, “ölen kuzu”.
Sonra sarı öküz katledilmiş. Köylü yine nineye fikrini sormuş; o yine “kırmızı başlı horozun katilini bulun” demiş. Sonra doru tay öldürülmüş, köylüler öfkeyle “artık bu kadarı da fazla!” demişler ve doru tayı öldüreni bulmaya çalışmışlar.
Ancak onlar doru taydan bahsederken daha büyük bir felaket yaşanmış ve köyün bir delikanlısı öldürülmüş. Onu da başka cinayetler izlemiş. İnsanlar öldürülürken her seferinde nine, “kırmızı başlı horozun katilini bulun” diyormuş.
Mehmet Emin Kaya’dan dinlediğim bu hikâye böyle kasvetli bitiyordu. Köyde cinayetler birbirini izlerken, nineye kulak veren olmuyordu.
***
En son 27 Nisan’da aklıma bu hikâye gelmişti ve Anlayış dergisinde Şemdinli ile ilgili yazıma da bu hikayeyle başlamıştım.
Bugün de aynı hikaye geçerli.
Hükümet, Şemdinli’de bir şekilde yakaladığı derin canavarın kuyruğunu elinden bırakacak olursa, kendisi kurban haline gelecekti ve öyle de oldu.
Sonra siyasette her hükümete nasip olmayacak bir gelişme oldu. Badire atlatıldı ve AK Parti ikinci bir şansa sahip oldu.
Şimdi onu kullanıyor.
***
Ergenekon sanıklarına “kurumsal ziyaret”ten ordunun halka karşı asimetrik savaş planlarına ilişkin iddialara, “kâğıt parçası’nın gerçekliğinin tescilinden İlker Başbuğ’un siyasi demeçlerine kadar bir sürü rezalet yaşandı bu ülkede.
Bütün bunlar yaşanırken ordunun başındaki bürokrat, sorumluluğunun gerekleri yerine getirilmek bir yana, son olarak firkateynden tehditkâr bir dille topluma ayar vermeye kalkıştı.
***
Bülent Arınç’a suikast haberleri yukarıdaki hikâyede anlatılan ürkütücü gidişatta “doru tayın öldürülmesi”ne karşılık geliyor.
Görünen o ki, kullandığı piyonların sürekli enselenmesine rağmen ısrarla rezilliklerine devam eden bir mekanizma hala iş başında. Ve sureti haktan görünse de, masanın altından sivil iktidarı ve demokrasiyi tekmelemeye devam ediyor.
Böyle giderse, bu aşamada gerekenler yapılmazsa, hem bir adım sonrasına geçebilecek, hem de artık psikolojik savaşı da, suikastı da daha becerikli yapmayı başaracak.
***
Artık kırmızı ibikli horozun çok ötesine geçtik.
Ama ne yapmamız gerektiği bugün de çok açık.
Kendisini gerçekçi sanan “stratejist”lerin müsekkin etkisi yapan telkinlerine teslim olmak şimdiye kadar hiç çözüm olmadı.
Cuntacının iyisi kötüsü de olmuyor.
Bu pratik bilgiden hareketle, istikrar fetişizmini terk edip, cuntacılık yapan veya sureti demokrasiden görünüp onlara yardım ve yataklık eden bürokratlara hadlerini bildirmek gerek.
Aksi halde, kendi halkına karşı psikolojik savaş yürüten çetenin mensupları, “demek ki acıtmıyor” diyerek, bir sonraki adıma geçecekler.
Star, 29.12.2009