Doktorun ciğeri yasakladığı bir kedi düşünün. Her gün “bir daha ciğer yemeyeceğim” diyor ama kokusunu alınca heyecanlanıyor, görünce bütün diyeti bozuyor. CHP de onun gibi, postal sesi duyunca dağılıyor.
Her darbe ve muhtıraya olay anında destek veriyor, sonra “o gün şartlar farklıydı”, “alkollüydüm” veya “ben onu kocam sandıydım” türünden mazeretler üretiyor.
Toplum da mazoşist olmadığı için onu affetmiyor.
İşte bu yüzden AK Parti askerle kavga ediyor, dayağı CHP yiyor.
***
Son yazımda CHP’nin darbe zaafının tedavi edilemez olduğunu anlatmak için şöyle demiştim:
“Yarın yine muhteris bir darbeci muhtıra vermeye kalksın, siz yine desteklersiniz.”
Hafta geçmedi, CHP YAŞ’ta hükümete “teamül” adı altında kendi iradesini dayatmaya kalkan askerlere destek verdi. Kılıçdaroğlu, “siyaset teamüllere burnunu sokmasın” dedi ve CHP yine kaybetti.
***
Henüz farkında değil, belki referandumdan sonra anlayacak.
Belki de bir sonraki lider Kılıçdaroğlu döneminin muhasebesini yaparken, onun Ağustos 2010 YAŞ’ındaki tutumunu sorgulayacak. “Evet, o gün haddini aşan bürokratlara destek vermek hataydı” diyecek.
Çünkü bunun ne kadar yanlış olduğu o gün anlaşılmış olacak. Ama korkarım, bunun CHP’ye ibret anlamında hiçbir yararı olmayacak.
Yarın bir kuvvet komutanı “laiklik tehlikeye girdi, ben bu memleketi kurtarıcam, haydi darbeye bir iki” dese, o dolmuşa da atlayacak.
Ve bunu gayet doğal, refleksif biçimde yapacak.
Çünkü darbecilik o partinin hamurunda var. Ve ne yapsın, siyasi doğasına uygun davranıyor.
Darbe ve muhtıra istediği için ana kitlesi onu suçlamıyor; tersine tabanının ciddi bir bölümü, “cumhuriyetin kazanımları”nı (menkul ve gayrimenkul) ne pahasına olursa olsun koruması için ona oy veriyor.
Ama sorun şu ki, CHP onların oyuyla iktidar olamıyor.
Çok yaman bir çelişki ama böyle işte!
Kronik iktidarsızlık sorununun kaynağında darbe ve muhtıra bağımlılığı olduğunu fark ediyor, ama bırakıp kurtulamıyor.
Ciğer yemek onun doğasında var, ama yediğinde de iktidar olamıyor.
***
Ve realite kendisi açısından böylesine kötü olunca da ondan büsbütün kopuyor. Yarın CHP çıkıp “aslında YAŞ’taki gerilim bir senaryoydu. Anlaşmalıydı. Referandum öncesi AKP’nin ekmeğine yağ sürmek için tezgahlanmıştı” diyebilir.
“Olay göründüğü gibi değilmiş, biz içerde kavga ediyorlar zannederken meğer YAŞ’takiler iki masa kurup bütün gün okey oynamışlar” diyebilir. “Kandırıldık, biz onu her zamanki militarist teamül sanmış, o yüzden desteklemiştik” diyebilir.
Böyle bir durumda bize de yine “beter ol” demek düşer.
Arsızı okşamak çözüm değildir!
“Aşağılık kişiyi okşarsan kafana vurur, ama kafasına vurursan o seni okşar” diyor François Rabelais…
Yani haddini aşan ve hakkı olmadığı halde kendi iradesini dayatmaya çalışan arsıza teslim olmak çözüm değildir.
Hukuku kurban ederek dayatmacıyla uzlaşmaya kalkarsanız, yarın ilk fırsatta kafanıza vurur. Ama diretir de hukuktan yana sağlam durursanız, onun da “sempatik” olmaya başladığını görürsünüz.
Star, 10.08.2010