Doğrusunu söylemek gerekirse, sık sık bu konuyu ele almak hoşuma gitmiyor. Ancak, bazen, medyadaki yorumlar yüzünden, buna mecbur kalıyorum. Liberalizm fikriyatının gelişmesi için uzun zamandır çaba sarf ediyor olmam da kafamda bunu yapmanın benim için bir görev ve hak olduğu fikrini doğuruyor. Umarım okuyucularım durumu anlayışla karşılar.
Emre Aköz 6 Şubat’ta Sabah’taki köşesinde “Onlar liberal mi ki?” başlıklı küçük bir yazı yayımladı. Yanlış anlaşılmaya çok elverişli bir değerlendirme yaparak, “sadece Prof. Atilla Yayla liberaldir” dedi. Bunu bir iltifat olarak alıyorum, ama bir düzeltme yapma ve belki de maksadını aşan bu ifadeyi sosyolojik bir muhtevaya kavuşturma ihtiyacını da hissediyorum.
“Kim liberal, kim değil?” tartışması, lüzumsuzca ve münasebetsiz zamanlarda gündeme getirilmesine rağmen, çok anlamsız olmayan bir tartışma. Konu gazete yazılarıyla çözülemeyecek kadar geniş ve derin, dolayısıyla aslında akademik çalışmalarda ele alınması gerekiyor. Ancak, liberallik kimliğinin ve liberal düşüncenin geleceği açısından popüler medya üzerinden yürütülen tartışmalar da önemli. Bu kavramların günlük kullanımda yozlaşmasının önüne geçemezsek, bir süre sonra kafaların iyice karışması kaçınılmaz. Bu iddiamı iki örnekle destekleyebilirim. Bir akademisyen arkadaşım, bir telefon sohbetimiz esnasında “liberal aydınlar”dan şikayetçi olunca, “kim meselâ?” diye sordum. “Ertuğrul Özkök” cevabını verdi. Defne Joy Foster’ın trajik ölümü üzerine yorum yapanlar arasında yer alan sosyalist aydın Bülent Somay, Hıncal Uluç’un tartışılan bir yazısı için ” (…) AKP’ye atfettiğimiz muhafazakârlığın liberal geçinen entelektüellerde de olduğunu gösterir” yorumunu yaptı (Radikal Hayat, 5 Şubat, s. 11). Böylece, hem arkadaşım hem Somay liberallikle ilgileri olmadığını yazılarıyla ve tavırlarıyla adeta haykıran kimselere liberal sıfatını yapıştırdı.
Liberal düşünce Türkiye’de 1990’larda tanınmaya başladı. Şüphe yok ki, buna en büyük katkıyı Liberal Düşünce Topluluğu sağladı. Her ne kadar öncülüğünü Mustafa Erdoğan, Kâzım Berzeg ve ben yaptıysak da, LDT bizden ibaret değil(di). Halihazırda YK Başkanı Bican Şahin, YK Başkan Yardımcısı Tanel Demirel ve Genel Koordinatör Özlem Yılmaz. LDT Liberal Düşünce adlı üç aylık bir dergiyi 15 yıldır başarıyla yayımlamakta. Telif ve çeviri 200’e yakın kitabı 10 yılda fikir hayatımıza kazandırdı. Böylece bir liberal külliyat oluşturdu. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, Türkiye’nin her yerinde, abartısız, toplam sayıları binlere varan seminer, konferans, panel, workshop ve sempozyum gerçekleştirdi. Yirmi yıl içinde pek çok liberal bilim ve fikir insanının yetişmesine zemin hazırladı. Bunların çoğu Anadolu üniversitelerine dağılmış genç ve pırıltılı akademisyenler. Her geçen gün ağırlıkları daha fazla hissediliyor. LDT isimlerini saymaya kalksam bu sayfayı dolduracak yüzlerce kişinin değişik biçim ve seviyelerde yer aldığı bir bilim ve fikir ağı olarak işliyor. Aköz’ün bana yaptığı atıf aslında LDT’ye bir atıf olarak okununca taşlar yerine oturuyor.
LDT dışında liberal yok mu? Bunu söylemek elbette haksızlık. Çok daha fazla sayıda liberal var ve değişik yerlerde ve platformlarda entelektüel faaliyete devam ediyorlar. Ancak, en otantik, en güçlü liberal çizgi LDT’de tecessüm ediyor. LDT bir anlamda Türkiye’de liberal düşüncenin pusulası. Bazı medya mensupları LDT’den yeterince haberdar olmadığı (veya, bazen, LDT’ye karşı önyargılı olduğu) için olsa gerek ana ekseni ihmal ederek liberal sıfatını ulusalcı-Kemalist olmayan ve demokrasiyi savunan herkese yapıştırıyor. Böyle etiketlenenlerin bir kısmı, kendilerini liberal olarak adlandırmamalarına rağmen, buna karşı sessiz kalıyor. Bir kısmıysa, liberal olmadıklarını açıkladıkları halde, “damgalanır” gibi, etiketlenmekten kurtulamıyor. Meselâ, Etyen Mahçupyan liberalizmi “modernizme ait bir ideoloji” olarak görüp kendince mahkum ediyor. Radikal gazetesinin bir sorusu üzerine Oral Çalışlar, “Bir kere ben kendimi liberal olarak tanımlamıyorum, sosyalist olarak tanımlıyorum”; Fuat Keyman “Ben kendimi özgürlükçü solcu ve sosyal demokrat olarak tanımlıyorum”; Mehmet Altan “Kendimi ikinci cumhuriyetçi olarak tanımlıyorum” diyor (30 Ocak 2011). Buna rağmen Kemalist ve Marksist sosyalist medyaya göre bu isimlerin tamamı liberal veya, ne demekse, “neo liberal”. Aslında epeyce kimse kendisini liberal diye adlandırmasa da birçok liberal fikri savunuyor. Kimi liberal fikirler meta-tez hâline geldiği için bu kolayca yapılabiliyor. Böylece, bu kimseler kimi liberal tezlerin taşıyıcısı ve savunucusu oluyor. Diğer taraftan, liberal demokrat olduklarını ilan eden bazı yazarlar da, ona kendilerince bir “sosyal” (yani yeniden dağıtımcı) boyut eklemeye çalışarak, “refah devletçi liberalizm” çizgisine kayıyor. Keza, liberal bilinip Keynezyen ekonomik tezleri savunan, bu suretle liberalizmin iki önemli ayağından biri olan ekonomik liberalizmden bir ölçüde uzaklaşanlar da var.
Ana çizginin sağlam olması şartıyla bütün bunları bir zenginlik olarak görebiliriz. LDT çizgisini korumayı başardığı sürece liberal düşünce Türkiye’de yozlaşmaktan uzak kalacak ve gelişmeyi sürdürecek. Dolayısıyla, liberal kavramında kafa karışıklıkları olması liberalleri fazla üzmemeli, neticede ideolojik hayat steril olmaktan uzak. Yine de bu yazıyı kimin liberal olup olmadığını ve liberalizmin neye karşılık gelip gelmediğini anlamayı kolaylaştıracak birkaç noktayı vurgulayarak bitirmek uygun olacak. Liberalizm herkesin kendi iyisini belirleme ve izleme hakkına insan olmaktan ötürü sahip olduğunu kabul eder. İnsanların ve kamu organlarının davranış ve yetkilerinin insan haklarıyla sınırlamasını ister. Sivil toplumu ve gönüllülüğü siyasal topluma (devlete) ve zorlamaya önceler. Kamu otoritelerinin ve baskın sosyal kesimlerin doğru ideoloji, doğru din, doğru hayat tarzı empozesine karşı çıkar. Bireysel özgürlüğü temel değer olarak alır ve onun doğması ve korunmasında üretim araçlarında özel mülkiyetin ve mübadele temelli ekonomik yapılanmanın asla vazgeçilemeyecek unsurlar olduğunu kabul eder. Piyasaya her zaman devlet müdahalelerinden daha fazla yer ve değer verir. Kim ki bunların tümünü ve açılımlarını kabul ediyorsa, o liberaldir. Kim ki, bunların bir kısmını benimsiyor diğerlerini reddediyorsa, o ya kısmen liberaldir ya da bazı liberal fikirlerin taşıyıcısıdır. Kim ki bunların tamamını toptan ve kesin olarak reddediyor ve zıtlarını benimsiyorsa, onun liberallikle uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Zaman, 11.02.2011