‘Yeni CHP’ iddiası ciddiyse Kılıçdaroğlu’nun bu partinin başında ne işi var?
CHP bu seçimlerde farklı şeyler yapıyor, yeni şeyler söylüyor. Deniz Baykal’ın rejim meselesi üzerinden yaptığı muhalefeti bıraktı. ‘Yeni CHP’ tasarımıyla soyut, afaki ve gerçek dışı bir ‘laiklik tehlikede’ söylemine dayanmaktansa ‘reel sorunlar’ı merkeze alan bir siyaset tarzını benimsemiş görünüyor.
AK Parti’yi devirmek için ordudan destek isteyen, yargıdan medet uman bir CHP’den bugünlere ulaşmak siyaset adına bir kazanç.
Ancak ‘AK Parti’yi yenmek’ hedefi yine gerçekleşmeyecek. Nedeni ise CHP’nin yeni siyaset anlayışı, seçim stratejisi, seçim beyannamesi değil, bizatihi lideri, yani Kılıçdaroğlu. ‘Yeni CHP’ için Kılıçdaroğlu bir avantaj değil, aksine artık bir yük. Anlaşıldı ki Kılıçdaroğlu ‘yeni CHP’ imajını da, fikrini de taşıyamıyor.
‘Devletin partisi’nden ‘herkesin partisi’ne geçmeye çalışan bir söylem geliştiriyor CHP. Reklam spotlarında sık sık kullanılan ‘halkın iktidarında’ sözüyle CHP iktidarının ‘halk iktidarı’ olacağı mesajı veriliyor. Oysa daha düne kadar egemen algı neydi? CHP, devletin, bürokrasinin iktidarı demekti.
‘Yeni CHP’, geleneksel tabanı dışında toplumda yerleşik olan CHP algısını değiştirmek için sistematik bir ‘propaganda’ yürütüyor. Üstelik bu iş ‘profesyonel’ düzeyde gayet iyi de yapılıyor; ama, iş Kılıçdaroğlu’na geldiğinde liderin kişiliği ve tarzı bu ‘ağır propaganda’yı taşıyamıyor.
Seçim bildirisine bakıyorsunuz bambaşka bir CHP var karşınızda. ‘Sosyal demokrat’ bir parti olduğunu iddia ediyor. Oysa ne taban bu kanaatte, ne de sosyal demokrasinin uluslararası kurumları. Yetmedi, CHP ‘değişimin partisi’ deniliyor. Şaşırıyorsunuz, CHP’nin ne zaman statükonun partisi olmayı bıraktığını hatırlamıyorsunuz.
Bununla da kalmıyor. CHP’nin seçim beyannamesinde tek bir yerde CHP’nin Kemalist, hatta Atatürkçü bir parti olduğu yazmıyor. Ama ne yazıyor? CHP’nin özgürlükçü, eşitlikçi, dayanışmacı ve çoğulcu bir parti olduğu… ‘Altı ok’ bile sayılmamış doğru dürüst; cumhuriyet ve laiklik dışında demokrasi var, ama diğerleri ortadan kaybolmuş.
Bir bu iddialara, büyük sözlere bakıp bir de liderinin ucuz ve hafif polemiklerine bakınca ‘yeni CHP’ denilen şeyin Kılıçdaroğlu’nun üzerine oturmadığı hemen anlaşılıyor.
Kılıçdaroğlu, ‘yeni CHP’yi bol keseden vaatlerde bulunan bir Cem Uzan partisine çevirdi. Genel başkanlık koltuğuna oturduğu günden beri yaptığı U-dönüşleri saymak mümkün değil. Onları, parti içindeki düşünsel dönüşümde yaşanan sancılara verdik diyelim. Peki son zamanlarda gündeme getirdiği konuların sürekli gerçek dışı çıkmasına ne diyeceğiz?
Aslında AK Parti, rejim tarışmalarından geri çekilmiş, projelerle ve fikirlerle siyaset yapan ‘yeni CHP’ ile mücadele etmekte zorlanacak gibiydi. Ama imdadına Kılıçdaroğlu’nun her şeye atlayan, ağzından çıkanı kulağı duymayan siyaset tarzı yetişti.
Başbakan Erdoğan, şimdi meydanlarda, televizyonlarda haklı olarak Kılıçdaroğlu’na ‘yalancı’, ‘yürüyen yalan’ diyor. Bunlar çok ağır ifadeler, hatta açıkça hakaret. Kılıçdaroğlu da bunları sineye çekiyor; çünkü yapacağı bir şey yok, Başbakan doğru söylüyor.
Böylece ‘yeni CHP’ Kılıçdaroğlu’nun ‘hafiflikleri’ nedeniyle meydanlarda madara oluyor. Oysa Kılıçdaroğlu’nun bu seçimlerde en büyük kozlarından birisi, ‘vaatleri’ydi. ‘Yeni CHP’ olarak sözler veriyordu; işçiye, esnafa, emekliye, herkese… Seçmenin bu vaatleri ‘alması’nın şartı, söyleyeni ‘inandırıcı’ bulmasından geçiyordu.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın yalancı iddiası Kılıçdaroğlu’nun inandırıcılığını imha etti. Dolayısıyla, somut sorunlar üzerinde siyaset yapmaya yönelen CHP’nin en önemli seçim mesajının topluma ulaşması mümkün olmadı. Çünkü ‘yalancı’ sözü Kılıçdaroğlu’nun üzerine yapıştı, inandırıcılığını bitirdi.
Sonuç; Kılıçdaroğlu’nun kişiliği ‘yeni CHP’yi taşıyamıyor. İkisi aynı anda var olamayacak; ya Kılıçdaroğlu gidecek sonuç ne olursa olsun ya da CHP ‘eski tas, eski hamam’ yola devam edecek…
Zaman, 24.05.2010