Nefes almadan ne kadar durabildiğimizi ölçerdik, küçükken. Burnumuzu bir elimizle tutar, sonra da dayanabildiğimiz kadar beklerdik. Bunu yapan birine baktığınızda karşınızdaki kişinin renginin değişmeye başladığını görürdünüz. Buna ölüm süreci de diyoruz.
Kamu yönetiminde yaşanan ataleti açıklamada sistem kuramının bugün de işlevsel olduğunu düşünenlerdenim.
***
Yönetim kuramları içinde sistem kuramı diye bir kuram var. Buna göre sistem, birbiriyle ilişkili alt birimlerden oluşmakta ve her bir alt sistem, yakın çevresiyle doğrudan, uzak çevresiyle de dolaylı etkileşim içindedir.Bu anlayışın bir yansıması olarak örgüt içinde de alt sistemlerin olduğu ve bu alt sistemler arasında karşılıklı bağımlılık ilişkisinin bulunduğu varsayılır. Öyle olunca örgütün alt sistemlerinin birbirini etkilediği ve birbirinden etkilendiği de kabul edilir. Örneğin, örgüt çalışanı, içinde yer aldığı birimi etkilediği gibi bu birim de örgüt çalışanını etkiler. Yani bir etkileme-etkilenme ilişkisi geçerlidir.
Bir açık sistem olarak örgütler, çevrelerinden madde ve enerji alırlar, onları dönüştürürler ve daha büyük sistemin bir parçası olan diğer sistemlere girdi sağlarlar. Ama her örgütün aynı ölçüde açık sistem özelliği taşıdığını söylemek de zordur. Eğer bütün örgütler aynı ölçüde açık sistem özelliği taşıyor olsalardı, her örgütün aynı ölçüde verimli çalıştığından, amaçlarına en üst düzeyde eriştiğinden söz edilecekti.
Bir örgütün kapalı sistem özelliği taşımaya başlaması, dışarıdan girdilerin alınamadığı bir duruma işaret eder. Yeni girdilerin olmaması demek, çıktıların eski usulle üretilmesi anlamına gelir. Örgütler, tüketicilerinin (kamuda ise hizmet alıcılarının) taleplerine duyarlı olmadıklarında varlık sebeplerini yitirirler; mal ve hizmet üreten yapılar olmaktan çıkarlar, kendi varlığını sürdürmekten başka bir amaca hizmet etmez hale gelirler.
***
Entropi, bütün sistemlerin en önemli özelliklerinden biridir. Bir sistem olarak örgütler, olabildiğinde mükemmel bir şekilde işlesinler diye tasarlanırlar. Ama bütün sistemler gibi örgütler de işlemeye başlar başlamaz bir çürüme, bir bozulma sürecine de girmiş olurlar. Bu genel bir yasadır. Bu, örneğin biyolojik bir sistem olan insanın bedeni için de geçerlidir. Genel bir sistem olarak insan bedeninin her bir organı yaşlandıkça nasıl ölmeye, bozulmaya başlıyorsa aynı durum örgütün alt birimlerinde de gerçekleşir. Çalışanlar, bir noktadan sonra, örgütün yeni koşullardaki üretim setini üretme kabiliyetine katkıda bulmaktan uzaklaşırlar, aksine yeni gelişmelerin önünde bir engel haline gelirler.
Entropinin tedavisi, olumsuz entropi uygulamaktır.Bu durum, zehre karşı panzehir gibi de değerlendirilebilir. Sistemin genelinde veya alt birimlerinde çürüme, bozulma eğilimine giren bölümlerin düzeltilmesi için gerekli olan tedbirler alınmak, sistemin genel dengesinin yeniden kurulmasına çalışılmak durumundadır. Aksi halde sistem, kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremez hale gelir. Örgütler örneğinde, eğer örgüt bir özel işletmeyse entropinin sonu iflas, yok eğer örgüt bir kamusal örgüt ise entropinin sonu yaygın şikâyet olacaktır. (Kamusal örgütlerin işlevlerini yitirmesine rağmen varlıklarını uzunca bir süre devam ettirdikleri gerçeği göz önünde tutulmalıdır.)
***
Bizim kamu yönetimimizde sisteme yeni enerji girişlerini sağlayacak mekanizmalar kurgulanmamıştır. Hasbelkader sisteme bir şekilde girenler de zaten sistem iflas edene kadar sistemden çıkma niyetinde olmamaktadırlar. Bu da çok sayıda kamusal örgütte bir atalete yol açmakta, bir bakıma bu kurumlar ölüm sürecine girmiş olmaktadır.
Rota Haber, 25.04.2012